Çankırı'nın eski adı Kankırı ya da Kankara'ydı. Bunun sebebi ise kentin toprağının ve taşının kan gibi kızıl olmasıydı.
Selçuklu Devleti Anadolu'yu fethettiğinde bu bölgede Türkmen Kara Tekin oymağı hüküm sürüyordu ve bu şehre Kengürü adını vermişti. Bu isim zamanla değişip Çankırı'ya dönüştü. Söylentiye göre bu bölgede çok kilise olduğu için, çan sesleri tüm yaylaya yayılıp, uzaktan da duyuuyordu. Bu yüzden bölgeye Çankırı denmişti.
Diğer efsaneye göre ise, Karatekin Oymağı, mallarını develerle taşıyordu ve tüm yörede çan sesleri duyuluyordu. Bu yüzden şehre Çankırı denmişti.
Çankırı'daki bir diğer efsane ise, çok eskiden Çankırı'da bir gelin alayı yol alırken, gelin hamile olduğu için Allah'a "ben bu utançla nasıl yaşarım" (Böyle saçma bir düşünceye nereden kapılmış, ben de anlamadım) "ya beni kuş et, ya da taş et" demiş. Bu duanın ardından tüm gelin alayı hayvanlar da dahil (en çok hayvanlara acıdım) taş kesilmiş. Gelin geliyor diye koşan bir köylü bile taş kesilmiş. Taş kesilen o kişiye de müjdeci demişler.