Jeologlar, içinde yaşadığımız çağa Antroposen Çağı demekteler: Yani insanlar tarafından gezegenin şekillendirildiği bir çağ... Ancak belki de Pirosen Çağı demek daha doğru olacaktır: Ateş Çağı. Çünkü her geçen yıl yangınlar ve ateş, içinde yaşadığımız çağı daha fazla tanımlamaya başladı. Henüz haftalar süren 2019-2020 Avustralya yangınlarını unutamamışken, bu defa da 2021 yılının yaz ayları, Kuzey Yarımküre'de hiç görülmemiş çapta ve büyüklükte yangınların bir arada başladığı, sıra dışı bir döneme tanıklık etmektedir. Öyle ki, bu yazının yazıldığı sıralarda son birkaç hafta içinde büyük yangınlar yaşamamış ülkeleri takip etmek, bu tür yangınlar yaşamış olanları takip etmekten daha kolay hâle gelmiş olabilir.
Elbette bu yangınlarda insanların büyük bir rolü var. Her şeyden önce iklim değişimi, doğrudan insanların sebep olduğu bir kriz: İklim değişimi nedeniyle aşırı kuraklaşan gezegen, büyük ve yıkıcı yangınların oluşma riskini arttırıyor. Ayrıca her geçen sene sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerine biraz daha fazla ve biraz daha hızlı çıktıkça, ormanların bir o kadar erken alev alması da daha olası ve kolay hale geliyor. Erken başlayan yangınlar, daha geniş coğrafyalara yayılabiliyor.
İklim krizi bir yana, insanlar ormanlarla daha fazla iç içe yaşamaya başladıkça; gerilim hatları gibi tehlikeli olabilecek teknolojik ürünleri ormanlardan geçtikçe; mangal gibi eğlence amaçlı toplanmalar ve gündelik yaşam/oyun alanları ormanların içine girdikçe; ormanlar, cam şişeler gibi lensleme etkisi yapabilecek ürünlerle giderek daha fazla kirletildikçe ve insanlar, orman ekosistemlerini kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirdikçe, dev yangınları başlatacak ilk kıvılcımın yere düşme ihtimali de katlanarak artıyor.
Tabii yangınla yanlış mücadelenin de bunda büyük bir payı var: İnsanlar her yangını tüm güçleriyle bastırdıkları için, her sene daha güçlü yangınların önünü açmış oluyorlar. Çünkü yangınlar, Akdeniz Ormanları gibi bazı ormanlar için doğal olan doğa olaylarıdır. Hatta bazı ormanların yanmaya ihtiyacı vardır; yangınlar, birçok durumda ormanların düşmanı değil, dostudurlar.
Ama iklim krizi, insan müdahalesi, hatalı yangın kontrolü, yangın sonrası yanlış ağaçlandırma çalışmaları gibi nedenlerle her geçen yıl daha güçlü ve ölümcül yangınların önü açılmaktadır. Hatta yanlış yerlerin yanlış şekilde ağaçlandırılması bile, yangın riskini artırmaktadır. Üstelik insan kaynaklı nedenlerle doğal yangınların sıklığı ve şiddeti arttıkça, ormanlara daha az toparlanma süresi tanınmaktadır ve bu, orman örtüsüne zarar verebilmektedir.
İşte tüm bu nedenle (ve çok daha fazlasıyla), birazdan göreceğimiz gibi Dünya'nın birçok yeri, en azından yakın tarihi boyunca görmediği yangınlarla boğuşmaktadır. Dolayısıyla bu çağ, Ateş Çağı olarak anılmayı hak etmeye başlamıştır. 2021 yazının ilk birkaç ayında çıkan bazı yangınları şöyle sıralayabiliriz:
Kuzey Yarımküre Yanıyor!
Batı Amerika
Yangına-bağımlı ekosistemleri barındıran Batı Amerika, yangınlara hiç de yabancı değildir; ancak bu yılki yangınlar çok erken başladı ve çok güçlü bir şekilde devam ediyor: 12 ayrı noktada devam eden yangınlardan bir kısmında, yangın nedeniyle hava durumunun değiştiği ve alev hortumları bile gözlenmiştir. Önceki senelerde de giderek yoğunlaşan yangınlardan ötürü kaynakları azalan ABD Orman Servisi, bu yıl "ulusal orman yangını krizi" ilan etmek zorunda kalmıştır. Üstelik Kaliforniya'da genelde güz aylarında başlayan yangın sezonuna daha aylar vardır ve bu dönemdeki yangınlar, yazın yaşanan yangınlardan bile büyük olabilir.
Benzer şekilde, Kanada'nın British Columbia eyaletinde de kontrolsüz yangınlar sürmektedir. Alberta civarında tek bir gün içinde 710.000'den fazla şimşek ve yıldırım tespit edilmiştir. Bunların büyük bir kısmı yere ulaşarak, erişilmesi daha güç olan bölgelerde daha fazla yangının başlamasına neden olmuştur. Ayrıca insan eliyle çıkarılan yangınlar da tespit edilmiştir. Bunlardan biri, British Columbia'daki Lytton kentini tamamen küle çevirmiştir. Bu yangın, Kanada'daki en yüksek sıcaklığın tespit edilmesinden sadece 1 gün sonra yaşanmıştır.
Kuzeybatı Ontario
Kanada'da yanan tek yer batı sahilleri değildir. Kuzeybatı Ontario ve Manitoba'nın bazı bölgeleri de alevlere teslim olmuş haldedir. Bu büyüklükteki yangınlar, bu bölgede normalde görülmeyen yangınlardır. Bölgede devam eden 157 yangın nedeniyle First Nations ve benzeri bölgeler boşaltılmak zorunda kalmıştır.
Yangınlardan biri olan Kenora 51 Yangını, 156.000 küsür hektar araziye yayılmış haldedir. Tüm bunlar, Ontario'nun son 10 yıllık ortalamasından 4.5 kat daha fazla bir arazinin yanmış olması demektir. Manitoba için bu oran 5.5 kattır. Aşırı yoğun yangınlar, tıpkı Batı Amerika'da olduğu gibi kendi hava durumlarını yaratmaktadırlar.
Siberya
2020 yılında yaşanan Siberya orman yangınları, bölge tarihinde görülen en yoğun karbondioksit salımına neden olmuştu. Bu yıl, yine benzer bir durum yaşanıyor: Sıcak ve kuru hava nedeniyle Temmuz 2021'de başlayan yangınlar, bölgenin uzun dönem ortalamasının çok üzerinde seyretmektedir. Yangından saçılan karbondioksit, daha şimdiden 2003-2020 yılları arasındaki ortalamayı ikiye katlamıştır ve geçen seneki rekor miktarın üzerine çıkmıştır. Bu yoğun yangınların devam edip etmeyeceği bilinmemektedir.
Geçen sene yayınlanan bir çalışma, iklim krizine bağlı olarak yaşanan aşırı sıcaklar nedeniyle yangın oluşma riskinin 600 kat arttığını göstermekteydi. Bu yıl için bu tür bir analiz henüz yapılmadı, ancak iklim değişiminin yangın sıklığını ve şiddetini artırdığını görmek çok zor değil.
Siberya'daki yangınların büyük bir kısmı yaşam alanlarından uzakta yaşansa da, aynı zamanda yanan alan bakımından en büyük yangınlar arasında yer alıyor. Uydudan elde edilen görüntüler, yanan bölgeden saçılan duman ve küllerin 1.5 milyon hektara yayıldığını gösteriyor. Üstelik bu, Siberya'daki yangınlardan sadece 1 tanesi!
Sardinya ve Batı Akdeniz
İtalya'nın Sardinya Adası, uzmanlar tarafından "tarihinde görülmemiş" yangınlara teslim olmuş halde. Asırlardır adada bulunan zeytin ağaçları ve normalde turizmin gözbebeği konumundaki yerleşim yerleri kül oldu. Yangınların daha şimdiden yüzlerce milyon dolar değerinde hasara neden olduğu hesaplanıyor.
Temmuz 2021'de yanan tek Batı Akdeniz ülkesi İtalya değildi: İspanya'nın Costa Brava bölgesinde ay başında başlayan devasa yangınlar, yüzlerce insanın evlerini terk etmesine neden oldu. Yangınlar, Temmuz'un son haftasında zar zor söndürülebildi.
Türkiye ve Doğu Akdeniz
Akdeniz, şu anda adeta bir alev çemberindedir: Türkiye ve Yunanistan, alevlere teslim olmuş haldedir. Ülkemizdeki yangın silsilesi Manavgat ile başlamış olsa da, kuru ve sıcak sahil hattı boyunca yayılmış ve her geçen gün yenileri başlamaktadır. Onlarca köy ve yaşam alanı boşaltılmış, çok sayıda insan hayatını kaybetmiş veya yaralanmış, binlerce itfaiye eri ve mevsimlik yangın işçisi (ve halk) yangınlarla mücadele etmektedir.
Benzer bir durum, Yunanistan'da yaşanmaktadır: Atina'nın hemen dışında başlayan ve kontrolsüz bir şekilde büyüyen yangın, Temmuz boyunca Yunanistan'ı kasıp kavuran yangınlardan sadece biridir.
Lübnan da yangınlardan payını almıştır. Tıpkı ülkemizde olduğu gibi, Lübnan'da da itfaiye erlerine yardım eden 15 yaşındaki bir çocuk, alevler içerisinde kalarak yanarak can vermiştir.
Suriye'de de yangınlar devam etmektedir. Lübnan'da başlayan yangınların Suriye'ye sıçraması sonucu, burada da birçok noktada yangınlar sürmektedir. Lübnan, yangınlarla mücadele için Kıbrıs'tan yardım istemiş olsa da, Kıbrıs'ın kendisi de son birkaç on yıl içinde gördüğü ve 4 kişinin ölümüne neden olan en büyük ve yıkıcı yangını daha yeni kontrol altına alabilmiştir.
Finlandiya
Finlandiya, son 50 yılda gördüğü en büyük yangınla mücadele etmektedir. Her ne kadar saydığımız diğer ülkelerdeki kadar büyük olmasa da 287 hektar alana yayılmış olan bir yangın, neredeyse hiç yangın görülmeyen Finlandiya (ve diğer Nordik ülkelerinin) standartlarında oldukça büyüktür.
Ancak bu bölgedeki yangınların sıklığı ve şiddeti de giderek artmaktadır: 2018 yılında İsveç'te 8000 hektarlık bir alan kül olmuştur. Buzlarla kaplı Grönland, uzun bir süre sonra ilk defa yangınlar görmeye başlamıştır ve bölge, aynı yıl içinde 2 defa yanmıştır. Dünya'nın bu kısmındaki yangınların sıklığının artması, gezegen için son derece endişe verici sinyallerdir.
Sonuç
Görüleceği üzere, iklim krizinin yanıcı maddeleri (örneğin kuru yaprakları ve ağaç gövdelerini) çok daha kuru hale getirmesi, ortalama sıcaklıkların yükselmesi ve insan-orman etkileşimlerinin artması sonucunda (ve tabii ki yıldırımlar gibi doğal olaylar nedeniyle de), belirli bir sıcaklığa erişildiği anda, çok geniş bir coğrafyada yangınlar başlayabilmekte, bu anormal büyüklükteki yangınların atmosferi değiştirmesi ve kendi hava olaylarını yaratması sonucunda yepyeni yangınlar başlayabilmektedir.
İklim değişiminde geri dönülmez noktaları bir bir aştığımız için, bu aşılan noktaların ölümcül sonuçlarıyla bir bir karşılaşmaya başlamaktayız. Bu nedenle, şiddeti ve yoğunluğunun giderek artmasını beklediğimiz yangınlara da daha geniş bir hazırlık yapılması şarttır. Zira 2022, 2023 veya sonraki yılların, orman yangınları konusunda 2020 veya 2021'den ortalamada daha iyi olması beklenmemektedir.
Siz gerçekten şuan trkiyemizde yanan yerlerin dogal olarak yandigina inaniyormusunuz...?
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit
Yazının başlığında iklim krizi diyor fakat metni okursanız beşeri etkenlerin varlığından da bahsediyor. Türkiye yangınlarının anlatıldığı yerde yangının doğal afet olduğundan bahsetmemiş, en azından ben çıkaramadım. Yine de ben yazıyı ilgimi çektiği için paylaştım, bu konuyu direkt yazarla konuşmanız daha sağlıklı olur
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit