Bu sabah yine bomba gibi bir güne uyandım. Farklı tecrübeler yaşadığım bir gün oldu ve yine sizinle paylaşmak istedim..
Aslında bomba gibi uyandık dememin nedeni aşağıdaki arkadaş :)) İstanbul gibi bir yerde bile horoz sesine kuş sesine alışkınım, bunlarla uyanıyorum da. Burada az öncede söylediğim gibi aşağıdaki arkadaşın sesine uyanmak garip oldu :) karnı acıkmış bi yandan homurdanıyor bi yandan da lojmanın dış çitlerindeki otları yiyor eleman..
Havanın temizliğinden midir yoksa 2 gündür akşamları deniz yorduğundan mıdır bilmem, gece deliksiz uyuyorum. yine bu arada sivri sinekler kendilerine rica etmeme rağmen dün gecede ellerinden geleni ardlarına koymamışlar.. sağlık olsun neydek..
Herneyse hazırlandım, otele geçtim. kahvaltımı yaptım, tostumdan bikaç ısırık aldıktan sonra aklıma geldi öyle resim çektim. Yarın dönüş yapmayı planlıyorduk bu sebeple işleri yetiştirmek için özveriyle çalıştık, tabi manzaranın, havanın, ortamın da keyfini çıkartarak...
Burada 2 müşterimiz var yılda 3 4 defa geliyoruz.. ilk defa bu kadar eğlendim çalışırken.. Geçen yaz geldiğimde İstanbula dönerken begonvil götürmüştüm. kışın yapraklarını çiçeklerini falan dökmüştü. Ben gelmeden yeşermişti ama çiçekleri çıkmış mıdır bilmiyorum. Duvardaki begonvili görünce aklıma geldi..
Biz işleri kovalarken, vakitte bizi kovalıyordu. Kaçmak ne mümkün, çoktan öğlen olmuştu. Yemeğe geçtik. Manzara eşliğinde koşturmacaya devam ettik.
Hayal gücümle, bina dışındaki ahşap kaplamayı, hapisane demirlerine benzettim. Bir ara şöyle düşündüm; Fakirde olsan hiç deniz görmesen veya en zengin insan olsan denizlerin adaların olsa, yinede bir farkı yok. Çünkü bir gün ölüyorsun ve tüm bu lezzetler bitiyor. İnsan kendine en lezzet veren bu anlardan birgün ayrılıyor. Yani hiçbiri sınırsız veya sonsuz değil.. Peki o zaman ne anlamı kaldı.. Ölümü öldüremedikten sonra, bu dünya hayatında; idamını bekleyen bi mahkumdan ne farkın var.. Düşün düşün düşün...
Bazen cevabını bildiğim sorularıkendime sorarım demiştim hani bir postumda, aslında bu da öyle zamanlardan biriydi... Çokta derine dalmadım.. Akşam denize girdiğimde yapacağım birşeydi o :) işimize devam ettik..
İşlerimizi bitirdik ,imzamızı aldık, akşam yemeğimizi yedik ve artık 3 günlük iş çıkışı rutinimize sıra geldi. Sahile gittik. Yanımızda çanta vs. götürmediğimiz için telefonları ve arabanın anahtarları ayakkabının içine koyduk üstüne de tişörtleri koyup denize girdik. ilk gün yol günlüğümü paylaşırken de söylediğim gibi denizde bile ingilizce konuşma pratiği yapmaya devam ettik :)
Uzaktan uzaktan eşyalara da bakıyordum. Yanımızda aperatif birşeyler de getirmiştik poşetle. Eşyaların yanında duruyordu. Bi köpek yanaştı koklamaya başladı. sonra yiyecek poşetine dokunmadan ayakkabıyı aldı ağzına uzaklaşmaya başladı. Biz zaten denizin içinde de gülüyorduk, hepten krize girdik. Bir yandan hızlı hızlı kıyıya yüzüp bir yandan kıyıdakilere seslendik, abi çevir ordan, ayakkabıda telefon var falan diyerek :)) Keşke bi kamera olsaydı da o anı sizere gösterebilseydim :) Sonra sağolsunlar 5 6 kişi çevirdiler, bizde yetiştik köpek başta inat etsede kalabalıktan kaçamayınca ayakkabıyı bıraktı kaçtı :) bizde aldık. Böylelikle steemite malzeme çıktı :)
Sonra marketten atıştırmalık bişeyler alıp lojmana geldik. Ben günlük gönderimi yazmaya başladım. Yine uzun oldu, zaten yarılamadan arkadaş çağırdı bahçede oturduk, takıldık.. Daha fazla geç olmadan odaya gelip, postu tamamladım, bikaç dakkaya atarım.. Saatte 00:30 olmuş.. artık 4 te kalkıp yola çıkınca kendi hayati fonksiyonlar hariç gerisini kapatır, otomatik pilotta istanbula doğru sürerim :))
🙋♂👇Yeni postum için takipte kalın & Sağlıcakla kalın...🙏
Kaynak belirtilmeyen resimler tarafıma aittir. Önceki postlarıma aşağıdaki linklerden göz atabilirsiniz..
9 Haziran --- SP Power UP --- 7 Haziran --- Marmara --- 5 Haziran
Delegate Steem Power To @subconsciousness , Thanks..
1 SP | 2 SP | 4 SP | 8 Sp | 16 SP | 32 SP | 64 SP | 128 SP |