Retro mini car tv, plaka kadran döner telefon, tüplü televizyon, ahşap kasa radyo, manuel bar sandalyesi, 70 basım türk ceza kanunu, 10 parmak daktilo… biraz nostalji ve hikaye zamanı.
Biz, bu hesabı yöneten iki kadın, gözlerimizi uçsuz bucaksız bir teknoloji çağına açtık. Bu sebeple çektiğim fotoğraflar bizim olmasa da kimilerinin hafızasında bir dekor, bir anekdot olarak kalacak.
“Nostalji”, Yunancada dönüş anlamına gelen “nostos” ve keder anlamına gelen “algos” sözcüklerinin birleşiminden oluşmuş. Yani bir nevi doyurulamayan, boşluğu doldurulamayan geçmişe dönüş arzusundan kaynaklanan kedere verilen isim. Kaybolan çocukluğa, kavuşulamayan ilk aşka, izi kaybedilen dosta, baba ocağına duyulan özlemi anlatıyor.
Benim içinse, gencecik yaşımda aynada gördüğümden ötesi değil nostalji. Yollarını unuttuğum evime dönüş, evimi arayış, memleket nedir bilmeyen bir asker çocuğu olarak hissettiğim “memlekete dönüş” arzusu, şimdiki acı veren zamanın inkarı..
"Sırtımı ağaca yasladım, çünkü onun kökleri var,
Ağacın peşinden koşmaktır nostalji"
Sen aziz şehrim,
Uykusuz yaşadığımı bilmelisin.
Bütün işçilerin
Saçak altında uyuduğu bir saatte,
Ben mızıka çalarak geçiyorum sokaktan.
Sen aziz şehrim,
Ellerim gözlerim kadar benimsin.
Ve aziz şehrim,
Şu anda seni terk etmem için
Her şey tamam.
Gemi hazır, yelken fora.
Fakat neden,
Ölülerim bırakmıyor yakamdan.