Hayvan olmama rağmen düşünebilmem büyük sıkıntı.
Çünkü bir popo düşlüyorum ve insanlardakinden öyle farklı ki.
Tamam, bende istiyorum küçük, minik bal makinelerim olsun,
ne yöne istersem o yöne dönsünler. Yine de bende işler öyle
kolay ilerlemiyor. Bunun nedeninin kendimin dışında bir ayı ile iletişim
kurabilmemden kaynaklandığını düşünüyorum. Yanlış anlamayın,
balımı tüketmesinler diye değil.
Örneğin, ayıların dünyası ile ilgili bana ilginç gelen şey:
dişi ayının birden fazla erkeğe maruz kalması, buna yavrusunun
bir erkek ayı tarafından yutulmasına karşı koymak için katlanması...
Bence insanlar arasında da benzeri şeyler vardır.
Aslında ben yavrularımı çalıştırmaktan yana bile değilim ama
benim dışımdaki bütün arılar gerçek birer arı olduklarından, çalışmazlarsa ölürler.
Neyse, garip bir hikayem var denilebilir. Farklı olduğumu ilk seksimde
keşfetmiştim. Bu bir gün evine girdiğim insanların seksten sonra karşılıklı
sigara içişlerinden etkilenmemden olacak sanırım ki kovandan çıkıp biraz
hava almak istedim. O sırada da dişi ayı çarptı gözüme bir süre izledim onu.
Ve sonra yukarıda bahsettiğim bilgiye sahip oldum. Bal yerine bilgi toplamak...
Artık iş yapmak(bal toplamak, petek oluşturmak gibi şeyler) yerine
ayılar gibi yaşamak istediğimi fark ettim. Tabi bu benim doğama tersti.
Bir süre birden fazla arı ile zevk için birlikte olmama rağmen, çoğu zaman
zevk almaktan çok göreve dönüştüğünü ve bilinçsizleştiğimi fark ediyordum.
Zaten çoğu arı uygun zamanı bulmadan ve benden hoşlanmadan birlikte
olmuyordu bile. Yani onlara göre eşeyli üreme prensibini yerine getirmiyorduk.
Daha sonra insanlardan kur yapmak ile ilgili bilgileri, ayılardan ise güç ve
erginlik ile ilgili bilgileri topladım. İstediğim zaman cinsel hazzı tadabileceğim
bir ortam yarattım kendime. Çevrenizdeki herkes memurken, bir playboy
olduğunuzu düşünün. Döllerimi bir sonraki nesle aktaramama ihtimalim
söz konusu bile değildi. Hayvanların kralıydım.
Çok geçmeden o hep gördüğüm dişi ayı seremonilerinden
birine denk geldim yine. Biraz dinlenmek için dışarı çıkmıştım.
İşte anlarsınız ya. İşe nereden başladığımı, neden böyle olduğumu
ve bu güce sahip olma hakkının nereden geldiğini düşünüyordum.
O an geldi aklıma. İyice utanır oldum kendimden.
Ben bu değilim dedim kendime. Tek amacı yine üreme eylemi
olan bir hayvan gibi. Oysa dişi ayının içgüdülerinden, insanların zevk
anlayışından etkilenebilmiş bir arıydım. Bir ayı, besin piramidinde
insanlardan sonra en üstte duran canlı. Doğa onu olduğu yere yerleştirirken
bunun farkındaydı ve insanları en üste atarken de. Ya ben, ben neydim? Bir hayvan mı?
Belki bir hayvan, çünkü üreme içgüdüsünü üzerimden atamıyordum. Belki de bir insan, çünkü zevk almak için üremeyi düşünmeden, cinsellik yaşamak hevesinde olabiliyordum. Sanki arı, ayı ve insan türlerinin ara modeli olarak araf karakter simgelemeleri için yaratılmıştım. Uzunca bir süre insanları dinledim. Sorunlarını anlamaya çalıştım. Aslında inanın, görüldükleri kadar başka değiller benden. Aslında aklı başında bir hayvanın insanları anlaması zor değil. Bende buna uygun düşen tek hayvan olarak gerekeni yaptım. İnsanlığın en büyük sorununu aradım. Bizim arıların prosedür icabı yaptığı dans tarzı, incik boncuk işlerini bir kenara koyacak olursak, geriye kalanı bulmak çok da zor olmadı. Gözlerimin parlamasına neden olacak o soruyu soruyorlardı hep kendilerine. Neden varım?
Bunu öğrendiğimde doğanın, insanları ekosistemdeki besin piramidinin en üstüne koymasının gerçek nedenini ve onlarla ne kadar benzer olduğumu anladım. Anladım ki üremek veya seks yapmak değilmiş tek düzeliğe renk katan.
Şimdi bunu açıklamak yerine, bal üretmem gerekiyor, çünkü ben varım. Bir çiçek var benden içeri, bu lafı insanlardan çaldım. Çünkü ben bir bilince sahibim. Çaladabilirim. Ne diye suçluyorsunuz beni. Ey hayvanlar alemi! Sizde bir bilince sahip olsanız benim gibi düşünürdünüz. Belki de bir miktar sahipsinizdir. Ama benim bir lanetim var. Yine de üretmeli ve üremeliyim. Lanetine rağmen bunu yapanları tanıyabilecek bir lanetim var. Evet, bunu yapan insanları tanıyabilecek bir lanet.
Aslına bakarsanız, sanırım lanetime yenik düştüm. Ben bir arıyım ve haliyle de doğa içinde azımsanmayacak bir görevim var. Buna hapsolmuş vaziyetteyim. İşte bu yüzden insanlar gibi soramıyorum neden varım diye. İşte bu yüzden her seferinde bir cevap buluyorum ve her cevaplayışımda nefret ediyorum kendimden. Bu öyle bir nefret ki lanetime aşık olmuşum ben. Lanetimle yaşar olmuşum. Aynı bir arının poposu gibi. Şimdi bir popo düşlüyorum da, insanlarınkinden öyle farklı ki...