Bilimkurgu Romanı - Yerşehir - Bölüm 20

in mkb •  6 years ago 

image.png

Gövdesi kamuflaj amacıyla kuş tüyleriyle kaplanmış olan Uçan Balık yeryüzüne çıkacağı tünelin başına getirilmişti. Uçağın yanında mühendisler Omay ve Akman’a dikkat etmeleri gereken konuları son kez tekrarlıyorlardı. Uçağın pilleri sadece iki saatlik bir uçuşa elveriyordu, yere sağ salim inmek istiyorlarsa bu süreyi kesinlikle aşmamalıydılar. Mecbur kalmadıkça yerden elli kulaçtan fazla yükselmemeleri gerekiyordu, tırmanışlar uçağın pilini çok tüketiyordu ve yükseğe çıktıkça risk artıyordu. Özellikle kalkış ve iniş sırasında çok dikkatli olmaları gerekiyordu, kentin üzerindeki plato dışında herhangi bir yere inmemeliydiler.

Omay ve Akman Uçan Balık’ın kokpitinde yerlerini aldılar ve uçak itilerek yer personeli tarafından itilerek tünelin dışına çıkarıldı. Sabahın yumuşak ışığı içinde Omay hayatında ilk kez gökyüzüne baktı. Hava bulutluydu ancak görüşün açık olduğu anlaşılıyordu, karşılarındaki ormanın gerisinde yalçın bir dağ görkemli bir biçimde gökyüzüne yükseliyordu. Görüş alanında üç bacaklı dört robot vardı. Robotların metal bir fıçıya benzeyen kafalarının üzerinde yeşil bir ışık yanıp sönüyordu. Omay Uçan Balık’ın kanatlarını açtı ve motorları çalıştırdı. İki kanadın üzerindeki pervaneler dönmeye başladı. Bu arada Akman göğe kısacık bir bakış attıktan sonra ibadet eder gibi gözlerini kapamıştı. Derin düşüncelere dalmış olduğu yüzünden okunabiliyordu.

Uçak çimenlerin üzerinde sarsılarak ilerledi ve henüz platonun yarısına ulaşmadan havalandı. Uçak yerden havanınca Akman gözlerinin önüne serilen kır manzarasını ve önünde oturan Omay’ın dalgalı gri saçlarını hayranlıkla izlemeye başladı. Omay mühendislerin tavsiyesinin aksine uçağın burnunu havaya kaldırıp mümkün olduğunca yükselmeye çalışıyordu. Platonun yamacındaki çimenliğin ve zamanında Amara ve Tolhan’ın girdiği ormanın üzerinden geçtiler ve karşıdaki heybetli volkanik dağı aşarak ilerlediler. Omay Uçan Balık’ı sağa doğru yatırarak yönünü doğuya çevirdi. Şimdi Amara ve Tolhan’ın keşfetmiş olduğu kara gölü görüyorlardı. Yükseldikçe robotların işlettiği başkaca maden yataklarını da görmüşlerdi. Yerşehir’in bulunduğu platonun ardında güneş bulutların arasından çıkmıştı ve gözlerini kamaştırıyordu. Yükselerek ilerlemeye devam ettiler, Omay dümeni bir kez daha doğuya kırdı. Yerşehir’in güneyindeki arazileri de görmek istiyordu kuş bakışı görmek istiyordu. Ufukta göğe doğru yükselen iki kule gördüler ve Omay bu kez uçağın burnunu aşağıya doğru indirerek kulelere doğru ilerlemesini sağladı. Biraz daha yaklaşınca kulelerin altında geniş çok sayıda binadan oluşan bir tesis olduğunu gördüler. Kulelerin tepesi bulutların içine gömülmüş durumdaydı. Omay gaz kesip uçağın yavaşlamasını sağladı, Akman uçağın pozisyonundan Omay’ın tesisin yanındaki düzlüğe inmek niyetinde olduğunu anladı. Şimdi tesisin kulelerin altındaki büyük ana bina ve çevresindeki küçük binalardan oluştuğu görülüyordu. Binalar sanki erimiş lavların üst üste yığılması yoluyla inşa edilmiş gibiydi. Binalar esas olarak siyah renkteydi ancak duvarlarda damarları andıran yeşil yolar vardı. Uçan Balık’ın üzerine kamuflaj için yapıştırılmış tüylerin çoğunluğu düşmüş, uçak tüyleri dökülmüş gibi bir tavuk gibi zavallı bir görünüm arz etmeye başlamıştı. Uçağın tekerlekleri yere değdi, sarsılarak ilerledi ve pek derin olmayan bir çukurun içinde durdu.

“Planda yere inmek yoktu” dedi Akman.

Omay “Dertlerinin ne olduğunu öğrenmek istiyorum” diye cevap verdi.

“Dertleri çok açık değil mi? Maden çıkarırken ayak altında dolaşmamızı istemiyorlar”

“Belki bunu konuşarak çözebiliriz”

“İner inmez bir mayının bizi hedef almayacağından emin misin?”

“Sen beni burada bekle istersen” dedi Omay. Ardından kokpitin kapısını açıp uçaktan aşağıya atladı. Akman tereddüt etmeksiniz onu takip etti. Otların arasından yürüyüp tesisin içine girdiler. Ana binaya girmek üzere baraka benzeri iki binanın arasından geçtiler. Bu sırada tesisin dışında bir patlama sesi duydular. Geriye dönüp baktıklarında uçaklarının eriyerek tam bir hurdaya dönüşmüş olduğunu gördüler. Uçağın enkazının üzerinden kara dumanlar yükseliyordu. Binanın açık olan ana kapısından girmek üzere geniş merdivenleri tırmandılar. Binanın kapısından dışarıya doğru ılık bir rüzgâr esiyordu. İçeride yanan herhangi bir ışık yoktu, yüksek kapıdan giren gün ışığında sadece yüksek tavana asılı olan avizeye benzer kara bir kütle görünüyordu. Kütlenin altına geldiklerinde mideleri bulandı ve başları döndü. Bedenlerindeki tüm enerji emilmiş gibiydi, bacaklarının bağı çözüldüğü anda yukarıdaki kara kütle onları kendisine doğru çekti.

Gözlerini açtıklarında mor ışıklarla bezeli alacakaranlık bir odada koltuklara bağlanmış bir halde oturuyorlardı. Odanın açılan kapısından gözlerini kamaştıran bir ışık yayıldı ve o yoğun ışığın içinde dev bir kırkayağı andıran altı bacaklı bir yaratık belirdi. Akman karşılarındaki yaratığın robotların yöneticilerinden biri olduğunu tahmin etti. Yaratık yeşil demirden yapılma gövdesini kırkayaklar gibi dalgalandırarak onlara yaklaştı.

“İnsanlardan ne istiyorsunuz?” diye sordu Omay öfkeyle.

Yüzlerce metal parçanın bireşiminden oluşan yaratığın onu anladığına dair bir işaret yoktu. Omay soruyu tekrarladı. Yaratık bir an duraksayıp her ikisinin yüzüne ayrı ayrı baktı. Akman karşılarındaki canavarın deliler evinde tek başına rüyaya yattığı sırada gördüğü yaratığa benzediğini fark ederek şaşırdı.

“Kentimizi ve çevresini terk etmenizi istiyoruz” dedi Akman.

Yaratık onlara iyice yaklaşarak Omay’ın üzerine aşırı derecede sıcak ve iğrenç bir sıvı kustu. Omay’ın yüzü acıyla kasıldı. Sol bacağı magmanın içine düşmüşçesine eriyip koptu. Uyluk bölgesinden arta kalan parça kararmıştı ve ucundan hafifçe kan sızıyordu. Akman yaratığa saldırmak için bağlarından kurtulmaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Yaşadığı acı ve hissettiği öfke yüzünden Omay’ın her yanını ateş basmış, yüzü kıpkırmızı olmuştu.

“Bize boyun eğdiremeyeceksiniz, bu topraklar hepinizin mezarı olacak” diye haykırdı.

Altı bacaklı yaratık bedenini dalgalandırarak gerilerken burnundan kötü kokulu bir duman püskürttü. Odanın havası bir anda ağırlaştı ve ikisi birden mor bulutlarla sarmalanmış bir uykuya daldılar.

Authors get paid when people like you upvote their post.
If you enjoyed what you read here, create your account today and start earning FREE STEEM!
Sort Order:  

Congratulations @bilimkurgu! You have completed the following achievement on the Steem blockchain and have been rewarded with new badge(s) :

You made more than 50 comments. Your next target is to reach 100 comments.

Click here to view your Board of Honor
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word STOP

To support your work, I also upvoted your post!

Support SteemitBoard's project! Vote for its witness and get one more award!

  ·  6 years ago Reveal Comment