''ÖZÜ GÜLMEYENİN YÜZÜ GÜLER Mİ?''
“Dizinde sızıydı anamın derdi
Tokacı saz yaptı elime verdi
Yeni bitirmiştim üç ile dördü
Baban gibi sazcı oldun dediler.!
…
Böyle başlar Neşet Ertaş kendisini tanıtmaya. Düğünlerde köçeklik yapan gariban bir Kırşehir köylüsünden ülkenin en büyük birkaç sanatçısından birine dönüşen tevazu yüklü bir hayat öyküsü…Neşet Ertaş'a doğduğu, içerisinde büyüdüğü coğrafyaya atıfta bulunurcasına 'Bozkırın Tezenesi' dense de bu sıfatlar onu açıklamada yetersiz kalır. O,her şeyden önce bir gönül dostudur. Bir halk ozanı, halktan aldığını yine halka veren bir garip gönüllüdür.
Türk sanat tarihinin tartışmasız en büyük isimlerinden birisidir Neşet Ertaş. 'Sanatçı' kelimesinin içini doldurabilen ender insanlardandır. "Ayaklarınızın turabı, gönüllerinizin hizmetçisiyim efendim." diyebilen, halktan bir sanatçı. Yaşar Kemal onun için "babasını geçemeyeceğini söylemiştim ama geçti. Bozkırdan böyle büyük sanatçı yetişir mi bilmem?" demiştir. Neşet Ertaş sadece muhteşem sözleri yüreğimize nakşeden bir usta değil,
aynı zamanda hala taklit edilememiş bağlama virtüözüdür.
O sadece çalmak için çalmaz, söylemek için de söylemez. İnandığı bir felsefesi, değerler manzumesi vardır. Her dizesi bir mesajdır, her sözü adeta Anadolu insanının özünde yoğrulmuş birer halk deyişidir. O öyle bir ses ki bağırır da hiçbir acıyı incitmez; hiçbir kalbi yormaz. İnsanın sustuğu ne varsa onların billurlaşmış halidir o ses. Ev içlerinin haysiyeti, yoksulluğu ve yaşama gücüdür. Bütün bir bozkırın kaderi, gurbeti, sılası...Bütün yolların ayrılığı ve kavuşmasıdır o ses.
“Bana rahmet yerden yağar / Benim yüzüm yerde gerek” diyen atası Yunus’tan almış o büyük alçakgönüllülüğü: “beni deyip geldiniz, basıp geldiğiniz yollarda benim yüzüm serili.”İnsandır Neşet Ertaş. Sevgiyle hoşgörüyle yaşayanların garip sayıldığı şu dünyada gerçek insandır O derin bozlaklarının sayısını bile bilmeyen Neşet Ertaş, türkülerinden eksik etmediği “Garip” mahlasını şöyle açıklamıştır: “Soyadı yokken bize ‘garipler’ derlermiş. Gerçekten de biz ‘garip’, yani ezilmiş, hor görülmüş, ‘abdal’ diye nitelendirilmiş, aşağılanmışızdır gariplik bende kaldığı için ‘garib’im diyorum.”
O bu topraklarda kalıcı iz bırakmış Fuzüli’nin Karacaoğlan’ın, Yunus Emre’nin, Pir Sultan Abdal’ın “saz”la “ses” bulmuş bir özetidir. Neşet Ertaş’ı dinlerken sanki Fuzuli’nin Karacaoğlan’ın, Yunus Emre’nin, Pir Sultan Abdal’ın sesini de duyarız. Onun ne sazında ne de sözünde asla mezhep, parti, etnik kimlik çağrışımlarına yer bulamazsınız. Sazından, sözünden, sesinden gayrısına yer yoktur. Sazında da, sözünde de samimidir.
Neşet Ertaş’ın bir televizyon kanalında belirttiği üzere bu iş için öncelikle gönül lazımdır. Çünkü bu iş sadece ve sadece gönül işidir; gönlü bilmeyene ne anlatsan boş.
Kendine has müthiş özgün bir çalma kabiliyetine sahip olan Neşet Ertaş’ın elinde saz
gümbür gümbür ses verir, dile gelir adeta. Alır da sazı eline, konuşturur; şenlenir şenlendirir, ağlar ağlatır, hüzünlenir hüzünlendirir. “Sessizliğini duymayan birine sevdanı verme/ göynün incinir uykuların ziyan olur.” Büyük bir ruhla söylenmiş, yürekleri delip geçen o içli, acılı Bozlakların özeti gibidir.
“Bana öldü demeyin, yoruldu gitti deyin” diyen bu yüce gönüllü ozanı anlatmaya yetmez elbet benim dağarcığım.Bütün Neşet Ertaş dostlarının affına sığınarak yazımı mezar taşında yazan bu güzel mısralarla sonlandırıyorum:
"sakın ol ha insanoğlu
incitme canı, incitme
her can bir kalp, hakk'a bağlı
incitme canı, incitme"
"saygı, sevgi, hoşgörü..."
"garip"
Hi! I am a robot. I just upvoted you! I found similar content that readers might be interested in:
http://turandursun.com/forumlar/archive/index.php/t-4362.html
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit