Bağışıklık sistemimizin ve kuvvetli bir metabolizmanın önemini, 2020 yılı içerisinde çok daha iyi öğrendik sanırım. Kış döneminde nezle ya da grip olmak bir dönem birçoğumuz için oldukça sıradan bir haldi fakat bu sene kendimizi nezleden de, gripten de korumak amacıyla daha hassas bir çaba içerisinde olacağız. O zaman kış aylarında niçin daha kırılgan ve de hastalıklara daha açık olmaktayız?
Esasen soğuk algınlığının temel etkeni tam da “soğuk” değil. Bilimin sözünü ettiği bu yaygın soğuk algınlığının etkeni hava değil, rinovirüs olduğuna kanaat getiriyor.
Bilim adamları rinovirüsün, vücut sıcaklığının hissedilmiş olduğu bölgelerin dışında burun boşluğu gibi daha soğuk bir bölgede üremeye daha hazır olduklarını bizlere anımsatıyor. Uzunca bir vakit sır olarak kalan bu halin açıklaması ise, Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Ellen Foxman’dan gelmiş oldu. Bilim insanları daha soğuk dönemlerde, bu virüslerin daha elzem mi çalıştıklarını ya da bağışıklık sisteminin daha kötü mü çalıştığını kestiremiyordu.
Bilim insanı Doç. Dr. Foxman ve ekip arkadaşları tüm hücrelerde yer alan, doğal bağışıklık sistemini ve rinovirüsün bulunduğu anlarda bu sistemin çeşitli sıcaklıklara nasıl karşılık verdiğini araştırdılar. Laboratuvarda, farelerin hava hücrelerini incelediler ve bu bağışıklık sisteminin, virüslerin aktif oldukları düşük sıcaklıklarda interferon* denilen proteinleri daha düşük miktarda ürettiklerini keşfettiler.
Aslında diğer bir ifadeyle, ister koronavirüs’ten bahsedelim, ister grip veya nezleden… Virüslerden korunmanın bir parçası da kışın vücudumuzu sıcak tutmaktan geçmekte olduğu. Baş, boyun ve burun bölgemizi atkıyla sarmak ve bu bölgeyi sıcak tutmak da virüslerin burun çevresinde üremesini düşürüyor.
Dolayısı ile, bu kış kendinizi hastalıklardan ve virüslerden korumak için sıkı giyinmeyi unutmayın. Şişme mont, şişme yelek ve yağmurluk modellerini de çok geç olmadan inceleyip kışlık hazırlıklarınızı bir an önce bitirmenizi öneriyoruz.