Sevmek yetmiyordu, cesaret gerekiyordu.Susarak hiçbir kadını elde edemezdiniz…
Gitmesine sayılı günler kalmıştı artık ve biz nedense hiç konuşmuyorduk. Aklımdaki tek şey ona bu mektubu vermekti ve ona bu mektubu verecek cesaretim yoktu. Belki gideceği gün bunu yapabilirdim ama gideceği gün bunu yapmak çok aptalca olurdu. Ben onun kalmasını istiyordum, son güne kadar beklemek yapacağım en büyük hata olurdu.
Telefona sarıldım ve ona, “Nerelerdesin, ortalıkta görünmüyorsun, yarın görüşelim mi?” yazdım. Çok geçmeden cevap geldi: “Olur tabii, gitmeden son bir kez konuşalım.” dedi. Yarın görüşmek için anlaşmıştık. Kapı komşumdan böyle bir randevu bile almak saçmaydı ama yapacak bir şey yoktu. Ben çekingen bir gençtim. O gün çıkıp biraz alışveriş yaptım. Belki de Delil gibi olmaya, onun gibi giyinmeye çalıştım. Belki de tüm sorun kıyafetlerimdi.
İnsan umudunu kaybedince sorunu bambaşka yerlerde arıyordu. “İkimiz” diye bir şey yoktu ve ben buna inanmak istemiyordum…
Şansımıza o gün çok güzel bir hava vardı. Şanlıurfa her mevsim güzel bir şehirdi. Dünyanın en güzel şehriydi. Ağustos sıcakları iyice artmıştı ve terlememek mümkün değildi. Hem heyecandan hem sıcaktan bir hayli terlemiştim. Üzerimde siyah baskılı sonsuzluk işareti olan beyaz bir tişört ve kot bir şort vardı. Elimde telefonumla oyalanıyormuş gibi yaparken büyük bir heyecanla kapıdan çıkmasını bekliyordum. Tam arayacakken merdivenlerde onu gördüm. “Tamam anne, geç kalmayız…” diyordu. O kadar güzel olmuştu ki, içimde Yeni Türkü’nün Aşk Yeniden parçası çalmaya başladı. Şeker pembesi bir elbise giymiş ve beyaz ufak bir çanta takmıştı koluna. Elinde güneşten korunmak için aldığı hasır beyaz bir şapka vardı.Ayaklarındaki beyaz bez ayakkabılar ile bana yürürken, bir meleği andıran gülüşüyle aklımı başımdan alıyordu. Aşıktım ben, bunun başka bir açıklaması yoktu.
-Çok beklettim mi Rüzgar?
-Hayır Eylül. Hem beklemiş olsam da bir sorun olmazdı bu.
-Eee… Nereye gidiyoruz şimdi?
-Sahilde yürüyelim mi?
-Bana pamuk şeker alacaksan olur. ( Sen bana bir kere gül, ben sana pamuk şekeri makinesi alayım aşkım, demek istedim ama diyemedim. Hep içime attığımdan büyüdüm ben. İçimde birikenler beni hem bitiriyordu hem büyütüyordu.)
-Tabi ki alırım, hadi gidelim.
-Hadi…
Bütün gün Eylül ile beraberdik. Balo gecesinden sonra hayatımın en mutlu günüydü bu. Beni ne kadar mutsuz ederse etsin, bir gelişiyle tüm dünyamı yerle bir eden kadını hiçbir şeye değişemezdim. O gün onu yıllar boyu sorgusuzca seveceğimden emin oldum. Gözüm başkasını görmüyordu. Kimine göre bu bir saplantıydı. Bana sorarsanız aşkın en saf haliydi. Eğer Eylül’ün haberi olsaydı, bu kadar saf kalır mıydık bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum. Lunapark’a gittik ve çocuklar gibi atlı karıncaya bindik. Aşk çocukluk değil midir zaten? İlk defa kırmıyordu Eylül beni. Sanki bir idam mahkumunun son isteğini gerçekleştirir gibi her dediğime tamam diyordu. Telefonunu birkaç kez meşgule verdi ama ısrarlı aramalar sonunda açtı.
-Ne var Delil? Arama beni lütfen.
Bunu çok sonra anlayabildim. O gün yazdığım mektubu Eylül’e verdim.
-
-Bak burada bizi anlatan bir şeyler ar Eylül.
-Benim için mi yazdın?
-Evet, seni düşünerek yazdım.
-Şimdi mi okuyayım?
-Yoo… Akşam eve gittiğinde okursun.
-Peki, anlaştık.
O gün telefonu açıp Delil’i terslemeseydi, o mektup eline hiç geçmeyecekti belki de… Bir umutla tüm hissettiklerimi avucuna döktüm. Rüzgar Demirsoy artık Eylül’ün avuçlarındaydı. Geri adım atamazdım. Onu seviyordum ve o bunu öğrenecekti.
Bazen umutlarımız güneş gibi parlar fakat güneş sandığımız kayan bir yıldızmış...
Posted from my blog with SteemPress : https://kimseye-guvenme.000webhostapp.com/2018/06/bana-ikimizi-anlat-umutlu-mektup
Surat cinta dengan ampload kertas book beitifull
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit
yess...
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit