Merhabalar :)
Öncelikle projenin konusu çok ilgimi çekti. Gerçekten çok güzel bir konu seçmişsiniz, projeyi okur okumaz bilgisayarı açtım ve işte şimdi yazıvermeye başladım. Uzun zamandır dengeli ve sakin bir ruh hali yaşıyor iken, birkaç gün önce dengesiz, gergin ve stresli bir hal yaşamış olmam dolayısıyla ben şimdi anlatırım da anlatırım. Bana ilaç gibi gelecek. Buyrun bakalım :)
Stresle nasıl başedebildiğime dair bir şeyler yazacağım fakat öncelikle o stresli halde neler yaşadığıma ve stresli halin nasıl geldiğine dair birşeyler anlatmak istiyorum. Aslında benim için stresli olabilecek durumlar önceden çok çok fazla ve gerçekten aşırı gereksiz, maddesel şeyler iken -ah yemek pişmedi de, yağmur yağdı da, kardeşim hasta da, aha şimdi nolcak gibi gibi gibi- artık daha soyut ve gerçekten o an aşılması gereken bir eşik varsa ve ben o eşikte takılı kaldıysam benim için tehlike çanları çalmaya başlıyor. Eşikler benim için çok değerli, her eşikte/basamakta farklı bir şey öğreniyorum. Önce ufaktan yanaklarım kızarıyor, tombiş baş parmaklarımda oynamaya başlıyorum, An'ı farkedemiyorum. "Ben nerdeyim? Noluyo' şimdi? Bu An niye akıvermiyor?" sorular da ufaktan yoklamaya başlayınca stres/gerginlik/endişe olabilecek tüm olumsuz ruh hallerine bürünüveriyorum. -Aslında ben Pollyanna gibiyim. Her şeyden bir güzellik mutlaka çıkar.- Anı yaşayalım gitsin, "5 yaşımızda nasıl oyun oynuyorsak öyle yaşayıverelim hayatı" fikrini daima kendime hatırlatırım.
Eee tabii bazen oyun arkadaşımızla tartıştığımız, oyun arkadaşımızın bizi oyunda istemediği, koşarken düşüp dizimizin kanadığı olmuyor muydu? Oluyordu pek tabii. Koşa koşa eve gelip annemize/yakınımıza sarılır, unutuverirdik tüm olumsuzlukları. Ertesi gün ise yine aynı heyecanla, tartıştığımız arkadaşımızla dahi hiç bişey olmamışcasına akşam ezanına kadar oynamaya devam ederdik. O güzel masum, saf, kaygısız günleri hiç unutamıyorum.
Velhasıl çocukluk günlerimizdeki o güzel hisleri ne kadar kaybedersek, o kadar çok stres ile başbaşa kalıyoruz. Çocuklukta olmayan ve gün geçtikçe bizimle büyüyüp duran şey bana göre ego. Egonun var olması bizim çocukluğumuzdaki saflığı anımsamamıza, hayatı oyun gibi yaşamamıza engel oluyor. Ego bizi hipnoz ediyor, bencil davranmamıza sebep oluyor ve içimizdeki öze/çocuğa zarar veriyor. Kendimi stres altında hissetmeme sebep olan şey de o oluyor. Ego konuşmaya başlayınca, saflık, oyun, An her şey bitiveriyor. Oyun oynuyorduk hadi neredesin Beyza diyorum ses gelmiyor benden mesela :) Çatışma, tartışma, gergin ve negatif anlar başladığında ise şöyle bi sessizce içime yönelmek yerine, daha fazla konuşmaya başlıyorum. Maalesef ki bazen sessiz kalmayı başaramıyorum. Sessiz kalabildiğimde ise şifa buluyor ve daha çabuk toparlanıyorum. Bunu biliyorum. İnsanız, bazen de dengeler kaçıyor, sessiz kalınamıyor da gereksiz de olsa daha fazla konuşuluyor :)
Çok konuşacak gibiysem de oturur resim yaparım, boyalarla konuşurum, sakinlerim, hafiflerim. Gözlerimi kapatır, kendimi dinlerim. Meditasyon halini seviyorum. Bazen de Kur'an okumak sakinleştiriyor. Çıkıp yürürüm, ağaçları, kuşları, bulutları, güneşi selamlarım. Sahile gider, denize bakarım. Sevdiğim bir meşk/şarkı/dinletiyi açarım. Her birinin başka bir güzelliği var. Kısaca kendi içime dönebilmek, ne hissettiğimi irdelemek ve şu An'a gelebilmek için çabalarım.
Stresten arınabilmek için olan hiç bir şeyi değiştiremeyeceğimi kendime hatırlatmaya çalışıyorum. Hiçbir şey benim kontrolüm altında değil, olacak olan, zaten olur, "olan iyidir" diyorum. Gelecekten kaygılanmanın ya da geçmişe takılı kalmanın hiç bir faydası olmadığı gibi, şu An'ı yaşamama da engel olduğunu biliyorum.
Tevekkül et, gelecekten bir şey bekleme, geçmişe takılıp üzülme, şu an da olanı kabul et, yargısızca yaşa ve şükret.
Son cümle benim mottom olsun mu? Bencesi olsun :) Stresli anlarımda onu tekrarlayayım mesela. Stresli anlarımı ve stresli iken neler yaptığımı sizlerle paylaştım. Bu yazı da dün gece evimde olan çok güzel insanların da emeklerinin olduğunu düşünüyorum. Onlarla birlikte saatlerce sohbet ettik. İçimden bu cümlelerin dökülebilmesine vesile oldukları için ablam, eşim, Sevda ve Yeşim'e çok teşekkür ediyorum. :)
[Ahzab/3]
Sonraki projenin konusu paranın yaşamımızdaki yeri ve paraya verdiğimiz önem olabilir diye düşünüyorum. Para ile nasıl hayaller kuruyoruz? İhtiyacı olan birine parayı rahatlıkla verebiliyor muyuz? Para ile yüzleşebilmemiz ve onunla olan ilişkimizi anlayabilmemiz adına herkes için güzel bir proje olabilir diye düşünüyorum. Ya da başka bir dünya mümkün diye düşünüp duruyor isek (ki bu benim aklımdan, kalbimden çıkmıyor, her zerremle yoğunum bunun üzerine ^-^), başka bir dünya nasıl mümkün olabilir, değişmesi gereken veya dahil olması gereken şeyler nelerdir? Bunlar üzerine güzel yazılar çıkabilir. Yazı baya uzamış, işte tam da şuraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim :)