Bilimkurgu Romanı - Yerşehir - Bölüm 34 - Son

in tr •  6 years ago 

image.png

Siyah giysili iki adam başkanlık sarayının arkasındaki sokakta gölgelerin arasına gizlenmiş, Umay’ın saraya gelmesini bekliyordu. İkisi de gayet sakindi, yüzlerinde en ufak bir kaygı izi yoktu. Saraya her zamankinden geç gelen başkanı sabırla beklediler. Elektrikli makam arabası tünelin ucunda göründüğünde de herhangi bir telaş belirtisi göstermediler. Başkanın arabası sarayın arka kapısına yaklaşarak durdu. Adamlar ayağa kalkıp gölgelerin arasından çıktılar, kukuletalarını başlarına geçirdiler ve Umay’a doğru yürümeye başladılar. Başkanın iki koruması dönüp onlara baktığında Umay’a doğru koşmaya başladılar. Korumalardan biri soldaki adamı yakalayıp yere indirmeyi başardı. İkinci adam Umay’a saldırıp kıvrık hançeriyle onu sırtından bıçakladı. Kaburga kemiklerinin arasından geçen hançer kalbine saplanmıştı. Umay kanlar içinde yere yığıldı. Umay kısa bir süre içinde öleceğini hissetmişti, yerde kanlar içinde yatarken yüzünde derin hüzün ifadesi vardı.

Korumalar iki saldırganı da sağ olarak ele geçirmeyi başardılar. Suikastın ardındaki güçleri açığa çıkarmanın ne kadar önemli olduğunun farkındaydılar, derhal Tamra’ya haber verildi. Tamra birkaç dakika sonra gözyaşları içinde olay mahalline geldi. Çevresinde oluşmuş olan kan gölü Umay’ın çoktan öldüğünü gösteriyordu. Gri saçları dağılmış, kan beyaz elbisesinin her yanını kırmızıya boyamıştı. Tamra o anda bunu yapan alçaklardan hesap soracağına yemin etti. Kenarda elleri bağlı olarak bekletilen suikastçıların yanına gitti, önce yüzlerine tükürdü, sonra hırsını alamayıp onlara birkaç tekme savurdu. Onlar Umay’ın kanına giren piyonlardı, asıl önemli olan onları kimin yönlendirdiğiydi. Giriştikleri vahşice eyleme ve yedikleri dayağa rağmen sükunetlerini korumaları ciğerlerine bolca esrar tütsüsü çekmiş olmalarından kaynaklanıyordu.

Ertesi gün Umay için Yerşehir’in ana yerleşiminin bulunduğu dördüncü katta görkemli bir cenaze töreni düzenlendi. Cenazenin ardından yürüyenlerin arasında şehirde çok sevilen birinin öldürüleceği yönündeki kehaneti bildiren yaşlı adam da vardı. Umay’ın ölümüne öyle çok üzülmüştü ki ömrü boyunca bir daha hiçbir bir kehanete aracı olmayacağına yemin etmişti.

Cenazeye katılım kent tarihinde görülmemiş düzeydeydi, kent merkezindeki bulvarda toplanan binlerce kişi öfke içinde sloganlar atarak Umay’ın intikamının alınacağını tüm dünyaya haykırdılar. Derma cenaze kortejinin en ön sırasındaydı ve Sitta’nın desteğiyle zorlukla ayakta duruyordu. Hader, Doma, Tamra ve Akman da ön sıradaydılar. Doma ve Tamra’nın çok üzgün oldukları yüzlerinden okunuyordu. Yüreği kan ağlayan Akman ise dışarıdan bakıldığında neredeyse aldırmazlığa varan serinkanlı bir görüntü çiziyordu.

Umay’ın cenazesi marşlar ve dualar eşliğinde yakıldıktan sonra külleri yeryüzündeki başkanlık çadırına konuldu. Ruhunun bir kuş gibi gökyüzüne yükselmesi için yağız bir at çadırın çevresinde yedi tur attı. Ardından Umay’ın külleri çadırın ortasındaki ocağın zeminine gömüldü.

Başkanlığı sırasında yaşayan bir efsaneye dönüşmüş olan Umay’ın ölümü yenilikçileri güç bir duruma sokmuştu. Doma, Tamra ve Akman son durumu değerlendirmek üzere Doma’nın ofisinde bir araya geldiler. Akman kadın askerler tarafından kovuğundan alınıp bulunduğu yere getirilmesine pek bir anlam verememişti. Göz bebekleri şarap ve uykusuzluk nedeniyle küçülmüştü, dünyaya bir şişenin dibinden bakar gibiydi, her şey ona uzak ve anlamsız görünüyordu.

“Soruşturmadan haber var mı?” diye sordu Doma.

Soruşturma sözünü duyar duymaz Tamra’nın yüzü gölgelendi. Mahcup bir tonda “Adamlar dün gece bir gardiyan tarafından boğazları kesilerek öldürülmüş. Gardiyanı arama çalışmaları sürüyor” dedi.

“Bunun bir darbe girişimi olduğundan kuşkum kalmadı.”

“Halk bizi destekliyor.”

“Halkın çoğunluğu sadece güçlüleri destekler.”

“Ordu bizde, güçlü olan biziz.”

“Mali güç ise onlarda. Çok dikkatli olmalısın.” dedi Doma. Mecliste yapılan oylamada yenilikçilerin başkan adayı unvanını kazandıktan sonra özgüveni artmış, liderlik rolünü benimsemişti. Akman’a dönerek “Sen ne düşünüyorsun üstat?” diye sordu.

“Bütün bunların hiçbir anlamı yok. Kaybetmeye mahkumuz.”

“Kritik bir dönemeçten geçiyoruz. Kendini toparlamalısın.”

“Suikastın arkasında Hader denen o şeytan var. Doğu Roma kentimizi ele geçirmeye çalışıyor” dedi Akman, yüzünde çaresiz bir ifade vardı.

Doma “Emin misin? Elinde kanıt var mı?” diye sordu.

“Bunun önemi yok. Yenildik” dedi Akman.

“Seçimden başarıyla çıkacağımızdan kuşku duymuyorum” dedi Tamra, Akman’ın yüzündeki umutsuzluk ifadesine anlam verememişti.

Akman Tamra’nın ofisinden çıktıktan sonra banliyö trenine binerek yeraltı gölünün bulunduğu bölgeye doğru yola çıktı. Umay’ın ölümü onu öylesine etkilemişti ki ne yaptığını bilmez haldeydi. Trenden inerek yeraltı gölüne açılan tünele girdi, ayaklarını sürüyerek tünelde ilerledi ve gölün kıyısına geldi. Kıyafetlerini çıkardı, suyun kenarında bir süre hareketsiz bir biçimde bekledi ve birdenbire ilham gelmiş gibi suya atladı. Gölün suyu serindi, Akman kollarını ve bacaklarını hızla hareket ettirmesine rağmen ürperdi. Yüreğini bir mengene gibi sıkıştıran bunaltı onu suyun derinliklerine dalmaya zorladı. İradesi ilahi güçlerce ele geçirilmiş gibiydi, suyun dibinde umarsızca ilerlerken artık üzüntü hissetmiyordu. Gövdesinde kör yayın balıklarının bıyıklarını hissetti, balıklar onu teselli etmek ister gibiydi. Nasıl geri döneceğini düşünmeden daha karanlık ve soğuk olan derinliklere daldı. Bedeni soğuktan kaskatı kesilmiş olsa da bulunduğu yerden memnundu. Ne de olsa yalnız değildi, yayın balıkları onu takip etmişti. Artık gücü tükenmeye başlamıştı, gözlerini açtı ve Umay’ın yüzünü görür gibi oldu. Ardından bayılmak üzere olduğunu fark etti. Yaşama arzusu ağır bastı ve yukarıya doğru yüzmeye başladı. Fark etmeden o kadar derine dalmıştı ki suyun yüzeyine doğru yaptığı yolculuk ona çok uzun geldi. Artık dayanma gücünün sınırına gelmişti, ciğerleri patlayacak gibiydi. Bir an vazgeçmeyi düşündü, dünya rezil bir yerdi. Sonra son bir gayretle kendisini yukarıya itti. Artık gözleri kararmış, her yanı titremeye başlamıştı. Kurtulma umudunu yitirdiği sırada başının suyun yüzeyine çıktığını hissetti. Yüzeyde derin nefesler alıp verdi. Ölümle yüzleşmek yüreğindeki acıyı az da olsa dindirmişti. Sudan çıkıp kıyafetlerini giydi ve ayaklarını sürüyerek tren istasyonuna doğru yürümeye başladı.

Yerşehir’de başkanlık seçimlerini Hader’in liderliğini yaptığı muhafazakârlar az bir farkla kazandı. Doğu Roma’dan gelen mali yardımlar yoksullara dağıtılmış ve geniş bir kitlenin kent merkezine gelerek hayatlarında ilk kez oy kullanmaları sağlanmıştı. Hader yeryüzündeki başkanlık çadırının yanına Umay’ın yeni bir heykelini diktirdikten sonra Tamra’yı görevden alarak yerine erkek bir komutan atadı. Kentin ileri gelenleri Doğu Roma üzerinden Avrupa ile ticaret başladığı için yeni yönetimden memnundu. Eski konsey üyelerinin sürgüne gönderilme kararı üzerine kentin ileri gelenlerinden birkaç çatlak ses çıktı, ancak şehrin gelişen ekonomisi nedeniyle bu itirazlar kısa bir süre içinde unutuldu.
Hakkında alınan sürgün kararından sonra Akman ilk iş olarak yakında evleneceklerini öğrendiği Derma ve Sitta’yı ziyaret etmiş ve onları tebrik etmişti, şehirden ayrılması gerektiği için düğünlerine katılamayacaktı.

Akman gün ışığına yeni kavuşmuşken Tarsus’a gidip yeraltına mahkûm olmak istemiyordu. Doğa felsefesi konusunda bir eser kaleme almak üzere gizlice yeryüzüne çıktı ve Yerşehir’e yakın ormanlardan birinde tek başına yaşamaya başladı. Yaşadığı ağaç kavuğu içinde doğa hakkındaki düşüncelerini papirüslere yazarken bazen Umay’ı hatırlıyordu. Umay’la hayali konuşmalar yapıyor ve başka bir diyarda onunla yeniden bir araya gelmeyi diliyordu.

Görsel Kaynağı: https://www.pexels.com/photo/night-building-forest-trees-42263/

Authors get paid when people like you upvote their post.
If you enjoyed what you read here, create your account today and start earning FREE STEEM!
Sort Order:  
Loading...

Gövdesinde kör yayın balıklarının bıyıklarını hissetti, balıklar onu teselli etmek ister gibiydi.

ne güzel bir detay:)

okurken derinkuyu'yu hayal ediyorum sanki duvarlar fısıldıyor gibi bir şeyler..

Burada karanlıkta, rutubette kaldık diyorlar belki de :)

belki de:)
bir romanın parça parça yazılmasına şahitlik etmek de güzel bir duyguymuş:)
tıpkı eskiden gazetelerde günlük yayınlanan romanlar gibiydi tadı🙆🏻‍♀️

Böylece yazılırken şahit olduğumuz güzel bir roman okuduk sayenizde. Tebrik ederim. Kaleminize sağlık.

Teşekkürler. Bitti ve artık özgürüm. Zihnimde hikayeler birikmişti. Onları yazacağım.

Calling @originalworks :)
img credz: pixabay.com
Nice, you got an awesome upgoat, thanks to @muratkbesiroglu
BuildTeam wishes everyone a bullish new Year!
Want a boost? Minnowbooster's got your back!

Merhaba,

Yazınız C² ekibi değerlendirmesi ile Trliste kürasyon kuyruğu tarafından oylanmıştır.


Kürasyon kuyruğuna katılarak Steemit'te Türkçe yazılara siz de destek olabilirsiniz.

Sevgiler @trliste

Teşekkürler


Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
@c-squared runs a community witness. Please consider using one of your witness votes on us here

Teşekkürler

This post is supported by $15.59 @tipU upvote funded by @muratkbesiroglu :)
@tipU voting service guide | For investors.

Guzel bir kurgu elinize sağlık

Teşekkürler :)