Yalnızlığımızı alıp götüren, bizi kendine eş olarak seçen, kalbini avuçlarında sunan biri hayatımızda varken, neden özgür kılmak yerine tutsak ediyoruz?
KISKANMA, GÜVEN!
Bireysel olarak hayatımızı yaşıyoruz. Bir partner buluncaya dek, içimizde gizlediğimiz yalnızlık ile yaşamsal döngülerden geçiyoruz. Bir gün duygularımıza tercüman, cümlelerimizi tamamlayan, ruhumuza eş olan birini buluyoruz. Bundan sonra her şeyin mutlu mesut bir şekilde ilerleyeceğini düşünerek, kitabın sonunu gözümüz kapalı tahmin ediyoruz ve umursamıyoruz. Peki, sayfaları çevirmeye devam ettiğinizde kitap beklediğiniz gibi mi bitiyor? Tabii ki de hayır! Çünkü hikayenin yön değiştirdiğini fark ediyorsunuz ve kırk gün kırk gece süren ilişkiniz, göz yaşları içinde bitiyor. Sonra da neden peri masalınızın acı bir kabusa dönüştüğünü düşünüp duruyorsunuz. Aslında cevabı çok basit; karşınızdakine neden aşık olduğunuzu unuttunuz!
KISKANMALI MIYIZ?
Romantik ilişkilerde biraz kıskançlığın bulunması şüphesiz ki doğaldır. “Her insan kıskanır” demek ya da “seven insan kıskanır” ibaresinde bulunmak, - her ne kadar kıskançlık insanın doğasında yer alıyor olsa dahi – “kıskanmıyorsa sevmiyordur” algısı doğuracağı için doğru değildir. Uzmanların ilişkilerde yaşanan kıskançlığın üzerine değindikleri nokta da, nasıl yaşandığı ve sergilendiğidir. Hafif kıskançlıklar ilişkiyi taze tutarken, dozun artması halinde korku, şiddet ve ayrılık durumları, başlıca yaşanacak sonuçlardır. Kıskançlık bir hastalık değildir lakin bireyin kendisine ya da karşı tarafa, ruhsal veya fiziksel zarar verecek boyuta ulaşması demek, hastalık evresini işaret eder. Patolojik dereceye varan bireylerin psikolojik yardım almaları hem ruhsal sağlıkları, hem de yaşadıkları ilişkinin sağlığı açısından son derece faydalı olacaktır.
Austin Üniversitesi’nde psikoloji profesörü David M. Buss’un yaptığı araştırmalar sonucunda, kıskançlığın her iki cinste farklı reaksiyon gösterdiği, erkeklerin fiziksel sadakat konusunda, kadınların ise duygusal sadakat konusunda daha kıskanç olduğu sonuçlarına varmış. Kıskançlığın temelinde yatan en önemli unsurun sadakat olduğunu söyleyebiliriz.
ERKEKLER NEDEN KISKANIR?
İlkel topluluklarda cinsler arası kıskançlık görülmese de, medeni topluluklarda kıskançlık had safhalara varabiliyor. İyi de, ilkel insanlar eşlerini kıskanmazken, medenileştikçe neden ilkel bulduğumuz hareketleri yapmaya yöneliyoruz? Buna etken çevre mi, yoksa sorun kendi içimizde mi? Kadınlar duygularını daha iyi ifade ederken, erkekler gözyaşlarını dahi partnerlerinden sakınırken, söz konusu kıskançlık olduğunda erkekleri kıskançlıklarını göstermeye iten dürtüler nelerdir:
Erkeğe, kadına güven duyması gerektiği öğretilmez. Erkeklerin el üstünde tutulduğu toplumlarda, kadınlar ikinci sınıf insan muamelesi gördüğünden, kadın erkeğin sözünden çıkmamakta ve erkek de cinsiyetinin verdiği özgürlükle dilediği gibi hareket edebilmektedir. Erkek kadına değil, kadın erkeğe muhtaçtır.
Erkek ilişkide baskın karakterdir. Kadın ve erkeği eşit görmeyen toplumlarda erkek evin direğidir ve çalışıp evine bakmakla yükümlüdür. Tüm masraflardan erkek sorumlu olduğu gibi, fiziksel ihtiyaç duyulan işler de erkekten sorulur. Bu sebeple erkek sert olmalıdır, son sözü o söylemelidir ve ailesini bir arada tutmak, onları koruyup kollamak, erkek olarak görevidir.
Gurur bir erkeğin olmazsa olmaz özelliğidir. Elbette, bu özelliği erkeğe empoze eden de yine içinde bulunduğu toplumdur; Kadın erkekten zeki olamaz, daha yüksek maaş alamaz, erkeğin patronu olamaz, devamlı erkek pohpohlanmalıdır ve gururu okşanmalıdır çünkü onlara göre erkek kadından üstün bir varlıktır. Bir de, “el alem ne der” baskısı altındadır ki, yakın çevresinin kendisine laf söyleyeceğinden çekinip kadının ruhunu okşayacak bir çiçeği bile çok görür.
Çok yalnızdır ve duygusaldır. Yalnızlığını gideren ve duygularını tatmin eden bir eş karşısına çıktığında, aslında ne yapacağını tam olarak bilemez. Kadını farkında olmadan bir nesne gibi görür ve onu her şeyden, herkesten sakınmak ister. Sanki biri elinden çekip alarak, kaçıp götürecekmiş gibi hisseder. İşte bu noktada devreye bencillik girer. Kadının duyguları lafta önem arz ederken, fiziksel olarak sadece onunla olmalı, zihnen de sadece onu düşünmelidir.
Aldatılmıştır; geçmişinde kapanmayan derin bir yarası vardır. Küçük yaşta anne ve babası bir aldatılma sonucu ayrılmak durumunda kalmış ve bu zihninde bir travmaya yol açmış olabilir. Aynı şekilde çok bağlandığı bir kadın, onu bir başkasıyla aldatmış, ortada bir sebep yokken ayrılmış veya herhangi bir sebepten dolayı terk etmiş olabilir. Bu gibi durumlarda erkek karşı cinse güvenini kaybeder ve yeniden güven duyması, psikolojik destek alınmaz ise imkansız hale gelebilir. Kadın, karşı cinsten arkadaşlarıyla görüşürken erkek rahatsızlık duyacak, kadını gözünün önünden ayırmak istemeyip tüm hareketi hakkında bilgi sahibi olmak isteyecektir.
Kendine güveni yoktur. Kendini olduğu gibi kabullenemeyen, yeterli özgüvene sahip olmayan erkek, kadının neden kendisi ile birlikte olmayı seçtiğini anlamakta güçlük çeker. Çünkü partnerinden gelen sevgiyi hak etmediğini düşünür. Aklında kadının onu terk etmeye çalıştığına dair komplo teorileri oluşturur çünkü onu hak etmediği kanısındadır. Kıskançlığı paranoyak noktalara varabilir. Erkek, partnerinden önce kendine güvenmelidir.
GÜVEN NE YAPABİLİR?
Bir insanda partnerini kıskanma dürtüsünün temeli, zihinde oluşan kaybetme korkusu ile tetiklenmektedir. Sonuçta partnerinize aşıksınız, hayat onunla güzel. Sanki yıllardır göğsünüz sıkışıyordu da, o hayatınıza girince rahat nefes almaya başladınız ve bir başkasının, onun gönlünü çalabilme düşüncesi, onu kaybedip yalnız kalma ihtimali, eksik kalma korkusu sizi, sevdiğinizi daha fazla sahiplenmeye ve onu gözlerden kaçırmaya itiyor. Böylelikle ilişkinizde kopan hengameler, ardı sıra gelen kısıtlamalar ile aşık olduğunuz insanı “kendisi” olmaktan çıkarıyorsunuz. Siz aslında onu olduğu gibi değil, istediğiniz gibi olması durumunda sever hale geliyorsunuz.
Oysa ki, doğru eşi bulduğunuza inanıyorsanız korkularınız ile değil, size yaşattığı mutluluk ile yaşamayı tercih edin ve ona güvenin. Partnerinizin sizi gerçekten sevdiğine inanıyorsanız, neden zihninizde korkuların oluşmasına izin veriyorsunuz ki? Mutluluğunuzu parçalar halinde bölerek eksiltmek yerine, daha fazlasını katmayı deneyin. Bir ilişkide iletişim çok önemlidir; eşinizle iletişim kurun. Sorunlarınızdan bahsedin, sorunların köküne inin. Eşinize güvenin. Kendisine güven duyulan insan, özgürlüğü kısıtlanan insana kıyasla içinde daha fazla sevginin beslenmesini ve çoğalmasını sağlayacaktır. “Hayat kısa, kuşlar uçuyor…” demiş Cemal Süreyya. Kısa olan hayatı özgürce yaşayın ve yaşatın.
Ayrıca, uzmanlar hiç kıskançlığın bulunmadığı ilişkileri de doğru bulmuyorlar. Kıskanın ama tebessüm ettirecek kadar... Karşılığında sevgi bulacağınıza inanın.
Görsel kaynağı: https://unsplash.com/
Congratulations @carmentos! You have completed the following achievement on the Steem blockchain and have been rewarded with new badge(s) :
Click here to view your Board of Honor
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word
STOP
Do not miss the last post from @steemitboard:
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit