Soma, “İş Kazaları”, Mutlak Devlet ve Kapitalizm

in tr •  7 years ago 

301madenişçisi için.jpgSoma çocukluğumun geçtiği, kişiliğimin şekillendiği yerdir.
Çocukluğum bu madenci kasabasında, maden işçileri arasında geçmişti. Biz işçi çocukları, kömür kamyonlarının seslerinden hangi marka olduğunu bilme ve kimin olduğunu çıkarma oyunları oynardık. Yıllar sonra Emil Zola’nın Germinal romanını okuduğumda çocukluğumun dünyasına geri dönmüş gibi olmuştum.
Maden İşçileri ocakta, kafalarındaki kasklarının önüne, bir lamba takarlar. O lambanın enerjisi bellerindeki aküden gelir. İşçi ocağa girmeden önce, kendi markasını verip bir lamba alır. İşten çıktığında da teslim eder markasını alır. Bu akülerin her gün bakımı ve yeniden şarj edilmesi gerekir. Babam bu işin yapıldığı “lambahanede” ustabaşıydı.
Önceleri maden ocaklarında (benim çocukluğumda hala özel ocaklarda da) karpit lambası kullanılırdı. Bir devlet işletmesi olan o zamanın Garp Linyitleri İşletmesi’nde ise elektrikle çalışan modern lambalar.
Özel ve devlet işletmeleri arasında lambalarda yansıyan fark, aslında iş koşullarının tümünde görülebilirdi.

Karlılık kapitalizmin esas motorudur.
Kar biricik hedef olunca, bunu arttırmak için masrafları düşürmek gerekir. Masrafları düşürmek için ise, işçileri daha kötü şartlarda, daha ucuza çalıştırmak; üretim masraflarını iyice kısmak. (Bu kişilerin ahlakıyla ilgili bir sorun değildir. Sermayenin mantığından doğar bu nedenle biz sosyalistler insanları değil, sistemi suçlarız ve değiştirmeye çalışırız.)
Bütün bunlara karşı işçilerin direnmekten başka çaresi yoktur. Ama direnmek birleşmek ile olur. Birleşmek ise ancak demokratik bir ortamda mümkündür.
Bu nedenle işçiler dünyanın her yerinde ve her zaman demokrasinin en büyük savunucuları olmuşlardır. İşçilerin kendilerini savunmak için demokrasiye ihtiyaçları vardır. Bugün “Batı Demokrasisi” diye tanımlanan rejimlerin ve ülkelerin hepsi aslında işçilerin mücadeleleriyle ortaya çıkmışlardır.
İşçilerin örgütlenmesi ve Demokrasi birbiriyle bağlıdır. İşçiler ne kadar örgütlü ise o ülke o kadar daha demokratiktir. Ne kadar demokratikse o işçiler o kadar kolay örgütlenebilirler.
İşçilerin örgütlerini sadece sendikalar olarak algılamak yanlıştır. İşçilerin esas etkili örgütleri Sosyal Demokrat ve Komünist partiler olagelmiştir. Kuzey Avrupa’da Sosyal Demokrat, Güney Avrupa’da Komünist partiler, işçilerin en etkili savunma araçları olmuşlardır.
İşçilerin partileri iktidara geldiklerinde ille de sosyalizme geçerler diye bir kural yoktur, iktidarda kalıp, kapitalizmi belli sınırlar içinde de tutabilirler ve bu da o ülkedeki işçilerin çıkarına olabilir.
Çünkü bir ülkenin “işçi sınıfı”, işçi sınıfı değildir. İşçi sınıfının bir zümresidir. Çünkü işçi sınıfı dünya çapında dünya tarihsel bir sınıftır ve kavramın içeriği de böyledir. Aslında sınıf analitik bir kavramdır. Elle dokunulabilen ve görülen toplumsal bir olgu değildir.
Bir ülke işçilerinin kendi çıkarını koruması ve savunması işçi sınıfının çıkarını koruma ve savunmayla özdeş değildir. İlişki tıpkı uzun vadeli çıkarlarla kısa vadeli çıkarlar; parçanın çıkarıyla bütünün çıkarı ilişkisi gibidir. Bunlar tarihin çok nadir anlarında birbirleriyle çakışırlar.
Örneğin İsveç gibi ülkelerdeki “sosyal devlet” tam da bunun ifadesidir.
Aslında Avrupa’nın hikâyesi, iktidara gelmiş işçilerin kapitalizmi korumalarının ama aynı zamanda kendi haklarını geliştirmelerinin hikâyesidir.
Güney Avrupa ülkelerinde işçi hareketi daha militan ve kavgacıdır ama aynı zamanda daha bölünmüştür. Bu militanlığına rağmen Güney Avrupa’da işçilerin hakları Kuzeydekiler kadar değildir.
Bunun nedeni, Kuzeydeki sendika ve partilerin, bütün bürokratikliklerine rağmen genellikle tek bir örgütte birleşmiş olmalarıdır.
Bir ülkedeki işçileri kapsayan reformist ve uzlaşmacı ama tek örgüt genellikle her zaman militan, mücadeleci ama bölünmüş bir işçi hareketinden çok daha etkili sonuçlar alır.
İşçiler gerek ekonomik, gerek sosyal, gerek politik olarak ne kadar elverişli konumdalarsa, o ülke o kadar zengindir ve gelirler arasındaki eşitsizlik o kadar azdır.
Çünkü işçilerin hakları ve demokrasi arasındaki ilişkinin benzeri de demokrasi ile zenginlik ve sosyal adalet arasında da vardır.
Neden böyledir?
Çünkü demokrasi ve yüksek bir örgütlülük düzeyi, işgücünün fiyatının yüksekliği demektir aynı zamanda.
İşgücünün fiyatı yüksekse, kapitalist diğer kapitalistlerle rekabet edebilmek için emek üretkenliğini arttırmak; yani daha modern teknikle, daha çok makine kullanarak üretim yapmak zorundadır.
Bu da modern tekniğin ve araçların kullanılmasını; bu yönde araştırma ve geliştirmeler yapılmasını; bu da modern tekniği ve araçları kullanabilecek ve üretebilecek kaliteli, yaygın ve yüksek bir eğitimi vs. zorunlu kılar.
Keza işçilerin örgütlülüğü, burjuvaziye daha büyük vergileri; daha iyi bir kontrolü; vergilerden ezilen sınıfların refahına daha büyük harcamalar yapmayı mümkün ve gerekli kılar. Böylece refah ve gelir eşitsizliklerinin daha ılımlı oluşu, yani tipik bir batılı ülke resmi ortaya çıkar.
Yani sanılanın aksine batı ülkeleri zengin olduğu için demokratik değildir; demokratik olduğu için zengindir. İşçi sınıfı örgütlenip haklarını iyi savunabildiği için o ülkeler demokrasiyi geliştirebilmişler; bu da işçilerin örgütlülüğünü ve haklarını arttırmış; bu da kapitalistleri daha modern makineler kullanmaya zorlamış bu da o ülkelerin zengin ve ileri olmasının yolunu açmıştır.
Yani amacınız o olmasa bile demokrasi için mücadele ettiğinizde aslında aynı zamanda o ülkenin zenginliği, refahı ve sosyal adaleti için mücadele etmiş olursunuz.
Bu, her zaman nesnel olarak ortaya çıkan sonuçtur.
Bu da değer yasasının bir sonucudur. Mutlak ve nispi artık değer arasındaki faktır bu bir yanıyla.
İşçileri daha uzun ve yoğun çalıştırarak mı ucuza mal edilecektir mallar, yani mutlak artık değer artışıyla mı; yoksa daha modern teknik, daha yoğun makine kullanımıyla mı? Yani nispi artık değer artışıyla mı? İşçiler örgütsüzse ve direnemiyorlarsa, hiçbir güç kapitalisti daha modern teknik kullanmaya zorlayamaz; boğaz tokluğuna çalışan işçi ile ve eski makine ve teknikle üretim devam eder. Örneğin her lokantada on tane işsiz genç garson diye tek bir müşterinin başında bekleşir.
O halde, “Türkiye’de toplum niye bu şarklılıktan çıkamıyor; niye demokrasi gelmiyor; niye geri bir ülke olmaktan çıkamıyor; niye böyle müthiş gelir farkları var?” sorularının cevabı “niye işçiler Türkiye’de örgütsüz ve dağınıktır?” sorusunda gizlidir.
Şundan dolayı: Türkiye’deki devlet ve devletçilik, bu merkezi bürokratik devlet, bütün anti demokratik ve keyfi yasaları ve idaresiyle; bu yapısıyla işçi sınıfının örgütlenip mücadele vermesinin önündeki en büyük engeldir.
Yani aslında bu merkezi bürokratik, keyfi devlettir Türkiye’de kapitalistlerin böylesine hayasızca sömürülerinin nedeni.
Burjuvaziyi ve sermayeyi baş düşman ilan edip bu devlete bir şey söylememek, şark devletinin Almanya’daki devamı olan Prusya Devleti ve Bismark’la anlaşıp, burjuvaziye saldırmaktan, yani Marks’ın mahkûm ettiği Lassale’cılıktan başka bir şey değildir.
Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada ve geri ülkelerde de durum böyledir.
Bu devlet parçalanırsa, bu merkezi ve bürokratik mekanizme yıkılırsa, işçiler kendilerini savunabilirler.
Ayrıca bizzat bu devletin geçmişte yaptıkları da işçilerin savunma ve birleşmelerinin önünde bir engeldir. Bu ta Sümerlerden beri gelen, Roma’nın devamı olan devlet, yüzyılın başında değişmemek için değişir ve bur ulusal devlete dönerken, Hıristiyan halkları sürerek, öldürerek ve katlederek, aslında aynı zamanda işçi sınıfının en örgütlü ve modern kesimlerini de yok etmiş; geri kalan Müslümanları ise, öldürdüklerinin kimi kırıntılarıyla satın alarak, işçileri iyice örgütsüz bırakmış, günahına ortak etmiş, her türlü demokratik geleneğin kırıntısını işçi sınıfı içinde kazımıştır. Türkiye’nin işçileri bu lanetle damgalıdırlar. Bu nedenle Türkiye’de bir Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz gibi güçlü işçi partileri ve örgütleri olmamıştır. Bu nedenle liberallerin Türkiye’yi şarklılıktan kurtaracağını düşündükleri Avrupa Birliği’ne girememiştir. Şarklılıktan kurtulmak isteyen Avrupa’ya değil, İşçilere bakmalıdır.
Türkiye’nin bütün diğer güney Avrupa ülkelerinden farkının ve burada örneğin bir Yunanistan'daki komünist Partisi gibi bir zamanların güçlü partilerinin bulunmaması ve şimdi Türkiye’nin çeyrek ve yarım yüzyıl geriden giderek nal toplamasının nedeni bu katliamlardır.
Bütün bunların sonucu olarak Soma’da yer altında yüzlerce işçi kalmakta ve ölmektedir.
Bu devlet olmasa, diyelim ki bu merkezi ve bürokratik devletin yerine, kuzey Avrupa’daki gibi bir burjuva devlet olsa; iş emniyeti standartları yüksek olurdu, bu standartlara kapitalistin uyup uymadığını yine bizzat işçi örgütleri denetlerdi; merkezi, bürokratik, militer ve kırtasiyeci devlet değil.
Türkiye’de denetlemeyi ise kim yapmış? Bu merkezi ve bürokratik devletin bakanlığı.

Yani demokrasi için mücadele ayrı zamanda “iş kazalarına”, cinayetlerine karşı bir mücadeledir de.
İşçiler, tek tek işkolları ve iş yerlerindeki mücadelelerinde, çok özel koşullar olmadıkça yenilmeye mahkûmdurlar.
İşçiler sırf işçilerin koşullarını iyileştirmek için yaptıkları mücadelelerde çok nadiren başarılar kazanırlar.
İşçiler, sadece tüm işçileri değil; tüm toplumdaki gayrı memnunları da birleştirecek bir programa sahip olduklarında ancak belli haklar kazanma yolunda bir mesafe kat edebilirler ve o zaman ancak böyle iş kazaları daha az olur; daha az insan ölür veya sakat kalır.
Bunun için de işçiler, tüm gayrı memnunların farklı mecralarda akan talep ve tepkilerini bir tek büyük nehirde birleştirmelidirler. Bu birleştirme ise ancak gerçekten tutarlı ve radikal bir demokrasiyi hedeflemek ve savunmakla olabilir.
Ancak insanların dili, dini, soyu sopu, cinsi veya cinsel eğilimi nedeniyle herhangi bir baskı ya da ayrımcılığa uğramadığı; devletin bütün bu konularda kör olduğu; devletin veya ulusun bunlarla tanımlanmadığı koşullar için bir mücadele tüm gayrı memnunları birleştirebilir. Bunun yanı sıra ve bunun ayrılmaz bir parçası olarak, ancak merkezi ve bürokratik devletin yapısına ve keyfiliğine karşı mücadele tüm işçilerin ve diğer tüm gayrı memnunların desteğini kazanabilir.
İşçiler, ancak dil, din, kültür, cins vs. bölünmelerine son verebildiğinde gerçekten iktisadi konum ve çıkarlara göre bir bölünme temelinde birleşebilir.
Zaten tam da bu nedenle ancak gerçekten demokratik (insanların, dini, ırkı, kültürü nedeniyle bir ayrımcılığa veya baskıya uğramadığı biçimsel ve hukuki eşitlik) bir düzende sosyalizm (ekonomik eşitlik) hem bir zorunluluk hem bir olanak olarak ortaya çıkar.
Ve yine bu nedenle, işçi hareketi işçi hareketi olmaktan çıktığı ölçüde gerçekten işçi hareketi olur.

Kapitalizm öncesi toplumlarda, madenlerde “ekonomi dışı zor” aracılıyla cüceler çalıştırılırdı. “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” masalındaki yedi cücenin madenci olması, insanlardan uzak bir ormanda yaşaması, kapitalizm öncesi toplumlarda, yani basit meta üretimine dayanan toplumlarda, madenlerin işlenişinin gerçeğini yansıtır.
Bizans ve Osmanlı’da Cüce olmak madenci olmaya yazgılı olmak demekti. Cüceler adeta bir kast durumundaydılar. Madenleri de genellikle Şark’ın mutlak devleti angaryayla çalıştırırdı.
Kapitalizm ile birlikte kapitalizm öncesinin “ekonomi dışı baskı”sı ortadan kalktı ve onun yerini ekonomik baskı aldı. Artık “özgür” insanlar vardı. Tüm feodal bağlarından ve üretim araçlarından özgür. Günümüzün moda deyimiyle, artık bir “birey”dir.
Bu bideyler, en küçük bir savunma mekanizması kalmamış, çalışmaz, yani iş gücünü satmazsa aç kalacak insanlar, yepyeni bir tarihsel ve toplumsal kategori olan işçilerdir, loncaların veya kastların bağlarından da ve korumasından da özgür.
Bu nedenle Kapitalist sömürünün “ekonomi dışı zor”a, yani devletin zoruna ihtiyacı yoktur, kapitalizm öncesi sömürüden farklı olarak. Bu nedenle Das Kapital’de “Devlet” diye bir bölüm de yoktur.
Kapitalizm öncesinde dilencilik bile bir meslektir ve dilencilerin bile loncası vardır. Kapitalizmde ise işsiz herkes potansiyel veya fiili bir dilencidir, tabii dilenebilecek bir yer bulabilirse.
İş gücünün yaşı, cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini vs. onun ürettiği artı değer üzerinde hiçbir etkide bulunmaz.
Bizlerin “insanların eşitliği”, “çok kültürlülük”, “demokrasi”, “biçimsel ve hukuki eşitlik” vs. dediğimiz, uğurlarına hapislere girdiğimiz, mücadele ettiğimiz bütün bu ulvi değer ve mücadelelerin hepsi, yani bugünün değerleri bütünüyle iş gücünün bu özelliği ile ilgilidir. Bu nedenle son duruşmada aynı zamanda kapitalizmi daha saf ve mükemmel kılarlar.
Bizler din, millet, kültür vs. eşitliği için mücadele ederken aslında tamamen kapitalizmde bütün artı değerin kökeninde bulunan meta olan iş gücünün bu temel özelliğine uygun bir toplumsal ve politik düzenin (yani kapitalizmin) inşası için davranmış oluruz.
Zaten tam da bu nedenle tüm bu biçimsel eşitlikler Kapitalizmi ortadan kaldırmaz ve daha mükemmel bir kapitalizme olanak sağlar.
Ama bu aynı zamanda işçilerin kapitalizme karşı birleşebilmelerinin de temel koşulunu sağlar.
Bu nedenle burjuvazi kapitalizm için bu ideal olan ilişkiye, yani demokrasiye bile karşıdır ve tam da bu nedenle işçiler bayraklarına her şeyden önce biçimsel ve hukuki eşitliği, yani Demokratik Bir Cumhuriyet’i yazarlar.
Bu biçimsel eşitlik, her şeyden önce işçilerin bölünmüşlüğüne son verip, sınıf olarak birleşmelerinin koşullarını sağladığı için işçiler tutarlı (radikal) bir demokrasiyi savunabilecek biricik sınıftır.
Bütün diğer sınıflar demokrasiyi bu kapsamda radikal bir içerik ve biçimle savunmaktan uzaktırlar.
Kapitalizmde kar, rant ve faizin kaynağında, işçilerin sahip olduğu ve gerçekleştirmek için satmak zorunda olduğu tek mal, işgücü denen mal (meta) vardır.
İşgücü’nün kullanımıyla ortaya çıkan şey değerdir yani emektir. Değer yoğunlaşmış emek olduğundan emektir.
Emek, sadece ücreti değil, artı değeri de kapsar.
Bu nedenle “emek en yüce değerdir” gibi güzellemeler aslında burjuvazinin sloganlarıdır.
Nasıl sosyalizmi sınıf mücadelesine indirgemek onu burjuvazinin kavramlarıyla ve burjuvazinin kabul edeceği bir biçimde savunmak ise, aynı şekilde emeğin savunusu ya da güzellemeleri de sosyalizmi burjuvazinin ufku içinde onun savunabileceği biçimde savunmak demektir.
Sınıf mücadelesini ve sınıfların varlığını da; emeğin değerin kaynağında bulunduğunu da burjuva düşünürlerin bulması bir rastlantı değildir. Bunları kabul etmek veya sınıf mücadelesi çağrıları yapıp emeğe övgüler düzmenin sosyalizmle ilgisi yoktur sosyalizmi burjuvaca savunmaktır.
Sınıfların varlığını ve mücadelelerini kabul etmek sosyalizm için yetmez; sınıfları ve mücadelelerini yok etmeyi ve bunun tarihsel olarak bir gereklilik ve imkân olduğunu savunmaktır sosyalizm.
Değerin yoğunlaşmış emek olduğunu kabul insanı sosyalist yapmaz; işgücü denen metaın tüm değerin kaynağı olduğunu kabul ettiğiniz, tüm diğer gelirlerin (kar, faiz, rant) kökeninde bu artı değer denen ödenmemiş emeğin bulunduğunu kabul ettiğinizde sosyalist olursunuz.
Bu değerin içinden işgücünün payı olan ücret’i çıkardığınızda geriye kalana artı değer denir ve bu artı değer de, kar (sanayi ve ticaret karı), faiz ve rant olarak paylaşılır. Bunlar da kapitalist toplumdaki temel sınıfları oluştururlar.
Bunlardan rantiyeler kapitalizmin işlemesi için gerekli olan bir sınıf değildir. Toprak da hava gibi su gibi bir üretim koşuludur. Aslında bütün topraklar kamulaştırıldığında kapitalizm ortadan kalkmaz, daha mükemmel bir kapitalizmin koşulları oluşmuş olur.
Ama burjuvazi, işçi sınıfından korktuğundan, ayrıca toprakları kamulaştırarak deliye taşı andırmak istemediğinden, yani işçilere kendilerinin de mülksüzleştirilebileceğini göstermek istemediğinden tarihsel olarak bu adımı atmaz ve atamaz. Dolayısıyla bu adımı atmak da yine işçilere kalır. Sanılanın aksine toprakların kamulaştırılması sosyalist değil, demokratik bir taleptir.
Aynı durum Türkiye gibi ülkelerde burjuvazi ile kapitalizm öncesinin yadigârı şark Devleti arasındaki ilişkide de vardır.
Aslında soyut olarak, kendi egemenliğinin aracı olacak bir devletten çıkarlıdır burjuvazi. Ama nasıl Toprak sahipleriyle uzlaştı ve toprakları kamulaştırmaya yanaşmadı ise; sınıf olarak onlarla işçilere karşı iş ve güç birliği yaptı ise, aynı şeyi bu kapitalizm öncesinden yadigar, bu merkezi, keyfi ve bürokratik devletle de yapar. Onu tasfiye etmez, onunla iş ve güç birliği yapar.
O halde Türkiye’nin politikasını şu ilişki belirler: burjuva sınıfının demokrasi korkusu ve gericiliği ile devletin mutlak ve merkezi yapısı. Burjuvazinin bu baskıcı güçlü devlete ekmek gibi su gibi ihtiyacı vardır. Merkezi bürokratik aygıtın da böyle kendisine dokunmayacak kendini “ele geçirecek” ve daha gerici yasalarla kendi keyfi yapısını güçlendirecek bir burjuvaziye.
Bu nedenle Türkiye’de devlet, yani kapitalizm öncesinin bir kalıntısı, Türkiye’de kapitalizm ve burjuvazi geliştikçe güçlenir. Budur şarkta kapitalizme geçişin paradoksal görünüşü.
Ham ruhların anlamadığı diyalektik buradadır.
Türkiye’de kapitalist ilişkiler geliştikçe, prekapitalizmin en büyük ve somut ifadesi olan merkezi, bürokratik ve keyfi devlet güçlenir. Türkiye Kapitalistleştikçe ve burjuvazi güçlendikçe, sanılanın aksine sosyalizm için değil, demokratik mücadele ve hedefler için mücadele gereği artar.
Bu nedenle, acil bir görev olarak antikapitalist sloganlar atmak; burjuvaziyi ve kapitalizmi lanetlemek; bu demokratik mücadeleden kaçmanın bir örtüsünden başka bir anlama gelmez. Türkiye’de ve dünyada kapitalizmi tasfiye edebilmek için önce prekapitalizmi tasfiye etmek gerekmektedir.
Prekapitalizmin asli özelliği ağalar falan değil; ekonomi dışı zor ile artı ürüne el koyan, Sümerler çağından kalma devlettir.
Bu merkezi bürokratik devleti tasfiye en acil demokratik görevdir.
Soma’da madende ölen işçilerin bize vasiyeti, demokrasi için, en radikalinden bir demokrasi için mücadeledir.
Ancak o zaman sözlerimiz ve yaptıklarımız hamasi söz ve davranışlar olmanın ötesine geçebilir ve kalıcı bir mücadeleye dönüşebilir.
Demir Küçükaydın
14 Mayıs 2014 Çarşamba

“İşçi Sınıfı Cennete Gider”
Dün İstanbul Forumları’nın Yoğurtçu Parkı’nda Soma’daki katliamı ele alan ortak forumu vardı. Bu vesileyle parklara dönüş yapılmış olacaktı.
Dün sabah, erken kalkıp “Parklara Dönerken – Forumlar ve Soma” yazısını bitirdikten sonra Forum’un yapılacağı Yoğurtçu Parkı’na gittim. Forum bir saat geç, 14.00’te başladı.
Sanki bunca eleştiri ve öneri yapılmamış gibi birileri bir yerlerde karar verip “Ağlama duvarı” yöntemiyle forum yaptı. Hiç olmazsa forumu hangi yöntemle yapalım deyip bizzat foruma gelenlere sorabilirlerdi. Böylesine en basit ve sıradan bir demokratik geleneğin bile olmadığı yerde ne olabilirdi ki? Gelenlerin dağınıklığı ve örgütsüzlüğü bir “Hazırlık Komitesi” veya “Gezi Forumları Dayanışması”nın böyle belirlemesine olanak tanıyordu. Eğer bu dağınıklığı gidermek gibi bir amaç olsa, gündemimizin ilk maddesi nasıl bir yöntemle tartışacağımız ve forum yapacağımız olsun denebilirdi mesela.
“Ağlama Duvarı” yöntemi, insanların sırayla söz alıp iki veya üç dakika içinde kafalarındakini anlatmalarıdır. Bir karar, farklı görüş ve alternatiflerin tartışması, tezlerin veya önerilerin birbiriyle çoğunluğu kazanmak için mücadelesi gibi hiçbir şey yoktur. Bunların olmadığı yerde her zaman olan olur: örgütlü ve küçük gruplar yönü belirler.

Dünkü forum da öyleydi. Bu yöntem, Geziden sonraki forumlarda belki hoş görülebilir ve anlaşılabilirdi. O geniş kalabalık, coşku ve dolgunluk içinde belki insanların kendini ifade etmesi için başka bir biçim uygun düşmeyebilirdi. Ama arada bir yıllık bir deneyden, her biri 10-15 kişi ile toplantı yapan forumlardan başkasının gelmediği bir ortamda, aynı yöntemi sürdürmenin anlamı yoktur ve birincisi trajedi ise bu komedi bile değil, bir fars veya vodvil olabilirdi. Ve de öyle de oldu.
Sonuna kadar beklemek artık anlamsız göründü ve sonunu izlemedim. Nasıl olsa ne olduğunu birilerinden duyardım.
Düşünün, tüm İstanbul forumları çağrı yapıyor. Soma’da yüzlerce işçi kurban gitmiş. Yani konu da böylesine can alıcı. Ama “kaç kişi vardı?” derseniz, üşenmedim saydım 300 civarında bir rakam buldum. Haydi, gelen gideni 400 olsun.
Gezi’nin kitlesi yoktu bu Parklara dönüşte ve bununla birleşmiş Soma forumunda.
Gezi açıkça forumları boykot ediyor denilebilir. Gezi’ye gelenler sadece Berkin’in cenazesine geldi. Buhar olup uçmadığını ama kendisini ifade edecek bir biçim bulamadığı için şimdilik görünmez olduğu mesajını verdi. Bir de belki Soma’nın duyulduğu ilk gün Taksim’e geldi. Hepsi o kadar. Açık ki, kiminin “prekarya”, kiminin “orta sınıf”, kiminin “beyaz yakalılar” dediği Gezi’nin modern ücretlileri bu biçimiyle Forumları boykot ediyor; izlenen politikada kendini bulamıyor.
Dünkü foruma gelenler, “sen, ben, bizim oğlan”dı. Hafızası zayıf, uzun yıllar Türkiye’nin politik ortamlarından uzak kalmış bir insan olmama rağmen benim bile oraya gelenlerin yüzde altmış kadarına göz aşinalığım vardı.
Şunu açıkça kabul etmeli forumlar: Gezi’nin kitlesi forumları boykot ediyor. Uzaktan göz ucuyla gözlüyor ama orada kendini bulamıyor, protesto ediyor ve uzak duruyor. Bu örgüt ve mücadele biçimlerinden rahatsız.

Ama sadece Gezi’nin ücretlileri mi? Hayır. Seçimler gösterdi ki, ulusalcı ve Türk milliyetçisi, bu sisteme dokunmayan, sadece iktidara çatan; bu devletin yapısını sorun etmeyen bir muhalefetin de aracı olmak istemiyor ve onlar tarafından kullanılmaktansa, en azından son on yılda yaşamında iyi kötü düzenlemeler yapmış AKP’nin yanında durmayı daha akıllıca görüyor.
İşçi sınıfı, Sünni ve Müslüman alt kesimleriyle de; modern şehirli Gezi’yi yapmış üst kesimleriyle de ulusalcılardan, ulusalcılığa karşı kesin bir savaş açmayanlardan ve mesafe koymayanlardan uzak duruyor ve bu türden muhalefete mesafe koyuyor.
Soma’ya gidenlerin anlattıkları, İşçilerin her şeyi bilmelerine rağmen, Ulusalcıların ve her şeyi sadece hükümeti yıkmaya odaklayanların bir aracı olmaktansa, onlara mesafeli olmayı yeğlediğini gösteriyor.
Bu işçiler bu topraktaki insanların neolitik devrimden beri binlerce yılda biriktirdiği değerleri; sınıflı topluma geçtiğinden beri biriktirdiği sınıf mücadelesi tecrübelerini; aynı tehlikeli işi yapan maden işçilerinin modern zamanlarda oluşturduğu dayanışma gelenekleriyle sentezlemiş; “çizmelerimi çıkarayım mı kirlenmesin” diyen; sağ kurtulur kurtulmaz günlerce kurtarma çalışmalarında günlerdir arandığını bilmeden çalışan; oğlunun ölümünü kabullenmiş anasının yanına gelince, başka analar üzülmesin diye anasıyla bir resim bile çektirmeyen insanlardır.
İşçilerin çok güçlü sınıf içgüdüleri vardır.
Onlar sizden uzak duruyorsa, sorun onlarda değil sizdedir.
Çok açıktır anlayana mesaj, işçi sınıfı Gezi’cisiyle, AKP’lisiyle ulusalcılara; sorunu bir hükümet karşıtlığına indirgeyenlere, CHP’lilere uzak durmakta, mesafe koymaktadır.
Ciddi, sağlam, radikal, ucuz zaferlerin peşinde koşmayan; köklü değişimleri yapacak; insanlara örnek olup onları dönüştürecek bir alternatif arayışındadır.
Klişeleşmiş sloganlar, sekterlikler, manüplasyonlar, şark kurnazlıkları işçileri kandıramamakta ve uzaklaştırmaktadır.
İşçiler ulusalcılara mahkûmiyeti; onlar tarafından kullanılmayı kabul etmemektedir.

Sartre “Cehennem başkasıdır” demişti.
Cehennem Fabrikadır, madendir, bilgisayarlı işyeridir.
Cehennem Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Ama “İşçi sınıfı cennete gider.”
“la classe operaia va in paradiso”
Demir Küçükaydın
19 Mayıs 2014 Pazartesi

Soma’da madende ölen 301 İsimsiz İşçinin İsim Listesi
No ADI-SOYADI İLİ İLÇESİ
1 ABDULLAH İNAL BALIKESİR DURSUNBEY
2 ABDULLAH ÖZDEMİR MANİSA SOMA
3 ABDULLAH SİVRİ MANİSA SOMA
4 ABDÜLMÜTTALİP AKAY İZMİR BERGAMA
5 ADEM ABOKAN MANİSA SOMA
6 ADEM ÇETİNER İZMİR KINIK
7 ADEM VAROL İZMİR BERGAMA
8 AHMET AKBULUT MANİSA AKHİSAR
9 AHMET AKDEMİR MANİSA SOMA
10 AHMET ALİ ASLAN İZMİR KINIK
11 AHMET AVCU BALIKESİR SAVAŞTEPE
12 AHMET BAL MANİSA SOMA
13 AHMET ÇELİK ADANA
14 AHMET ERGÜN KÜTAHYA SİMAV
15 AHMET EROL ÇORUM
16 AHMET GÜLCÜ MANİSA SOMA
17 AHMET GÜVEN İZMİR KINIK
18 AHMET KAYA MANİSA SOMA
19 AHMET SOLUK KÜTAHYA TAVŞANLI
20 AHMET ŞEN İZMİR KINIK
21 AHMET VARAL MANİSA SOMA
22 AKİF DORUK MANİSA KIRKAĞAÇ
23 ALİ BİÇAK MANİSA SOMA
24 ALİ ÇİFİTCİ MANİSA SOMA
25 ALİ GÜL BALIKESİR İVRİNDİ
26 ALİ KAVAS MANİSA SOMA
27 ALİ KİLİT ZONGULDAK
28 ALİ ŞAHİN BALIKESİR DURSUNBEY
29 ALİ ŞENTÜRK KÜTAHYA TAVŞANLI
30 ALİ YANAR KÜTAHYA TAVŞANLI
31 ALİ YÜKSEL MANİSA SOMA
32 ARİF DEMİR BALIKESİR DURSUNBEY
33 AŞKIN KOYUN BALIKESİR SAVAŞTEPE
34 AYDIN ÖZGÜN BARTIN
35 AYHAN AVCI BALIKESİR SAVAŞTEPE
36 BAYRAM ALİ DAĞLI İZMİR KINIK
37 BAYRAM BAYINDIR MANİSA SOMA
38 BAYRAM EROL MANİSA SOMA
39 BAYRAM İNDİRİK İZMİR KINIK
40 BAYRAM PARÇA MANİSA SOMA
41 BEYTULLAH ÇAKIR İZMİR KINIK
42 BİLAL AY İZMİR KINIK
43 BİLAL BİLGİ MANİSA SOMA
44 BİLAL MALKOÇ BALIKESİR SAVAŞTEPE
45 BURAK KARAYEL ÇANKIRI
46 CELAL SEVİNÇ MANİSA SOMA
47 CEMAL KAYA BALIKESİR İVRİNDİ
48 CEMAL YILDIZ MANİSA SOMA
49 CEMİL TAŞDEMİR BALIKESİR İVRİNDİ
50 CENGİZ ÇANTAL BALIKESİR SAVAŞTEPE
51 CENGİZ KARGI KÜTAHYA
52 CENGİZ ŞİMŞEK MANİSA KIRKAĞAÇ
53 DAVUT AĞIZ KÜTAHYA TAVŞANLI
54 DAVUT ÇEÇEN KÜTAHYA TAVŞANLI
55 DAVUT DURAN KÜTAHYA SİMAV
56 DAVUT KÖSE MANİSA SOMA
57 DOĞAN YILDIRIM İZMİR KINIK
58 DURSUN DEMİRCAN MANİSA KIRKAĞAÇ
59 EMİN ESEN MANİSA SOMA
60 EMİN KURT BALIKESİR BALYA
61 EMİN MAZI BALIKESİR SAVAŞTEPE
62 EMRAH ÇAKIR BALIKESİR SAVAŞTEPE
63 EMRULLAH ARMUT HAKKARİ
64 ENGİN YILDIRIM KÜTAHYA
65 ERCAN CEZELİ İZMİR BERGAMA
66 ERDAL DEMİREL AYDIN DİDİM
67 ERDOĞAN KÖSE MANİSA SOMA
68 ERDOĞAN MERDİM İZMİR KINIK
69 ERDOĞAN SEVBEN BALIKESİR SAVAŞTEPE
70 ERGUN KOYAKKAYA KÜTAHYA
71 ERGÜN AKKUŞ BALIKESİR
72 ERGÜN SİDAL İZMİR KINIK
73 ERKAN ALTUNTAŞ ZONGULDAK TOZLU
74 ERKAN DOĞDU İZMİR BERGAMA
75 EROL IŞIK MANİSA KIRKAĞAÇ
76 EROL UYSAL İZMİR KINIK
77 ERSAN ÇETİN İZMİR KINIK
78 ERSİN KEÇELİ MANİSA SOMA
79 EVREN SARI İZMİR KINIK
80 FARUK KARAHAN BALIKESİR İVRİNDİ
81 FATİH KÖSE KÜTAHYA
82 FEDAİ BOZDAĞ BALIKESİR BİGADİÇ
83 FERHAT AVKAŞ MANİSA SOMA
84 FERHAT CANBAZ MANİSA SOMA
85 FERHAT İREN MANİSA SOMA
86 FERHAT TOKGÖZ MANİSA SOMA
87 FERİDUN ÇELİK BALIKESİR DURSUNBEY
88 GAFUR ŞEN MANİSA SOMA
89 GAZİ OSMAN SÜMER ISPARTA
90 GÖKHAN YILMAZ İZMİR KINIK
91 GÖKNUR KOCAGEDİK MANİSA SOMA
92 GÜNGÖR KAYRAK İZMİR KINIK
93 HAKAN TAŞDEMİR BALIKESİR İVRİNDİ
94 HAKAN UÇKUN MANİSA KIRKAĞAÇ
95 HAKKI DOĞAN SAL MANİSA SOMA
96 HALİL ERGÖZ MANİSA AKHİSAR
97 HALİL İBRAHİM DOĞAN BALIKESİR SAVAŞTEPE
98 HALİL İBRAHİM HAMURCI KÜTAHYA
99 HALİL KOCA MANİSA AKHİSAR
100 HALİL ŞEVİK BALIKESİR SAVAŞTEPE
101 HARUN KESKİN İZMİR KINIK
102 HASAN AKKAŞ MANİSA KIRKAĞAÇ
103 HAYRİ TÜRKER BALIKESİR SAVAŞTEPE
104 HAYRULLAY BAYGÜL BALIKESİR BİGADİÇ
105 HİMMET ANAÇLI MANİSA SOMA
106 HÜSEYİN AVKAŞ MANİSA SOMA
107 HÜSEYİN DALBUDAK İZMİR KINIK
108 HÜSEYİN DEMİR MANİSA SOMA
109 HÜSEYİN KILINÇ İZMİR KINIK
110 HÜSEYİN KİLİNÇ İZMİR KINIK
111 HÜSEYİN TOP BALIKESİR SAVAŞTEPE
112 İBRAHİM BİÇER MANİSA AKHİSAR
113 İBRAHİM ÇELİK DENİZLİ
114 İBRAHİM ÇIRAK UŞAK
115 İBRAHİM DUMAN MANİSA SOMA
116 İBRAHİM GEZER MANİSA KULA
117 İBRAHİM GÖKÇE İZMİR KINIK
118 İBRAHİM KUTBEY BALIKESİR DURSUNBEY
119 İBRAHİM SALGIN İZMİR KINIK
120 İBRAHİM SUNGUR KÜTAHYA TAVŞANLI
121 İDRİS ARSLAN BALIKESİR DURSUNBEY
122 İDRİS DURAN BALIKESİR DURSUNBEY
123 İLKAY YILDIRIM İZMİR KINIK
124 İLYAS ÖZKAN KÜTAHYA GEDİZ
125 İLYAS YILDIRIM MANİSA SOMA
126 İSA ALDEMİR BALIKESİR İVRİNDİ
127 İSA ÇALIŞ MANİSA SOMA
128 İSA SADAN ORDU
129 İSA SEVBEN BALIKESİR SAVAŞTEPE
130 İSMAİL ASLAN KÜTAHYA TAVŞANLI
131 İSMAİL ASLAN İZMİR BERGAMA
132 İSMAİL CANBAL MANİSA SOMA
133 İSMAİL ÇATA MANİSA SOMA
134 İSMAİL ÇOŞKUN MANİSA KIRKAĞAÇ
135 İSMAİL DEĞİRMEN BALIKESİR SAVAŞTEPE
136 İSMAİL GEZER BALIKESİR SAVAŞTEPE
137 İSMAİL GÜRPINAR KÜTAHYA GEDİZ
138 İSMAİL KALKAN KÜTAHYA GEDİZ
139 İSMAİL KUTLU BALIKESİR DURSUNBEY
140 İSMAİL ÖZTÜRK KÜTAHYA TAVŞANLI
141 İSMAİL ŞENGÜR BALIKESİR SAVAŞTEPE
142 İSMAİL TULUM BALIKESİR
143 İSMAİL YILDIRIM ÇORUM
144 İSMET YILMAZ İZMİR BERGAMA
145 KADER YILDIRIM MANİSA SOMA
146 KADİR ÖZEL BALIKESİR DURSUNBEY
147 KAMBER ÇAĞLAR KÜTAHYA
148 KAMİL ÇAL MANİSA SOMA
149 KASIM SOFTA MANİSA SOMA
150 KAZIM KARAÇOBAN BALIKESİR İVRİNDİ
151 KEMAL ÇOBAN MANİSA SOMA
152 KENAN AKDENİZ MANİSA AKHİSAR
153 KENAN AKSOY İZMİR KINIK
154 KENAN AVCI ZONGULDAK
155 KORAY KARADAĞ MANİSA SOMA
156 MAHMUT AKBULUT BALIKESİR SAVAŞTEPE
157 MEHMET AKİF GÜNAYDIN BALIKESİR SAVAŞTEPE
158 MEHMET ALİ ÖZCAN BALIKESİR İVRİNDİ
159 MEHMET ATEŞ MANİSA SOMA
160 MEHMET AZMAN MANİSA SOMA
161 MEHMET ÇELİK BALIKESİR DURSUNBEY
162 MEHMET EFE BALIKESİR SAVAŞTEPE
163 MEHMET EMİN ÇARDAK MANİSA SOMA
164 MEHMET ESER BALIKESİR İVRİNDİ
165 MEHMET GÜLŞEN KÜTAHYA
166 MEHMET ŞENTÜRK MANİSA SOMA
167 MEHMET YAVAŞ MANİSA KIRKAĞAÇ
168 MEHMET YETİM İZMİR KINIK
169 MESUT MEMİŞ BALIKESİR DURSUNBEY
170 MESUT ÖZKOÇ MANİSA SOMA
171 METİN BURMALI BALIKESİR DURSUNBEY
172 METİN USLU İZMİR KINIK
173 MİTHAT ÖZDİRİK BARTIN
174 MUHAMMED ARSLANCAN MANİSA SOMA
175 MUHAMMED ÇAĞAN BALIKESİR SAVAŞTEPE
176 MUHAMMED GİRĞİN BALIKESİR SAVAŞTEPE
177 MUHARREM ÇİÇEKLİ BALIKESİR İVRİNDİ
178 MUHARREM ŞEN ZONGULDAK ÇAYCUMA
179 MUHSİN TAŞ İZMİR KINIK
180 MURAT AVCI MANİSA SOMA
181 MURAT GEZGİN İZMİR KINIK
182 MURAT GÜMÜŞ MANİSA KIRKAĞAÇ
183 MURAT KANDEMİR BALIKESİR SAVAŞTEPE
184 MUSA KARA MANİSA SOMA
185 MUSA KARAÇOBAN BALIKESİR İVRİNDİ
186 MUSTAFA ÇALI BALIKESİR SAVAŞTEPE
187 MUSTAFA DAĞLI İZMİR KINIK
188 MUSTAFA FENERLİ BALIKESİR İVRİNDİ
189 MUSTAFA KAYA MERSİN MUT
190 MUSTAFA KOCABAŞ MANİSA SOMA
191 MUSTAFA KORKMAZ MANİSA SOMA
192 MUSTAFA SEDAT TOPRAK BALIKESİR SAVAŞTEPE
193 MUSTAFA TÜRKHAN BALIKESİR İVRİNDİ
194 MUZAFFER EREN MANİSA SOMA
195 MÜCAHİT YARDIMCI İZMİR BERGAMA
196 NİHAT KAYRAK İZMİR KINIK
197 NİYAZİ BAYRAM BALIKESİR İVRİNDİ
198 NİYAZİ İZMİR İZMİR KINIK
199 NİYAZİ KURBAN BALIKESİR DURSUNBEY
200 NUMAN KANDEMİR KÜTAHYA
201 NURAN YANKIN MANİSA SOMA
202 NURETTİN KARA ZONGULDAK ÇAYCUMA
203 NURETTİN YILDIZ BALIKESİR SAVAŞTEPE
204 NURULLAH KÖSE MANİSA KIRKAĞAÇ
205 OKAN MERDİM İZMİR KINIK
206 ORHAN ÖKSÜZ MANİSA SOMA
207 OSMAN FINDIK MANİSA AKHİSAR
208 OSMAN ÖZGÜN BARTIN
209 OSMAN ŞAM MANİSA KIRKAĞAÇ
210 ÖMER AFACAN BALIKESİR DURSUNBEY
211 ÖMER ELİBOL KÜTAHYA
212 ÖMER ÖZCAN MANİSA SOMA
213 ÖZAY EREN BALIKESİR SUSURLUK
214 ÖZCAN BOZDAĞ BALIKESİR BİGADİÇ
215 ÖZCAN ÖNCÜ BALIKESİR SAVAŞTEPE
216 ÖZCAN SARI MANİSA SOMA
217 ÖZGÜL ÇİFTÇİ MANİSA SOMA
218 ÖZGÜR ÇEVİRGEN İZMİR KINIK
219 ÖZGÜR ŞEN KÜTAHYA
220 RAMAZAN ALDEMİR BALIKESİR İVRİNDİ
221 RAMAZAN ÇAKIR İZMİR BERGAMA
222 RAMAZAN ÇATAR ÇORUM
223 RAMAZAN DOĞAN MANİSA SOMA
224 RAMAZAN KÖKÇÜ İZMİR KINIK
225 RAMAZAN MERCAN MANİSA KIRKAĞAÇ
226 RAMAZAN SAVAŞAN BALIKESİR SAVAŞTEPE
227 RAMAZAN SÖKMEN MANİSA GÖLMARMARA
228 RAMAZAN ŞAHİN BALIKESİR İVRİNDİ
229 RAMAZAN UÇKUN BALIKESİR İVRİNDİ
230 RAMAZAN ÜNAL ZONGULDAK ÇAYCUMA
231 RAMAZAN YAVAŞ İZMİR KINIK
232 RECEP ALDEMİR BALIKESİR İVRİNDİ
233 RECEP GÜMCÜR MANİSA SOMA
234 RECEP TERZİ MANİSA DEMİRCİ
235 RECEP TÜRK KÜTAHYA TAVŞANLI
236 REMZİ ARTAR BALIKESİR
237 RIDVAN KAZANCI KARABÜK YENİCE
238 RIDVAN KOÇHAN MANİSA SOMA
239 RUHİ DAĞLI İZMİR KINIK
240 SADETTİN YILMAZ MANİSA SOMA
241 SADIK AKDAĞ İZMİR BERGAMA
242 SADIK ÇAKIR İZMİR KINIK
243 SADİ ALMAZ İZMİR KINIK
244 SADRETTİN GÜNGÖR BALIKESİR SAVAŞTEPE
245 SAFFET ŞAHİN BALIKESİR DURSUNBEY
246 SAİM ÖZCAN BALIKESİR İVRİNDİ
247 SAİT KARACA BALIKESİR DURSUNBEY
248 SAMİ YILDIRIM İZMİR KINIK
249 SEBAHATTİN AYDIN BALIKESİR İVRİNDİ
250 SEFER HAZAR MANİSA SOMA
251 SEFER YAYLA BALIKESİR İVRİNDİ
252 SELAHATTİN KAYRAK İZMİR KINIK
253 SELAMİ TİZEL KÜTAHYA
254 SEMAİ AKTAŞ MANİSA SOMA
255 SERKAN BURAN İZMİR KINIK
256 SERKAN GÜNEŞ BALIKESİR SAVAŞTEPE
257 SEYİT ALİ ÇETİN KÜTAHYA
258 SEZAİ KİLİNÇ İZMİR KINIK
259 SİNAN YILMAZ MANİSA SOMA
260 SUAT ESEN MANİSA SOMA
261 SÜLEYMAN AKCAN KÜTAHYA TAVŞANLI
262 SÜLEYMAN ALDEMİR BALIKESİR İVRİNDİ
263 SÜLEYMAN ÇATA MANİSA SOMA
264 SÜLEYMAN KANDEMİR MANİSA SOMA
265 SÜLEYMAN TUNAHAN ULUSOY KÜTAHYA GEDİZ
266 ŞABAN İLÇİ MANİSA SOMA
267 ŞAHİN AYDIN BALIKESİR İVRİNDİ
268 ŞAVKİ DEĞİRMEN MANİSA SOMA
269 ŞENAY BAYGÜL BALIKESİR BİGADİÇ
270 ŞERAFETTİN GİRGİN BALIKESİR İVRİNDİ
271 ŞERİF GENÇ KÜTAHYA GEDİZ
272 ŞERİF GEZGİN İZMİR KINIK
273 ŞEVKET SABAN BALIKESİR SAVAŞTEPE
274 ŞİNASİ TOKMAK MANİSA KIRKAĞAÇ
275 TEBİB KASKA MANİSA KIRKAĞAÇ
276 TALİP ÖZTEN KÜTAHYA GEDİZ
277 TAYİP ŞENLİK MANİSA SOMA
278 TEZCAN ŞENTÜRK MANİSA SALİHLİ
279 TOLGA ÖZCAN MANİSA SOMA
280 TUNCAY SİDAL İZMİR KINIK
281 TUNCAY ŞAHİN İZMİR KINIK
282 TUNCER ÜLHAN KÜTAHYA TAVŞANLI
283 TURGAY YAĞCI MANİSA SOMA
284 TURGUT YILMAZ İZMİR KINIK
285 UĞUR CANBEY MANİSA SOMA
286 UĞUR ÇOLAK MANİSA SOMA
287 VEYSEL ARKAN İZMİR KINIK
288 YAHYA AYBAK KÜTAHYA
289 YILDIRIM GÜNEY MANİSA SOMA
290 YILMAZ ÇİFİTCİ MANİSA SOMA
291 YILMAZ EROL BALIKESİR
292 YUNUS YILANCI BALIKESİR SAVAŞTEPE
293 YÜKSEL AKCAN KÜTAHYA TAVŞANLI
294 YÜKSEL CANGÜL MANİSA SOMA
295 YÜKSEL YAŞAR BALIKESİR DURSUNBEY
296 ZABİT ATAŞ İZMİR KINIK
297 ZEKERİYA KUZU MANİSA SOMA
298 ZEKİ COŞKUN BALIKESİR SAVAŞTEPE
299 ZEKİ GEZER BALIKESİR SAVAŞTEPE
300 ZEYNEL UZAR ÇORUM
301 ZÜHTÜ YILDIRIM MANİSA KIRKAĞAÇ

Authors get paid when people like you upvote their post.
If you enjoyed what you read here, create your account today and start earning FREE STEEM!
Sort Order:  

Hi! I am a robot. I just upvoted you! I found similar content that readers might be interested in:
https://demirden-kapilar.blogspot.com/2014/05/soma-is-kazalar-mutlak-devlet-ve.html

Yes this is an actuarial version of my old writing. because it is factually verified and verified and I hear the need to remind readers