Tekrar merhaba, öncelikle Arjina -2- postumu günün postları arasında gösteren @trliste ekibine çok teşekkür ediyorum. Bir diğer teşekkür de aldığım diğer yorumlar için olacak. Gerçekten okurken çok mutlu oldum. Yorumlarda bahsettiğim gibi bu hikaye yazdığım kitaptan alıntı ve hikayenin Arjina ilgili olan kısımlarını paylaştıkça kopmalar başlıyor. Diğer bölümleri paylaşmadığım için. Şu an en çok istediğim yayın evinde inceleme aşamasında olan bir kitabı sizlerle paylaşıyorum. Hikayeyi ilk kez okuyacak olan varsa lütfen sırasıyla okusun daha anlamlı olur. Önce buraya sonra da buraya bekliyorum. Sınav haftam olması sebebiyle çok ilgilenemiyorum fakat keyifli okumalar dilerim :)
Nefrusta Ormanı Asfenler’in gücünün geldiği yerdi. En azından güçlerinin kaynağını barındırıyordu. Zamanla azalan güçleri bu ormana girince adeta yenileniyordu. Nusirna’yı neredeyse baştan aşağı yaran Pinsuva Nehri, Nefrusta Ormanı’nın adeta koruyuculuğunu yapıyordu. Tokanzi Hanness, Asfenlerin Lideri, bu ormanda yaşadığı günleri oldukça özlüyordu. Orman Asfenler için yaşamın kaynağı niteliğindeydi. Tokanzi ise, özlediği evi ile ilgili yaşayan hiçbir varlığın bilmediği bir şey biliyordu. Bunu konuşabileceği kimsesi de yoktu. Çok uzun bir yaşamın çok büyük acıları olacağını en başından biliyordu.
-Hanness!
Tokanzi’yi daldığı düşüncelerden çıkaran Nafyan'dı. Tokanzi'nin her konuda fikirlerine değer verdiği ve Asfenler'in Tokanzi'nin yokluğundaki lideriydi. Hanness ise Asfenler'in kendi dillerinde üstat anlamına gelen bir kelimeydi. Tokanzi'ye böyle seslenilirdi.
-Seni dinliyorum Nafyan
-Hannes, bir insan... Burada Nephix'de.
Tokanzi birden doğruldu. Heyecanla sorular sormaya başladı. Neredeyse düşünce hızıyla konuştuğundan Nafyan cevap veremeden kendi sorusunu cevapladı.
-Heykelleri geçti değil mi? Kararı argin habercisine bırakmak huzursuz etmişti beni. Sonunda oldu. Kimse görmeyecek demiştim dikkat ettiniz mi?
Nafyan Tokanzi'nin bu haline gülümseyip başıyla onayladı. Ayağa fırlayan Tokanzi Arjina'nın yanına gitmek üzere kapıdan çıkacaktı ki Nafyan onu durdurdu.
-Hanness. Size saygım sonsuz ama onun önemini abartmıyor musunuz?
-Sadece muhtemelen korkmuş bir kadına yardıma gidiyorum Nafyan. Önemine gelecek olursak. Aynı yoldan tekrar gideceğiz. Kararım budur.
Tokanzi daha fazla açıklama yapmayıp çıktı. Testi geçen Arjina'nın henüz hiç kimseyi görmediğini biliyordu. Onunla konuşan ilk kişi olması hususunda herkesi net bir dille uyarmıştı. Zaten Tokanzi dışında konuşmaya niyetli biri yoktu. Genç kadının ne zaman geleceğini bilmiyor, bir süredir bunun heyecanını yaşıyordu. Nephix'e girdiği an heykelleri geçtiği andı ve Asfenler varlığını hissetmişti. Nafyan'a haber vermekle yetinen kapıdan sorumlu büyücüler Arjina'nın orada kaldığından emin olmakla görevlendirilmişlerdi.
Artık aklı allak bullak olan Arjina ise heykelleri geçmiş ve boş, karanlık bir oda benzeri yerde bulmuştu kendini. Birkaç adım ilerledikten sonra heykeller tekrar harekete geçmiş ve eski düzenini almıştı. Kılıçlarını tekrar yere sapladıklarını dahi duymuştu. Artık geri dönemezdi ve herhangi bir şekilde kontrolü elinde hissetmiyordu. Buna rağmen devam etme konusunda kararlıydı. Neyin içerisinde olduğunu bilmese de heykelleri geçtikten sonra oynamaya karar vermişti. Karanlıkta el yordamıyla duvarları yokluyordu ama olağan dışı bir şey bulamamıştı. Zemin ve duvarlar burada da aynıydı. Arayışı sürerken fısıldama gibi bir ses duyan Arjina, sesin geldiği yöne odaklanmaya çalıştı. Tam olarak kestiremese de oraya doğru yönelmiş ve kılıcını sesin geldiği yöne doğrultmuştu.
"yisplara, nuumrasiora, kindresis.”
Karanlığın içinde beyaz ışık çizgileri oluştu. Duvarın üzerinde gezen bu çizgiler bir kapı gibi şekil almıştı. Daha önce orayı yoklayan Arjina orada bir kapı olmadığını biliyordu. Kenarlarından ışık saçan kapı açıldı. Ardından ışıkları aratmayan parlaklıkta beyazlar içindeki Tokanzi belirdi. Genç kadının bulunduğu yere doğru yavaş adımlarla yürüyordu. Arjina'nın gözlerinden korkuyu okuyordu. Bu nedenle yavaş hareket ediyordu. İlk cümlesini kuramadan Arjina zaten Tokanzi’ye doğrultmuş olduğu kılıcını, yaşlı adama geri çekilmesini vurgularcasına ileri doğru itti.
-Sen de kimsin? Uyarayım elimdeki kılıcı kullanmayı biliyorum.
-Elindeki o kılıçla neler yapabileceğini benden daha iyi bilen biri yaşamıyor Arjina. Peki sen biliyor musun?
-Bana doğru bir adım daha atarsan ikimiz de göreceğiz.
-Bunu görmenin benim için daha kolay olan yolları var fakat yine de neler yapabiliyorsun merak ediyorum.
Tokanzi sağ kolunu yana doğru açtı. Birkaç saniye sonra elinde bir kılıç belirdi. Arjina’nın akıl sınırlarını zorlayan şeyler oluyordu. Şaşırmıştı ama bunun için çok zamanı olmadığını düşündü. Artık kendinden ümidi kesmişçesine sadece hareket eden genç kadın, düşünmenin bir yük olduğuna karar vermişti. Çünkü tecrübe alanından çok uzak şeyler görüyordu. Gördüğü bunca şeyi yorumlamaya vakti yoktu. Tokanzi'nin üzerine gitti ve ilk darbeyi vurdu. Kılıçların birbirine her çarpma sesinde Arjina bir adım daha üzerine gidiyordu. Tokanzi kendini savunabiliyordu fakat Arjina giderek daha hızlı vuruyordu. Artık savuşturmakta zorlanan Tokanzi serice bir adım daha geri atıp çok kısa süren düelloyu bitirmek istedi.
-Tamam tamam bu kadar yeter. Benim için ikna ediciydi.
Arjina duraksadı. Yenilgiyi kabul eder şekilde konuşan bir adama vurmak içinden gelmemişti. Zaten yaşlı bir görüntüsü vardı. Uzun beyaz sakallarından yüzünün tamamını göremiyordu fakat yaşlı gibiydi. Gözleri ise çok daha soluktu. Daha önce böylesini görmemişti. Elindeki kılıç ise yüzüne baktığı süre içerisinde kaybolmuştu. Anlık bir kararla Arjina tekrar üzerine gidip kılıcını Tokanzi’nin göğsüne dayadı. Kendinden emin bir şekilde;
-Burada neler oluyor bana anlatmanı tavsiye ediyorum yaşlı adam.
Tokanzi Arjina'ya gururlu gözlerle bakıyordu. Sanki kendi kızıyla gururlanıyor gibiydi.
-Arjina anlatacaklarım birkaç kelimeden ibaret değil. Uzun bir hikaye olduğunu söyleyebilirim. İznin olursa sana daha uygun bir yerde anlatmak isterim. Burada özellikle de bu şekilde konuşmasak daha iyi. Ayrıca seni temin ederim düşman topraklarda değilsin. Karşılaştığın küçük teste gelecek olursak, o herkes için ayrı reaksiyon veren bir kapı. O heykeller herkes için bir engel ama herkesin geçiş izni farklı. Buraya girmeye yetkin ya da başka bir değişle hakkın olup olmadığını kanıtlamanı sağlayan bir büyü.
Arjina şaşırmıştı.
-Büyü mü? Buna inanmamı beklemiyorsun değil mi ihtiyar?
-Tokanzi… Benim adım Tokanzi. Hannes diyenler de var fakat sen istediğin şekilde hitap edebilirsin. Ayrıca tespitin de doğru, oldukça yaşlı bir adamım. Şimdi neden buradasın merak ediyorsan o kılıcı indirip benimle gelmeni rica edeceğim.
Arjina kılıcını indirdi. Zaten nerede olduğu ya da nasıl geri dönebileceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Yaşlı adamın elindeki kılıcın bir anda belirip kaybolmasının ya da gözlerini burada açmasının nasıl bir açıklaması olabilirdi? Genç kadın sert görünmeye çalışıyordu ama korkuyordu. Cevap alabilmesi için tek seçenek gibi duran bu teklifi kabul etti. En azından artık birisi onunla konuşuyordu.
-Pekala yaşlı adam neler olduğunu ve evime nasıl döneceğimi bilmek istiyorum.
Tokanzi’nin az önce girdiği kapıdan sadece beyaz bir ışık geliyordu. Oraya doğru yöneldi ve kibarca Arjina'ya önden gitmesini gösteren bir işarette bulundu. Kapıdan sonra tek görebildiği alabildiğine beyaz zemindi. Bundan hoşlanmayan Arjina kapıya kadar yürüyüp Tokanziye döndü. Durumun farkında olan Tokanzi;
-Lütfen sevgili kızım biraz inanç, biraz güven.
Arjina kapıdan bir adım attı, Arkasından Tokanzi girdi. Kapı kapandığında ise bir anda ortalık karardı ve hemen ardından aydınlandı. Bulundukları yer artık daha çok dünyaya benziyordu. Bir ormanın içerisindelerdi ve etrafta çok sayıda insan vardı. Her biri bir işle uğraşıyordu. Hayatta kalmak için çabalayan göçebe bir kabile gibiydi. Nusirna’nın kuzeyinde böyle insanların varlığını duyduğunu hatırladı. Kıyafetleri geniş, kollu uzun elbiselerdi ve Arjina'ya eski Nusirna efsanelerini hatırlattı. O çocuklara anlatılan Nefrusta büyücüleri gerçek miydi? Bir anda arkasına döndü. Girdiği kapı sanki hiç var olmamıştı. Tek görebildiği ağaçlar ve küçük bir göletti. Kuzeyde olmadığını fark eden Arjina tekrar insanların bulunduğu yöne döndü. Gözüne batan bir şey vardı. Yer yer üçer tane ağaç eğilerek, bükülerek birleşmişti. Ağaçlar bir araya gelip ortada kapalı bir alan oluşturuyorlardı. Arjina'nın ağzından çıkan ilk cümle de bununla ilgili oldu.
-Bu ağaçlar...
-Onlar bizim evimiz. Evet ağaçların bir miktar yardımı dokundu.
-Ağaçlardan ev… Bu nasıl mümkün olabilir?
-Bazı güzel cümleler ağaçları bizim için birleşip bir yuva oluşturmaya ikna etti diyebilirim.
Arjina çevreyi gözlemlerken yürümekte zorlanıyordu. Çevredekiler de onu görünce büyük bir merakla bakıyorlardı. Fakat kimse yaklaşmıyordu.
-Bu taraftan...
Arjina düşünmeden Tokanzi'nin dediklerini yapıyordu. Çevredeki insanlara, evlere ve buranın güzelliğine dalmıştı. Bir süre sonra kalabalığın olduğu bölümden uzaklaştılar. Ağaçlar artık dik duruyordu. Birkaç yüz metre ilerdeki bir grup ağaç dışında.
-Burası da senin evin sanırım.
-Evet, merak etme çok seveceksin.
Eve yaklaştıklarında Tokanzi yüksek sesle,
-Kullarsuo ilmetidia
Ağaç dallarının çatırdaması duyuldu. Sonra bazı büyük dallar ve bir ağacın gövdesi bir miktar hareket etti. Ortası sayılabilecek bir noktada boşluk oluştu. Arjina abartı tepki vermemeye çalışıyordu.
-Bu da kapı galiba.
Tokanzi de gülümsedi. Bir şey söylemeden, mütevazı olamayacak kadar güzel evine girdi. Arkasından da Arjina. İlk olarak dışarıdan göründüğünden daha büyük diye düşündü. Zemin dışarıda olduğu gibi kısa çimlerle kaplı topraktı. Bazı ağaç dalları aşağı sarkmış ve evin içerisinde çok düzgün olmayan bir bölüm oluşturmuştu. Bulundukları kısımda dört tane tahta koltuk ve masa bulunuyordu. Onun dışında içeride sayısız kitap yer alıyordu. Tokanzi, Arjina’ya oturmasını söyledi. Kendisine ve misafirine bula doldurup Arjina'nın karşısına oturdu.
-Bula gerçekten insanların en büyük işi olabilir.
-Şimdi karşımda oturmuş insanları mı aşağılıyorsunuz? Siz nesiniz peki tam olarak?
-Hayır aşağılamıyorum. Sadece bulayı ne kadar çok sevdiğimi anlatmak istedim. Bana karşı daha az saldırgan olursan daha kolay anlaşabiliriz.
Arjina Tokanzi’nin gözlerinin içine bakıyordu. Yolda kaybettiği kızgınlığı geri dönmüş gibiydi.
-Asfenler… bize verilen isim bu. Sen de yarı Asfen sayılırsın.
-Nasıl yani?
-Sana Asfenler tarafından bazı yetenekler bahşedildi. Yeteneklerin seni az da olsa Asfen yapar.
-Bana yetenek bahşedildi de ne demek?
-Kılıç kullanma konusundan doğuştan yeteneklisin. Aslında tam olarak doğuştan değil ama o önemsiz bir detay.
-Benim kadar iyi kılıç kullanan eminim bir düzine insan vardır.
-Evet var. Fakat onlar gerçek potansiyellerine çok yakınlar. Sen ise henüz gerçek potansiyeline yaklaşamadın bile.
Karşısında duran yaşlı adamın gizemli konuşmaları ve gördükleri Arjina’yı oldukça şaşırtmış olsa da aklı bunların bir saçmalıktan öte olmadığı konusunda ısrarcıydı.
-Anlattıkların bana bir şey ifade etmiyor Tokanzi. Potansiyeline yakın bile değilsin de ne demek oluyor?
-Arjina anlamaya çalışırsan anlayacaksın. Kabul etmen zor olacak ama anlayacaksın.
-Pekala, tüm bunları doğru kabul edelim. Siz garip büyüler yapan bir kabilesiniz. İnsan değilsiniz ve bana bazı güçler verdiniz. Henüz göremediğim güçler. Şimdi asıl soru şu "Neden?".
-Sanırım parça parça konuşarak bir yere varamayacağız. Sana hikayeyi en baştan anlatayım...
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanununa göre tüm hakları bana aittir.