Mayıs aylarını herkes sever, fakat bende yeri bir başkadır Mayısların. Ağaçlar çoktan çiçek açmış, çiçekler etrafa hoş ve güzel kokular yayma işini tamamlamıştır. Kuşlar ötüşüp, bize o destansı şarkılarını söylerler. Banklarda çiftler oturup sohbet eder, kırlarda doyasıya koşup eğlenir, ağaçların gölgesinde hayal kurarlar. Neticede bahar hayat demekti. Ve Mayıs ayı devletlerin herkese ücretsiz yaşama sevinci dağıttığı aydı. Gerçi bu biraz kapitalizm ile alakalı, neticede kahkaha başı vergi alıyorlar ama oralara hiç girmeyelim şimdi.
Ne diyorduk? Hah pozitif enerji. Pozitif enerji oldukça önemlidir, yaşamın kaynağıdır bir nevi. Yapılan araştırmalar da bahar aylarında depresyona girme oranının düştüğünü gösteriyor zaten. Kısacası mayıs ayı mutlu olmak ve âşık olup ölene kadar seveceğiniz kişiyi bulmak için var olan bir aydır. Her şey ona göre dizayn edilmiştir. İşte böyle mühim ve mükemmel bir Mayıs sabahı geldim bu şehre, Paris’e. Elimde elbiselerimden çok hayallerimi ve heyecanımı tıkıştırdığım koca bir valiz, cebimde ise sadece beni bir ay idare edecek kadar para ile geldim. Bilmediğim bir şehirde parasızdım ve bir an önce gerçekleştirmek istediğim hayallerim vardı. Fakat öncelikle bir otele yerleştikten sonra buraya gelmemi sağlayan şirketi bulup staj işlemlerini halletmem gerekiyordu. Ardından hayallerimi gerçekleştirmeye başlayabilirdim. Bir yandan stajımı yapıp bir yandan onu arayacaktım. Evleneceğim kadını. Vatandaşlık almanın en kolay yolu buymuş çünkü. Evlenmek. Bir ay sürem vardı. Benimle evlenecek birisini bulmak için 30 gün. Bence gayet iyi bir süre. Adam olana çok bile. Elim yüzümde düzgün nasılsa, ağzımda iyi laf yapar. Neden olmasın?