Güneşin altında kavrulan toprakların suyu araması misali hep seni arıyorum. Birlikteydik hiç bitmeyeceğini zannetiğim dört yıl boyunca. Ne oldu şimdi, yıllar geçti de sapan ölümsüz iz mi bıraktı toprakta. Söyle şimdi neredesin, ey sevgili? Çatı ve bodrum katlarında yıldızlara uzanıp seni soruyorum. Sana geleceğim ey sevgili. Çok da uzatmaya gerek yok bu dünya sürgününü? Bir bulabilsem seni...
Görsel Kaynağı
Söyle sevgili seni nasıl bulayım? Ülkendeki kuşlar haber getirmiyor. Telefonun çekmiyor mu? Hattını mı değiştirdin? Hani o aSosyal hesapların? Hani mezarlardan bile çıkan o baharın varlığı? Yalan mı söylüyor Sezai, yoktan da vardan da öte bir Var vardır. Şairler çok abartır ama yalan söylemez be Zühre'm. Sana söylenecek nice mısralarım vardı bir haber yolla. Sen bırakıp gittin beni kader deme. Kaderin üstünde de bir kader vardır, deme bana. Nasıl bir seçim yaptın. Yaktın beni yaktın. Daha fazla yakma sakın! küllerimden hisar yapma. Umut vaat eden söylemler yordu artık. Yenilgi, yenilgi yenilgi hep yenilgi... Anla beni ey sevgili, bana umut değil şimdi lazım olan. Bana sen gerek!
Padişahlar kalmadı günümüzde, ama kalsaydı onun oğlu olabilirdim. Sen de belki bizim vezirin kızı olabilirdin. Aramızda söz kesilebilirdi. Aramıza Karadikenler girebilirdi. Sonra ayrı ayrı zindanlara atılabilirdik. Tam kavuşacakken mezara düşerdik. Yan yana iki mezarda yatardık. Aramızda yine karadikenler büyürdü. O efsane biz olurduk. Cağımız efsanelere uymuyor be Zühre, sadece bir isim benzerliği bu.
Off yine iç seslerim, çıldırtıyor beni. Mantıklı olmazsam eğer seni hiç bulamayacağım. Sana aşkımı itiraf ettim sonra benden uzaklaştın. Beraber yürüdüğümüz yollarda senden sonra kaç defa yalnız yürüdüm. Oturup ders çalıştığımız, kazılara gittiğimiz günler bir türlü hatırımdan çıkmadı. Hepsi senden kalma ayrı ayrı hatıralar işte. Sen de beni sevdin mi? Sevdiysen ne kadar sevdin? İkinci sorunun bir önemi yok. Sevmen yeterliydi mutlu olmam için. Ama ben aşk için mutsuzluğa da varım.
İç sesim rahat bırak beni artık. Zaten Rahmi'ye sinir oldum. Beni yanına çağırdı, taa nereden atladım yanına gittim. Konuşuruz dedim, ama gitmez görmez olaydım. Bir projem var dedi, sonra projesinden hiç daha bahsetmedi. Sen nasıl bir adamsın böyle. Lisede böyleydin biliyor musun? Piknikte ders çalışırdın. Hoca'nın tahtaya yazdığı soruyu çözmek için kalkar ders bitene kadar hocayla yazılım muhabbeti ederdin. Sonra üniversite, Allah'tan ayrı okullara düştük senle. Hep bilişim, bilgisayar, yazılım dedin sonra Güneş Üniversitesinde Türkiyat Bilimler Fakültesi'nde Türkoloji okudun. Belki el yazmalarını okurken bilgisayar falan kodlamışındır. Bilge kağana bilgisayar kullanmayı falan öğretmişindir. Sen tam bir delisin deli. Senin yapacağın projeden ne olacak,
dedi Tahir'in iç sesi. Sonra bir yudum çay yudumladı. Kafasını karşı duvarda asılı duran antika saate çevirdi. Saat geç olmuştu. Babür'e seslendi. Babür'ün göğsündeki barkodu gözleriyle tarayıp bir kaç hükümet merkezli kripto para gönderdi. Babür'e çaylar için teşekkür etti. Tahir kapıdan çıkarken daha önce hiç görmediği bir adamın karşıda oturduğunu fark etti. Biraz duraksadı. Evet, evet bu adamı ilk kez görüyordu. Saçı sakalı birbirine karışmış, buna rağmen parlak yüzlü bir ihtiyar. Kılık kıyafetinden bu adamın fark edilmemesi imkansız gibi bir şeydi. Tam bir saattir bu kahvehanede oturan tahir şaşkın bir tavırla kahveden çıktı ve çaresiz evinin yolunu tuttu.
6. Bölüm Sonu
1.Bölüm 2.Bölüm 3.Bölüm 4.Bölüm 5.Bölüm