-Ah şu insanlar ne garip canlılar... Hepsinde ayrı bir telaş, her gün ayrı bir koşuşturmaca. Sanırsınız dünyayı kurtaracaklar. Ben iki yüz yıldan fazla yaşayanını henüz görmedim. Ha efsaneler anlatılır Adem atamız bilmem kaç yüz yıl yaşamış... Bilemiyorum yeryüzünde kaç yıl dolaşmış ya da gerçekten atam mı? İnan düşündükçe çıldırasım geliyor. Defalarca Kur'an okumuş biri olarak kesin ve net bir şekilde Hz Adem ilk insandır diye bir ibare göremedim. Çamurdan yaratıldığımız kesin ama o ilk çamur Adem mi? Yeryüzünde yaratılan halife hiç şüphe yok ki insan. Ademden kasıt o ilk insan mı yoksa insanlar mı? Sonsuz gücü olan tanrı neden insanları yoktan var etmedi de çamurdan yarattı? Sonra bu çamurdan yaratılmışlar kendilerini ne zannediyorlar. Minnacık ve besine muhtaç beyinleriyle kendilerini ilahlaştıranlar "Yaratılışta kendileri mi daha kuvvetli yoksa bizim yarattıklarımız mı? Hakikat biz onları cıvık bir çamurdan yarattık." ayetini okumamışlar ya da sağırdırlar duymazlar. Ve mistik beyinliler tanrı insan ilişkisini o kadar basitleştiriyor ki, akıl karı değil. Yeryüzünde gezdim dolaştım ve ilk yaratılışı gördüğümden beri, her gün kafamın ayrı bir yerini yemekle meşgulüm. Adem çamurdan yaratıldıysa ben milyonlarca yıl önce yaşamış bir insanın ilk yaratılış anını nasıl göreyim? Hiç şüphe yok ki bu ayetin ayrı bir gizemi var. Bilemiyorum, ama kanımca yeryüzünü gezip dolaşan ve ilk yaratılışı gören insan Darwin'dir. Oysa inananlar, dilesydik sizi tek bir millet yapardık ayetine bilmelerine rağmen varoluşunu tek bir soya bağlıyor. Evrimi anlatan bilim kitaplarını okuyanlar islam toplumlarında dinsiz damgasını yiyor ve toplum tarafından dışlanmakla cezalandırılıyor. Onlar da dini reddedip bilimin yolundan gidiyor.
-Siz inanıyorsunuz öyle değil mi profesör?
-Şüphesiz ki Allahtan başka ilah yoktur. Çünkü bu yaşıma kadar O'nun varlığını yok sayan bir kurama rastlamadım. Ayrıca Muhammed'in elçiliğine şüphe yoktur.
-Peki o zaman neden dinden bu kadar uzaksınız? İnsanlar neden size dinsiz diyor?
-Bunu diyenler halt ettiş. Yıl omuş 3019 ve bu mistik beyinler hala 600'lü 1000'li yılların tesvir kitaplarıyla dünya görüşünü şekillendiriyor. Tabi böyle olunca da ben onlara göre inançsız oluyorum. Benim hakkımda ne düşündükleri de umurumda değil. Ben işimi yaparım. Sonuna kadar ilmin yolundan ayrılmayacağım.
-Anladım Profesör ama benim minik beynim de evrimi bir türlü almıyor. Dünyaya hükmeden bu etten varlıklar nasıl olur da maymundan gelmiş olabilir?
-Ha ha ha genç adam! Güldürdün beni. Bak delikanlı 1564 yılında doğan bir adam vardı. Bu adam bir kitap yazdı. Bu kitabı o kadar ses getirdi ki bu adamı hapse attılar. Buna rağmen o görüşlerini savunmaya devam etti. 1642 yılında ise...
-Galilo değil mi o adam.
-Aferin sana. O zamanlar hristiyanlar dünya merkezli bir anlayışa sahipti. Bu adamı aykırılığı ölüme götürdü. O zamanlar kaybetmişti ama şimdi tüm insanlar biliyor ki kazanan Galilo idi. Sakin ol hristiyanlık da kaybetmedi. Aydınlandılar ve o günden bu güne dünyayı aydınlattılar. Bugün ise dünya da, ortaöğretim dersi olarak evrim dersleri veriliyor. Ancak islam ülkelerinde bu dersler okutulmuyor. Ama yine de gelişme var en azından artık evrim kitapları toplatılmıyor. Bakalım islam dünyası ne zaman aydınlanacak, ne zaman hayatını bilimle şekillendirecek ve zulüm görmekten kurtulacak. O gün geldiği gün emin ol dünya cennetten bir parça olacak.
....
Görsel Kaynağı
Uzayıp giden bu diyalogtan masa bile sıkılmıştı. Sizler de sıkılmakta gayet haklısınız benim değerli okurlarım. Rahmi bazı zamanlarda Lisans eğitiminden tanıdığı Profesör'ün ziyaretine gider ve deli dolu aklını biraz olsun törpülerdi. Buna gerçekten ihtiyaç var yoksa Rahmi'nin çılgınlıkları bitmez. Sizin haberiniz yok biliyor musunuz? Bana geçen gün çılgın projesinden de bahsetti. Hani uzun süre yazmamıştım ya. İşte biz Rahmi ile onun çılgın projesi hakkında konuşuyorduk. İsterseniz size bu çılgın projeden bahsedebilirim. Ama aramızda kalsın olur mu?
Geçen gün Rahmi kapımı çaldı, eve aldım onu, konuştuk sohbet ettik. Hatta beraber çay bile içtik. Bana dedi ki "benim bir projem var Sayın Yazarım. Bunu ilk Tahir ile paylaşacaktım. Onu Hakari'deki İlkel İşletim Sistemleri Müzesine davet ettim. Bir süre onu izledim. Ama sonra onla paylaşmaktan vazgeçtim. Çünkü onunla kafa yapılarımız pek de uyuşmuyor. O benim canımdır, ciğerimdir. Ama lütfen onunla daha basit şeyler hakkında konuştur beni. Lütfen." dedi. Ne yapayım ben de kıramadım. Bu Ukala tavrına rağmen ona kızmadım anlayış gösterdim. Peki neymiş bu çılgın Projen dedim. Gözlerini havaya dikti. Derin derin nefes alıp verdi. Biraz gülümsedi, ardınca ciddileşti ve başladı projesini anlatmaya.
-Sayın Yazarım, ben her şeyi bırakıyorum. Çalış çabala hepsi boş işler. Ben en iyi eğitimi alsam, kendimi çok iyi yetiştirsem ne olacak? Çok iyi yerlere gelebilirim. Üç- Beş koin maaşla bir yerde çalışırım en fazla. Ben hep ülkemi düşündüm. ülkemde fakirlik olmasın, dedim. Çalışıp çok büyük adam olacağım, ülkeme hizmet edeceğim, dedim. Ama bu böyle olmayacak. Böyle devam ederse anca kendimi kurtarabilirim. Ülkem için, bırakıyorum. Bu ülkeyi kurtaracak tek insan da benim. Sana geldim Sayın Yazar'ım. Ülkem için geldim. Benim ülkem de Dünya Milletleri Meclisine vekil gönderiyor. Ama ne dünya yönetiminde ne kadar söz sahibi olabiliryor? Ülkenizin bütçesi düşük diye yatırım bile yapılmıyor. Oysa her ülke eşit sayıda ülke vekili gönderiyor bu meclise. Ve öyle iş adamları tanıdım ki bu gün eserleri müzede sergileniyor. Onlar parasıyla ve aklıyla insanlığa ışık tutmuşlardı. Şimdi sayın yazarım, senden istirhamımdır. Beni bu rolden çıkarın. Bana itliği, kumarbazlığı öğretin. Büyük iş adamı olacağım. Ülkeme büyük vergiler ödeyeceğim. Milyonlarca insana ekmek kapısı açacağım.
Sayın Yazar biraz düşündü. Gerçekten düşündüm yalan yok. Sonra gülümsedi, gerçekten gülümsedim. Bunda da yalan yok. Aklıma şu sahne geldi o anda. Lütfen izleyin...
Ne yapayım dayanamadım. Böyle gençlere fırsat vermek lazım. Yol gidenindir yiğidim. Hadi şimdi romanına geri dön bakarız. Daha gidecek 1000 küsür yıl yolun var.
-Teşekkür ederim sayın yazarım.
Ve Rahmi ışınlandı adeta. An diyebileceğimiz bir sürede 1000 küsür yıllık yol aştı ve steemit romanının html sayfalarına geri döndü. Meğer o gün dersi varmış üniversitede. Derse gitmeden önce Eski bir hocası hocasına rast gelmiş. Bu iyi hala diyaloğu kopartmamışlar ve arada böyle sohbetler yaparlarmış.
Sohbet devam ediyordu.
-Hocam şimdi tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan bunu ben bilemem. Ben artık işime bakacağım.
-Deli çocuk! Dersin nasıl geçti daldık. Öyle derslerinden falan hiç konuşamadık. Tezin nasıl gidiyor?
-Hocam biraz önce son dersimden çıktım.
-Aferin sana bitirdin demek!
-Teşekkür ederim hocam. Bitirdim. Şimdi okulla ilişiğimi kesmeye geçeceğim.
1.Bölüm 2.Bölüm 3.Bölüm 4.Bölüm 5.Bölüm 6.Bölüm 7.Bölüm 8.Bölüm