Iyi ki tiyatrolar var!

in tr •  7 years ago  (edited)

İyi ki tiyatrolar var!

geckalanlar2.JPG

Nasıl başlasam bilemiyorum. Genel olarak yazılarıma başlarken giriş yapmakta zorlanırım çünkü en albenili kısım giriş kısmı gibi gelir bana. Çoğu zaman okuyucu yazının devamını okuyup okumayağına giriş paragrafına bakarak karar verir. Ortaokuldaki Türkçe öğretmenimiz sınavlarda her zaman kompozizyon yazdırırdı ve sınav kağıdıma hep şu notu düşerdi "Giriş için biraz daha çaba sarf etmelisin." Neyseki yazmaya başladıktan sonra daha kolay akıyor kelimelerim. Ve şimdi bu uzun girişten sonra gelelim asıl ele almak istediğim konuya, ki bu da tiyatro oluyor.

Geçen akşam arkadaşlarımla beraber İstanbul Şehir Tiyatroları'nın "Geç Kalanlar" adlı oyununa gittik. Oyunun konusu ve oyunculuklar o kadar iyiydi ki o dakikaların tadı damağımızda kaldı adeta. İstanbul'da bugüne kadar gittiğim tiyatrolar özel tiyatro ya da devlet tiyatroları idi. Şehir Tiyatroları'nı da duymuştum ama üzerine çok kafa yormamıştım. Taa ki geçen akşama kadar!

Kısaca İstanbul Şehir Tiyatroları'ndan bahsedecek olursam temelleri Osmanlı Güzeliikler Evi anlamına gelen 1914'te kurulan Darülbedayi-i Osmani'ye dayanıyor. 1931 yılında belediyeye bağlanan bu kurum yüzyılı aşkın bir süredir halk ile tiyatroyu bir araya getiriyor. Her ay için belirli bir programları var ve dilerseniz sahne gişelerinden dilerseniz de online olarak bilet satın alabiliyorsunuz. Bazılarımız tiyatronun hiç de elzem olmadığını ve hatta günümüz şartlarında lükse kaçtığını bile düşünebilir. Lakin hem her bütçeye uygun hem de insana ilaç gibi gelen bir yanı var.

Kafa dağıtmak için ve o süre zarfında hayattan bir nebze olsun kopabilmek için sinemaya da gidebilirsiniz tabii ki. Ama hep sinema hep sinema olmuyormuş, kendimden pay biçiyorum. Sİnemayı sinema yapan şey perde, tiyatroyu tiyatro yapan şey sahne. -Yazın bunu, güzel laf ;)- Şöyle bir benzetme yapacak olursak diyelim ki hem soğuk hem sıcak yenilebilen bir yemek var. Sıcakken yediğinizin hazzı ile soğukken yediğinizin hazzı farklı olur değil mi? İkisi de aynı yemek aslında ve her iki hali de lezzetli. Bu noktada sizin de anladığınız gibi tiyatro yemeğin sıcak hali sinema ise soğuk hali oluyor.Yanlış anlaşılmasın sinemayı çok severim hatta tiyatroya nispeten çok daha sık giderim ama anlatmak istediğim şey tiyatro atmosferinin oyuncularla o anda birlikte var olabilidiğimizden bana daha samimi geldiğidir.

Şimdi gelelim tiyatronun faydalarına! Sanatın var oluşundan bu yana süre gelen ve eminim bugüne kadar pek çok kez duyduğunuz bir tartışma vardır: Sanat sanat için mi, sanat toplum için mi? Bana kalırsa bu sorunun cevabı sanatın türüne göre değişiyor. Tiyatro üzerinden düşünecek olursak onun toplum için olduğunu söylersek çok da yanlış olmaz gibi geliyor bana. Erin Weaver kaleme aldığı The Use of Truth on the Didactic Stage (Didaktik Aşamada Gerçeğin Kullanımı) adlı makalesinde Friedrich von Schiller'in tiyatronun didaktik bir biçimde toplumu eğittiğini ve onu topluma tutulan bir ayna gibi gördüğünü söylüyor. Sizce de üzerine çok düşünmediğimiz, hatta aklımıza gelir gelmez geçiştiriverdiğimiz şeyleri tiyatro vasıtasıyla gözden geçirmek güzel olmaz mı?

Tabii illa her tiyatronun vermek istediği bir mesaj olacak değil. Bazen sadece güldürür. Bazen de sadece ağlatır. Ama en çok da hatırlatır, yüzümüzdeki maskelerin ardında kanlı canlı bir insan olduğunu.
Tiyatro üzerine yazacaklarım şimdilik bu kadar ;) Bu posta gelen upvotelar ile yine bir tiyatro bileti alacağımı da belirtmek isterim.

Sevgiler
Ebrar

Kaynaklar
İstanbul Şehir Tiyatroları
The Use of Truth on the Didactic Stage
Images 1

Authors get paid when people like you upvote their post.
If you enjoyed what you read here, create your account today and start earning FREE STEEM!
Sort Order:  

Haluk Bilginler'in bir sözü var;

İnsanlar gerçek hayatlarında maske ile dolaşır. Ev için, iş için, kadınların yakındayken, erkeklerin yanındayken.. her biri için bir maskesi vardır. Takar ve rolünü oynar. Yani asılda gerçek dediğimiz hayat çoklu bi oyundur. Tiyatro'da maskesizdir insan, yüksek sesle kahkahalar atar, küfreder, ağlar..

Belki de bu yüzden, daha sahici olduğundan tiyatronun ayrı bir yeri var.

Şu an Haluk Bilginer'den habersiz maske olayına vurgu yaptığım için sevindim, demek ki anlatmak istediğimi anlatabilmişim dedim. Ki kendisini de çok severim. Yorum için de ayrıca teşekkür ederim, kafiyeler kafiyeler...

Hayatımda yalnızca 1 kez gitmiştim; kız arkadaşımın, arkadaşları sahneliyordu oyunu İstanbul'da. Sanırım sene 1995. "Sarı Çizmeli Mehmed Ağa" olsa gerek ismi, hafızam yanıltmıyorsa beni. Pek keyif almıştım doğrusunu istersen. Sonra neden bir daha gitmedim, hiç bilmiyorum. Ama içimde hep uktedir, mutlaka gideceğim.. O aynı keyfi alamayacağımı bile bile hemde 😊
Tebrik ederim @itsmeebrar, çok güzel bir yazı !

Umarım en yakın zamanda gitmenize vesile olur bu post, ben teşekkür ederim yorumunuz için. Bir etki bırakabildiysem ne mutlu bana :)

Bu posta @hellowhale tarafından %100 güçle oy verilmiştir.

Teşekkürler.