- Hayatı,
- Etkilendiği isimleri,
- Karekter yapısını,
- Düşünce yapısını,
- Din ile arasındaki ilişkiyi,
- Edebi şahsiyeti,
- Türkçe'ye olan korumacı yapısı ve aşkını,
- Kültür ve tarih ile ilişkisini,
konularını elimden geldiğince işleyeceğim. Umarım beğeneceğiniz ve ATSIZ'ı bir nebze olsun anlamıza yardımcı olacağım bir yazı dizisi olur.
1.1 EĞİTİM HAYATI
İstanbul ve dünyada geleceğe yön veren gelişmeler yaşanmaktaydı. Kızıl Sultan Abdülhamid Han'a bir cuma selamlığı çıkışında dinamit yüklü faytonla saldırının olduğu, karışık çete hareketleri ve Ermeni komitecilerin suikast ve sabotajları, Rusya ile Japonya arasında uzak doğu mücadelesinin yaşandığı 1905 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Böyle bir dönemde Türk fikir hayatının önemli bir isminin dünyaya geleceğin kim tahmin edebilirdi. Anne ve babası ismini Hüseyin Nihal koydu.
Ailesi Gümüşhane'ye bağlı Midi köyündendi. Dedesi ve babası da Osmanlı donanmasında subaydı. Hüseyin Nihal de baba ve dedesinden etkilenmiş olacak ki asker olmak istiyordu. Babası Mehmed Nail Bey Trabzon'un Kadıoğulları ailesinden Fatma Zehra hanımla evlendi. Bu evlilikten üç çocuk dünyaya gelmişti. En büyükleri Hüseyin Nihal (Atsız-1905), ortanca Mehmet Nejdet (Sançar-1910) ve en küçük Fatma Nezihe (Çiftçioğlu-1912). Kardeşlerin soyadlarının farklı olmasının nedeni soyadı kanunu çıktığı dönem ki imkansızlık ve zaman darlığıdır.
Hüseyin Nihal öğrenim hayatına bir Fransız mektebinde başladı. Burada eğitim Latin harfleri ile yapılıyordu. Ama Hüseyin Nihal Fransızca bilmediği için derdini anlatmakta sorun yaşıyordu. Kendinden 3-4 yaş büyük bir Rum tohumunu saldırısına uğramıştı. Başından kanlar akınca suçu başka bir Rum çocuğu üstlendi. Çocuk okulda cezalandırılmıştı ancak bu ceza Hüseyin Nihal'in ruhunda isyan duygularını doğurmuştu. Bir gece çıkan ansızın yangın sonrası okulundan ayrılıp bir Alman mektebine yazıldı. Burada da Latin dilinde eğitim aldı.
Bu sırada Trablusgarp Harbi olarak bilinen Türk-İtalyan savaşı devam etmekteydi. Babası Kızıldeniz'de görev yapan Malatya gambotunda görevli bir Osmanlı subayıydı. Gemisiyle birlikte Süveyş'e sığınması emri verilmişti. Bu sırada oğlu Hüseyin Nihal yanına gelmişti. Orada bir Fransız mektebine yazıldı. Hüseyin Nihal'in hatırasında burası, İtalyan çocuklarla kavga ettiği Trablusgarb sokakları olarak kalacaktı. Bşr kaç ay sonra babasına dönme emri verildi ve sadece bir kaç ay sonra İstanbul'a dönüş yaptı ve Kasımpaşa'da Cezayirli Gazi Hasan Paşa okuluna yazıldı. Fakat aile Kasımpaşa'dan Kadıköy'e taşınınca oradan da ayrılıp Osmanlı İttihad mektebine yazıldı. Bu sırada Birinci Dünya Savaşı çıkmış ve Mehmed Nail Bey görevi gereği İstanbul'dan ayrılmak durumunda kaldı. Hüseyin Nihal tekrar okul değiştirmek zorunda kaldı ve Kadıköy Sultanisi'nin rüşdiye kısmına devam etti. Buradan mezun oldu ve sınavı kazanarak Darülfünun'a (üniversite) kaydoldu. Bir sınavı daha geçerek tıbbiyeye girmeye hak kazandı. Üçüncü sınıfta yapılan başka bir sınavla Askeri Tıbbiye'ye girme hakkı kazandı. Aslında Hüseyin Nihal'in hekimlikte pek isteği yoktur ama askerliği çok sevdiği için Askeri Tıbbiye'ye girmiştir.
1922'li yıllar Milli Mücadele'nin zaferle sonuçlandığı yıllardı. Fakat zafere ulaşılana kadar çokça acılar çekildi. Sayısız yerlerde, cephelerde canlar verildi. Başta İstanbul ve İzmir olmak üzere ülkemizde bir çok şehir işgalci güçler tarafından istila edilmişti. En acı noktalarından biriside bu işgalci güçleri azınlıkların alkış ve çiçeklerle karşılamasıydı. Yıllarca Osmanlı Devleti himayesinde şerefe, onur ve namuslarına dil dahi uzatılmamış hatta kanunlarla özel haklarla korunmuş ve destek almışlardı. Yapılan yıkımlara yardımcı olmuşlardı. "Ermeni Soykırımı" ile suçlanan günahsız yöneticiler , işgalcilerin ve azınlıkların teşvikleri ile idam edilmişlerdi. Günahsız yöneticilerden biriside Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'di. Kemal Bey'in cenazesi Askeri Tıbbiye öğrencilerinin önderlik ettiği öfkeli bir kalabalık ile defnedildi. Bu öğrencilerden biriside kuşkusuz Hüseyin Nihal'di. Bütün bu yaşananlar bir çok gencin içinde çeşitli düşüncelerin ve isyan düşüncelerinin tohumlarını ekmişti.
Askeri Tıbbiye Yılları
.
.
.
Yeni mecmuanın 20 Kasım 1923 tarihli 85. sayısına okuyucu mektubuyla Türk Ocaklarının siyasi bir kuruluş olarak uğraşması gereken işleri söyleyerek Türk Tarihine ilk adımını attı. Düşüncelerini hiç saklamıyor ve açık oynuyordu. Askeri Tıbbiye'de komünizm propagandası yapanlar çoğunluk, milliyetçi fikri benimseyenler ise azınlık durumundaydı. Sürekli tartışmalar yaşanır ve çoğu zaman yumruklar konuşurdu. Hüseyin Nihal bu kavgalar yüzünden bir kaç kere disiplin cezası almış hatta bir kere hapis cezası da almıştır. Ziya GÖKALP'in hayatını kaybettiği gün yine olaylar yaşanmış ve Hüseyin Nihal ağır bir ceza almıştı. Bir ceza daha alırsa okuldan atılacaktı. En nihayetinde yine böyle bir olay yaşanmış ve daha önce aralarında husumet bulunan bir Arap teğmen'in kendisinden istediği gereksiz selamı vermediği için Askeri Tıbbiye'den çıkartılmıştı. Tıbbiye'den çıkarılmış olsa da hatırasını hafızasından hiç çıkaramayacaktı. Bunu ileride yazdığı yazdığı "Ruh Adam" romanında kolaylıkla anlaşılıyordu. Askeri üniformayı çıkarmak ona ağır gelmiş ve bir süre sivil kıyafete alışamamıştı.
Bu olaylardan sonra Hüseyin Nihal Kabataş Lisesi'nde bir kaç ay öğretmen yardımcılığı, Denizyollarına ait vapurlarda da bir kaç sefer katip yardımcılığı yapmıştır. Tabi bu sırada kendisini ilgi duyduğu Türk tarihine vermiş ve ilmi yayınları takibe başlamıştır. Duygu ve düşüncelerini yaptığı tarih araştırmaları ile harmanlayarak "Türkiyat Mecmuası" makalesini yayınlanmak üzere dergilere göndermiştir. Yazısı Köprülüzade Mehmet Fuat Bey'in dikkatini çekmiş ve kendisini yemeğe davet etmiştir. Ziyarete uğradığın Köprülüzade Mehmet Fuat Bey'in yanında Necip Asım ve Alman Prof. Menzel bulunmaktaydı. Köprülüzade Mehmet Fuat Bey Hüseyin Nihal'e Edebiyat Fakültesinde öğrencisi olmasını teklf etmişti fakat Hüseyin Nihal öğrenciliğe başlarsa maaşı kesileceğini ve bu durumda babasına muhtaç kalaağını düşünüyordu. Kesin karar vermemişti. Gemiyle sefere çıktığı sırada bir arkadaşı onu Edebiyat Fakültesine kayıt ettirmişti (1926). Ama şansı yine yaver gitmeyecek ve bir hafta sonra askere çağrılmış ve tecil isteği ger çevrilmişti. İstanbul Taşkışla 5. Piyade Alay'ında dokuz ay er olarak görev yapmıştı. Terhisinden sonra Edebiyat Falültsi'nde okumasını engelleyecek bir şey kalmamıştı.
Hüseyin Nihal'in Edebiyat Fakültesindeki sınıf arkadaşları; Orhan Şaik (GÖKYAY), Tahsin (BANGUOĞLU), Pertev Naili (BORATOV), Nihad Sami (BANARLI), Ziya (KARAMUK) gibi öğrenciler bulunuyordu. Döneminde ise Ahmet Hamdi (TANPINAR), Abdülbaki (GÖLPINARLI), Nahit (FIRATLI) yer alıyordu. Sabahattin Ali ise ne fakülte öğrencisiydi ne de yüksek muallim mektebinin. Fakat o da bu grubun içindeydi. Bu kadro ileride kendi dallarında ilim adamları yetiştirecekti.
Hüseyin Nihal'in yakın arkadaşı olarak ömrünün sonuna kadar kalan Orhan Şaik (GÖKYAY) olacaktı. Sabahttin Ali ve Pertev Naili (BORATAV) ile ileride karşı kamplarda bulunacaktı.
İstanbul Türk Ocağı, 1927-1928 yıllarında sürekli toplantılara sahne olan bir kültür merkezi durumundaydı. Hamdullah Suphi (TANRIÖVER), Yusuf (AKÇURA), Ahmet (AĞAOĞLU) gibi tanınmış Türkçülerin konferansları dikkatle takip ediliyordu. Muharrem Fevzi (TOGAY)'nin kuruduğu Turan Cemiyeti, Sultan Ahmet'teki Yeni Kafkasya idarehanesi ve yine o civardaki Buhara Tekkesi milliyetçi gençlerin devam ettiği yererdi. Tevfik (ŞLeri), Adnan (ÖTÜKEN), Fuat (ULUÇ), İhsan (ILGAR)'ın aralarında bulunduğu gençler Yeni Kafkasya idaresinde Resulzade Mehmet Emin'in, Mirza (BALA)'nın, Sadık (ARA)'ın, Ahmet (CAFEROĞLU)'nun konuşmalarını dinlerlerdi. Buhara Tekkesinde Osman (KOCAOĞLU), Zeki Velidi (TOGAN), Çokayoğlu Mustafa, Ayaz (İSHAKİ), Sadri (MAKSUDİ)'nin konuşmacı oldukları toplantılara katılırlardı. Kırım Gençler Birliği'nde Cafer Seydahmet'ten Kırım hakkındaki bilgileri ve İsmail GASPRALI'nın Türklüğün geleceği ile ilgili düşüncelerini öğrenirlerdi. Bu toplantılarda gençlerin şiir okumasıda adet halini almıştı. Türkoloji öğrencisi Hüseyin Nihal'de şiirlerini ilk önce böyle toplantılarda okuyordu...(1)
Türk Ocak'ında Kızıl Elma adı verilen bir oda vardı. Ocaktan olmayan gençler burada Türkçü fikirlerle kaynaşıyorlardı...(2)
Edebiyat fakültesi öğrencileri kızlı erkekli hafta sonları Bebek sırtlarında gezer, kağıttan yaptıkları toplarla futbol oynarlardı.
Hüseyin Nihal öğrenci arkadaşı Ahmet Naci (KUM) ile birlikte hazırladığı "Anadolu da Türklere Ait Yer İsimleri" adlı çalışması Türk Mecmuası'nda yayınlanmış ve Mehmet Fuat (KÖPRÜLÜ) Bey'in takdirini kazanmışlardır. Son olarak ta mezuniyet tezini Edirneli Nazmi'nin divanı üzerine çalışarak hazırlamıştır.
(1)İhsan ILGAR, "Kaybedilen Bir Dostun Arkasından", Türkçülerin Kaleminden ATSIZ, İstanbul 2000.
(2)Osman F. SERTKAYA, Nihal ATSIZ, Ankara 1987.
Vaktiyle bir Atsız varmış.
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit
Derlerse ne hoş.
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit
@originalworks
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit
Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by josecca from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.
If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit