Türkiye'de otobüs beklemek fiziksel ve psikolojik bir savaşa dönmüş durumda. Savaşçılar kategorilere ayrılıyor. Evet! Yanlış duymadınız savaşçılar!
Hasta, hamile, yaşlı ve engellilere yer vermenin ahlaki bir kural olduğunu destekleyip ve hatırlatmakla başlayalım. Tespitlerden oluşan bu yazı ''herkese'' hitap etmemektedir.
- Yaşlı dayılar, teyzeler
- Cinsiyet ayrıcalığını yaşayan Kadınlar
- Sevgililer
- Daha oturaklı davranmalarını beklediğimiz türbanlılar(ayrıştırmıyorum, yazının devamını okuyunca anlayacaksınız)
- Ayakta gitmeyi göze alanlar
1.Yaşlı dayılar, teyzeler
Genellikle yaşlılara saygıdan ve empatiden zaten yer veriliyor. (Adım atacak yer olmayan otobüse sonradan binen yaşlılar istisna olabilir.)
Gösterilen bu saygıya rağmen otobüs gelmeden önce adım atmaya takati olmayan bazı yaşlı dayılarımız, teyzelerimiz otobüs geldikten sonraki araya sıvışma bazen omuz atma/itme ve dayama/yaslama enerjilerini saklasalar sanıyorum ki yol boyunca ayakta gidebilirler.
2.Cinsiyet ayrıcalığını yaşayan Kadınlar
Evet biz yine centilmen erkekler olarak sizlere yer veriyoruz. Anlmadığım olay şu ki neden kendinizi dokunulmaz hissediyor olmanız? Yolda yürürken hiçbir zaman biraz hareket edip karşıdakinin geçmesine müsaade etmediğiniz gibi otobüs sıralarında da (ki sıra varsa) parfümünüzün size kalkan etkisi yaptığı hissiyatına kapılıyorsunuz?
3.Sevgililer
Sevgililer, adeta ''açılın ben doktorum'' repliğiyle her zaman ve her yere sıvışabilme yeteneğine sahiptir. Otobüsü bekleyen savaşçılara rağmen kadınının elini tutan bir erkek kalkan ve sürat etkisiyle otobüsteki en güzel yeri kapacaktır.
4.Daha oturaklı davranmalarını beklediğimiz türbanlılar
Yukarıda feminizm edasıyla, parfüm etkisinin kalkanıyla duruşlarını bozan kadınlara karşı sizin daha muhafazakar bir tavır sergilemenizi beklerdim. Fakat masum görünen bu kadınlardan bazıları en tehlikeli ''saman altından su yürütme'' yeteneğiyle savaşçılarımız arasında yer almaktadır. Bunların en ölümcül becerilerini görmek için aynı anda aynı otobüs kapısına girme eğilimini gösteriniz.
Not:Şiddetle tavsiye edilmez!!!
5.Ayakta gitmeyi göze alanlar
Evet arkadaşlar geldik tespitlerden oluşan yazımızın son kısmına. Bu kısım beni temsil ediyor diyebilirim. Ayakta gitmeyi göze almak, yukarıda saydığım maddelere defalarca şahit olup hayattan bıkmak demektir.Bazen hepinize iğnerek bakıp gururlu/onurlu/şerefli bir şekilde yarım saatlik yolu ayakta kalarak, sırtıma kramplar girerek geçiririm. Bazen saatlerce; kalabalığın dinmesini bekler ne zaman ki savaşçılar gözden kaybolur, öyle binerim. Bazen kalabalık dinmez ve yaptığım gözlemler sonucu otobüs kapısının koordinatını ezbeleyip izdihama bulaşmadan öyle binerim. Bu maddeyi temsil eden insanlara önerim şu ki ''karanlıkta gölge olun.'' Mesai saatlerine, iş çıkış saatlerine denk gelmeyin. En önemlisi ise bu metropole girip karakterinizden ödün vermeyin. Selamlar, sevgiler, saygılar.
''Atla gel şaban'' filmindeki yolcuları değil Japon yolcuların örnek alınması dileklerimle...