Doğal afetler olarak ayırdığımız sel, heyelan vb. gibi olaylardan biri bizi en çok korkutan ve her zaman çekindiğimiz afettir. Depremlerin önüne geçilemediği için bize onunla baş etmek en zoru olarak gelir. Depremle birlikte bir çok yapı, bir çok doğal yerler ve bir çok canlar mahvolmuştur. Ülkemizin de en etkili fay hatlarının birinde yer bulması bizi önlem almamız için mecbur kılmıştır. Bu önlemlere uymasak da bir çok alınabilecek önlemler vardır.
Deprem, insanların üzerine güvenle bastığı toprağın ayaklarının altında oynamasıdır. En çok korkutan yanı da budur. Yer kabuğunun üzerindeki kırılmalar nedeniyle çıkan titreşimlerin yer yüzünü sarsma olayına deprem denir. Her ne kadar araştırmalar sürse de çok da ne zaman geleceği bilinmeyen ani gelen afet depremle ilgilenem bilim dalına ise sismoloji denmektedir.
DEPREM NASIL OLUŞUR?
Dünyanın iç yapısı hakkında çalışmalar devam ederken elde edilen bilgilerin şekilendirdiği bir yer yüzü modeli vardır. Buna göre bu kürenin dış kısmı litosfer olarak adlandırılır. Kıtalar ve okyanuslar burada yer alır. Litosfer ve çekirdek arasında üç bin kilometrelik kalınlığa sahip olan manto vardır. Mantonun nikel demir karışımından oluştuğu bilinmektedir. Taş kürenin yani litosferin altında yumuşak üst manto bulunur.
Burda oluşan kuvvetler özellikle konveksiyon akımı sayesinde taş kabuğu parçalamakta ve bir çok levhalara bölmektedir. Üst mantoda oluşan konveksiyon akımları yukarıya yükseldikçe gerilmelere levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmaktadır. Bu levhaların birbirine sürtündükleri, sıkıştırdıkları yerler de deprem bölgesi olarak adlandırılır. Depremlerin ne zaman olacağı önceden bilinmese de çalışmalar devam etmektedir. Öncesini merak etmektense her zaman depreme hazırlıklı olmak tabi ki daha mantıklı bir seçimdir. Sonuçta önceden bilsek de deprem aslında kaçınılmaz bir olaydır.
