Herkese merhaba arkadaşlar 'HİTLER HÜKÜMDARLIĞI' serimin bugün sizlere on üçüncü bölümünü yazacağım. Umarım keyifli bir okuma yaşarsınız.
İsterseniz hemen kaldığımız yerden devam edelim :)

Milletler Cemiyeti'nde Azınlıklar
Habsburg monarşisini neredeyse parçalayan ve içten içe körüklenen anlaşmazlık, Çek dilini yeni ülkenin resmi dili haline getiren bir yasayla çözüldü. Alman memurlar iki yıl içinde ya bu dili öğrenecekler ya da işlerini kaybedeceklerdi. 1926'dan sonra yasa tam olarak yürürlüğe girdiğinde binlerce eski Habsburg kamu görevlisi işten atıldı.
Pek çok yerde sadece adresleri Çekçe yazılmış olan mektuplar dağıtılıyor, Prag'dan sadece Çekçe yazılmış telgraflar gönderilebiliyor, telefon bağlatılırken Çekçeden başka dil kullanılamıyordu. Caddelere Çek kahramanlarının isimleri verildi ve saldırgan yerel yöneticiler yerli Almanlar üzerinde "mutlak hakimiyet" iddiasında bulundu.
Nüfus sayım görevlileri Çeklerin sayısını fazla göstermek için insanların duygularını göz ardı ederek onların Ç ek ya da Alman olarak kaydedilmelerine bizzat karar veriyorlardı. Ayrıca, başka ülkelerde olduğu gibi toprak reformu Alman çiftçileri hedef alıyor ve Çek sömürgecilerin "ulus ve devlet fikirlerinin taşıyıcıları ve savunucuları" olarak "ağırlıklı biçimde Almanlaşmış bölgeler" e yerleşmesini destekliyordu.

Öte yandan, Çek öyküsü sadece baskıdan ibaret değildi. Yeni parlamentoda önemli bir Alman temsili vardı ve zamanla Almanlar ve Çekler iş dünyasında, sendikalarda ve siyasette işbirliği yapmaya başladılar; yaygın bir komünizm karşıtlığı ve Çekoslovakya ekonomisinin canlılığı sayesinde birleştiler.
Polonya'daki atmosfer ve siyaset çok daha katıydı. Bağımsızlığını henüz kazanan Polonya devleti, eski Prusya eyaleti Posen'in %90'ını ve Batı Prusya'nın %66'sını, Almanca konuşan 1 milyondan fazla karma nüfusla birlikte ele geçirmişti. Alman limanı Danzig, bir Milletler Cemiyeti temsilcisinin gözetiminde Serbest Kent haline gelmişti.
Kamyonlannda gamalı haç ve kurukafa armaları taşıyan Alman askerleri ile silahlı Polonyalı askerler arasında çıkan şiddetli çatışmaların orta yerinde gerçekleşen bu iktidar aktarımı, Bohemya'dakinden daha ateşli bir mücadele içinde gerçekleşti.

Weimar Hükümeti milisleri baskı altına almaya çalışıyordu. Fakat Polonyalılar Yukarı Silezya üzerindeki Alman taleplerine karşı çıktıklarında Weimar yardım çağrısı yaptı. Hitler'in gelecekteki savaş dönemi Slovakya ve Romanya Büyükelçisi Manfred von Killinger'in önderliğindeki Yahudi, komünist, Slav nefreti ve ırk temelinde seçilmiş milliyetçi gönüllüler, Polonyalıları püskürttü.
Bu olaydan sonra, Killinger'e bağlı güçler, sonunda Polanya'ya karşı kullanılmak üzere bir yeraltı gücü olarak eğitilmek üzere hükümet tarafından gizlice desteklendi ve bu destek, ancak bu güçlere mensup bazı kişiler Katalik milletvekili Matthias Erzberger'i ve Weimar'ın Yahudi dışişleri bakanı Walter von Rathenau'yu katlederek seri cinayetler işledikten sonra sona erdi.
Almanlar Polonya'da ikinci sınıf yurttaş ve hain olarak görülüyorlardı. 1919-1921 Rus-Polonya Savaşı sırasında Almanların Rusları kurtarıcı olarak selamladıklarına ve Polonyalıların pek çok Alman'ı Polonya ve Alman yurttaşlığı arasında derhal seçim yapmaya zorladıklarına dair raporlar vardı.

Bu çok iyi bir seçim değildi, birincisini tercih edenler hemen askere alınıyordu. Kızıl Ordu'nun geri çekilmesinin ardından Alman mülteciler Polonya'ya öylesine büyük bir ölçekte akın ettiler ki, Doğu Prusya valisi nüfus mübadelesi önerdi.
Ancak Polonyalıların Almanlara karşı esas silahı toprak reformuydu. Çek örneğinde müsadereler esas olarak eski Avusturya aristokrasisinin gücünü aşındırırken, Polonyalılar savaş öncesinde Prusya'nın Almanlaştırılmasının yarattığı etkileri ortadan kaldırmak için daha mütevazı ölçekte toprak sahibi olan çiftçileri de hedef aldılar.
Toprak reformu Almanların sahip olduğu nitelikli toprakların %68'ini fakat Polonyalılara ait toprakların sadece %11'ini etkiledi. Bu reform un bir ulusallaştırma aracı olarak oynadığı rol daha açık olamazdı. "Polonya toprağı Polonyalılara," yaygın bir slogandı ve Sikorski 1923'te batı eyaletlerinin "Alınanlardan arındırılmasından söz ediyordu. Savaştan önce Prusya Sömürgeleştirme Komisyonu'nun yerleşmelerine yardımcı olduğu bu Almanlar, ilk hedef alınanlar oldu.
Göç hummasının Alman nüfusu silip süpürmesi şaşırtıcı değildir. Kendilerini Polonya'yla olan sınırın yanlış tarafında bulmaktan korkan binlercesi batıya kaçtı. Yapılan hesaplamalar 1918-1926 arasında kabaca 575.000 Alman'ın Polonya'yı terk ettiğini gösterir.
Bu sayı Poznanya ve Batı Prusya'nın devredilen bölümlerindeki Alman nüfusun yarısından fazlaydı. Bu devasa oran, Çek topraklarını terk eden Almanların %10 olan oranını daha da küçükmüş gibi gösteriyordu ve Alsace Lorraine'den sürülen 200.000 Alman kökenli Fransız'dan daha fazlaydı.
Batı Polonya sınır bölgelerinden gerçekleşen bu göçün büyüklük bakımından o dönemde ne Çekoslovakya'da ne de başka yerlerde benzerinin olmadığı açıktır. Eski Alman şehirleri artık küçülüyor ve Polonya şehirlerine dönüşüyordu.
Ancak hem Polonyalılar hem de Almanlar durumun çığrından çıkmasını önlemek gerektiğini anladı; her biri, diğerinin ülkesinde olup da kaygılanan önemli bir azınlığa sahipti ve aralarındaki ilişkiler, Weimar Cumhuriyeti'nin yaşam süresi içinde asla daha az gergin olmadıysa da, en azından yönetilebilir olmaya devam etti.

Alman Dışişleri Bakanlığı, Polonya ile olan Versailles sınırını kesin olarak kabul etme konusunda milliyetçi eleştirmenlerinden daha keskin değildi fakat azınlığı gelecekte uygulanacak bir düzeltme siyasetinin manivelası olarak görüyordu; orada tek bir Alman'ın kalmaması halinde Polonya topraklarına ilişkin talepleri çok zayıflamış olacaktı.
Dolayısıyla Alman siyaseti azınlıkları bulundukları yerde kalmaya ikna edecekti. Aslında, 1920'lerin ortasında Weimar Almanya'sı daha da ileri gitti: Milletler Cemiyeti'ne katılarak ve kendisini kıtadaki "Azınlıkların Koruyucusu" olarak konumlandırarak içinde bulunduğu durumu uluslararası alana yaymaya çalıştı.
Arkadaşlar seri çok uzun olduğu için burada kesmek zorundayım. Umarım okurken keyif almışsınızdır. Okuyan ve destek veren herkese şimdiden çok teşekkürler. Aşağıda bilgi aldığım kaynakları ve resim kaynaklarını belirteceğim. Bir sonraki blog yazımda görüşmek üzere şimdilik sağlıcakla kalın.. :)
Resim Kaynak: 1 - 2 - 3 - 4 - 5
Bilgi Kaynak: 1 - 2 - 3 - 4 - 5
Posted from my blog with SteemPress : http://mehmetengin.steemblogtr.ovh/2018/08/06/hitler-hukumdarligi-13-milletler-cemiyetinde-azinliklar/