MATEMATİK ÖĞRETİMİNDE SINIF İÇİ EŞİTLİK

Matematiği Tüm Çocuklara Eşit Şekilde Öğretmek
İlk olarak tüm çocukların öğrenme potansiyellerinin olduğunu kabul etmeliyiz. Yani her öğrenci öğrenebilir. Fakat öğrenme şekilleri ve düzeyleri farklı olabilir. Bu yüzden sınıfımızda eşitliği sağlamak istiyorsak bu farklılığı kabul edip bunlara uygun şekilde değerlendirme yapmalıyız. Öğrencileri düşük ve yüksek seviye gruplarına ayırırsak düşük seviyeli öğrenciler düşünmeye teşvik edilemeyecek bu da özgüvenlerini yıpratacaktır. Yüksek seviyedeki öğrenciler ise kendilerini diğer öğrencilerden üstün göreceklerdir. Bu konuda heterojen gruplar oluşturarak ve işbirlikçi öğrenmeyi destekleyerek bu durumun önüne geçebiliriz. Öğretim sırasında bilgiyi inşa etme ve ilişkisel kavrama becerilerini geliştirici etkinlikler de yapılmalıdır.

(https://oneclass.com/blog/university-of-california-riverside/21128-math-department-course-offerings-at-ucr)

Bazı öğrencilerin özel gereksinime ihtiyaçları vardır. Bu konuda Engelli Bireylerin Eğitimi Kanunu öğrencilerin öğretim programlarına erişimini garanti altına alır. Az önce de bahsettiğimiz üzere sınıfta eşitliği sağlamak için her öğrencinin gereksinimlerine uygun öğrenme ve bu doğrultuda değerlendirme yapılmalıdır. Özel eğitime ihtiyaç duyan öğrenciler için "müdahaleye yanıt verme (RTI)" yaklaşımı ortaya çıkmıştır. RTI'ya göre üç aşama vardır. İlk aşama öğrencilerin çoğunluğunu içeren günlük sınıf ortamını ve öğrencileri içerir. İkinci aşama özel gereksinimleri olan ancak akran ilişkileri ve özel eğitim öğretmenleri desteği ile bu gereksinimlerin karşılandığı gruptur. Son olarak üçüncü aşamada yüksek düzeyde özel ihtiyaçları olan ve bu ihtiyaçları özel eğitim öğretmenleri ile birebir çalışarak gideren gruptur. Bu durumlar düşünülerek kazanımlar ve öğretim düzenlenmelidir.

Kültürel ve dilsel açıdan farklı olan öğrencilerle karşılaşıldığında onların deneyimlerinden faydalanılabilir. İlk olarak bu öğrencilerin kültür ve dillerine değer verdiğimizi belirtmeliyiz. Ortak kazanıma ulaşmak için yine ortak olan somut materyalleri kullanmalıyız ve somut problemler sormalıyız. Problemlere verilecek cevaplar, bulunacak farklı çözüm yolları öğrencilerin ufkunu açacaktır. Aynı zamanda birbirlerinin kültürlerini öğrenecek ve çeşitlilikten faydalanacaktır. Özellikle matematiğin dil ve kültür çeşitliliğine bağlayan altı kategoriyi Bishop, sayma, ölçme, yerini belirleme, tasarım ve inşaat, oyun ve açıklama olarak tanımlamıştır. Kültürel açıdan matematiğe bakmak istiyorsak ünlü matematikçilerin hikayeleri ilgi çekici olacaktır.

https://nypost.com/2017/07/13/math-class-isnt-as-pointless-as-you-once-thought/

Sınıfta eşitsizliğe neden olan bir diğer unsur da cinsiyet ayrımıdır. Cinsiyetle ilgili inanış sistemleri veya öğretmenlerin etkileşimleri bu ayrımı doğurmaktadır. Kadınların matematik yapamayacağı düşüncesinden ortaya çıkar ve iş tercihlerinde matematik-fen gerektiren alanlarda erkeklerin yoğun olmasında kadar uzanan bir süreç oluşturur. Erkek öğrenciyle daha çok ilgilenme, erkeklerin matematiği daha iyi yapacağını düşünme, zor soruları erkeklere yöneltme, kadınları basit işlerde ve problemlerde görevlendirme davranışları kuşkusuz kadınların özgüvenini kıracaktır. Ancak bazı araştırmalar bu algıyı alt üst eder. Yakın zamanda yapılan bir araştırmada 7.2 miyon öğrenciye sorular yöneltimiş ve matematik puanı açısından kızlarla erkekler arasında bir fark görülmemiştir. Ve başarılı kadınlar da tarih boyunca yaptıklarıyla bunu destekler. Örneğin yakın zamanda öldürülen İslam dünyasının ilk kadın başbakanı Benazir Butto Pakistan'ın diktatörlükten demokrasiye geçişini sağlamış ve tarihe adını yazdırmıştır. İlk bilgisayar programcısı (Ada Lovalece) bir kadındır, hem Nobel Fizik hem Nobel Kimya ödülünü birlikte alan tek kişi (Maria Curie) de bir kadındır, çelikten daha sağlam olan "kevlar" maddesini keşfeden (Stephanie Kwolek), evlerde kullanılan güneş enerjisiyle ısıtma sisteminin mucidi (Maria Telkes) de bir kadındır.

Bütün bu farkların dışında matematik öğretiminde karşılaşılacak en önemli sorunlardan biri de önyargılardır. Öğrencilerin matematik öğrenemeyeceğini düşünmesi ve kendine duvarlar örmesi öğretmenin aşacağı bir diğer zorluktur. Bu konuda öğrencilerin güçlü yönlerini keşfetme ve kullanma, dayanıklılık özelliklerini belirleme, şefkatli ve anlayışlı olma, matematiği çekici hale getirme, öğrencilere öğrenimlerinin kontrolünü verme adımları etkili olabilir.

Matematiği sevmeyenler ve önyargı oluşturanların aksine, matematiği seven ve üstün başarı gösteren öğrenciler de olacaktır. NAGC bu öğrencileri "bir veya birden fazla anlatım alanında olağanüstü başarı gösteren veya gösterme potansiyeline sahip kişi" olarak tanımlamıştır. Yazının başında bahsettiğimiz üzere öğretim sırasında bu öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamamız gerekir. Ders sırasından soru çözümünü bitirdiklerinde aynı sorularla oyalamak ya da serbest zaman tanımak öğrencilerin hevesini kıracaktır. Tüm sınıfın üzerinde uğraşabileceği ilgi çekici, orijinal ve derin düşünme gerektiren problemler sunulmalıdır.

https://www.superkadin.net/cocuklarda-isbirlikli-ogrenme-6780

Sonuç olarak sınıflandırmamak gerekir, kaynaştırma uygulanmalıdır, sorumluluk bilinci herkeste oluşturulmalıdır. İş birlikli öğrenmeyle öğrenciler desteklenmelidir. Bu konuda; bilinenin üzerine inşa etmek, derin düşündüren problemler oluşturmak, potansiyellerinin farkında olmak gerekir. Eşitlikçi sınıf ortamını benimsemiş öğretmenler tüm sınıfın mutluluğunu sağlayacaktır. Bu sayede öğrenme herkes için gerçekleşir.