Karla ile tanismamiz bir Agustos gecesine dayanir. Ertesi gun Los Angeles’da Disney studyolarinda yapilacak bir tekstil konferansi icin San Diego’dan aksamustu yola cikmistim. Iki gun boyunca ofis stresinden uzak olacagimdan yuzumde kocaman bir gulumseme vardi. Tren Union Station’a vardiginda ise tek istegim Hollywood’daki boktan otelime cantami atip kendimi sokaklara vurmakti.
Hollywood’un bohem havasini severdim. Arada bir ziyaret etmek hosuma giderdi. Yasanmislik ve yasanmamisliklar arasinda bana gercek hayatin rutinlerinden kacmak icin bir kapi sunardi. O donemde gecmisteki davranislarim ve tepkilerimin farkli olmasi gunluk hayatimi nasil degistirecegi uzerine kafa yormaktayim. Dusunceler ve ihtimaller arasindan cikamiyordum, zaten kesin bir sekilde bilmenin imkani yoktu. Kafa dagitmak icin dogru yerdeydim.
Yine benzer bir gecede kendimi Sunset Bulvarinda yavasca yururken buldum. Etrafta keyfi yerinde kendi eglencesinde bircok insan vardi. Tam onumde beyaz arabasini paralel park etmeye calisan ve bir turlu basaramayan sarisin kiz vardi. Sigaramdan hafif bir nefes aldim. Onu izledigimin farkindaydi. Birkac basarisiz denemeden sonra park edip arabasindan indi ve bana bakti, “Hayir, olmamis bir daha dene” dedim ukalaca. Yuzumdeki kibir dolu gulumseme ile kiza baktim, sigaramdan bir nefes daha alip kuzeye dogru yurumeye basladim. Biraz canli muzik dinlemek ve icki icmek icin unlu mekanlarda Viper Room’a girmeye karar verdim.
Alkolun ve muzigin etkisiyle orada bir iki saat keyifli vakit gecirdim. Bircok insanla muhabbet ettim- yasli ciftler, guzel kizlar, arkadas gruplari, gencler. Farkli kisilerle konusmak hosuma giderdi. Bir sure sonra mekan iyice dolmustu, hareket etmek neredeyse imkansizdi. O kadar buyuk kalabaliklari sevmezdim, gitme vakti gelmisti. Tekrar yola koyuldum. Sunset bulvarindan asagi inerken Rock & Reilly’s Irish Pub’in onunden geciyordum ki onu tekrar gordum. Arabasini park edemeyen kiz tek basina bira iciyordu. O da galiba benim gibi eglencesiz bos muhabbetlerdense yalnizligi secenlerdendi… Bu gunlerde insanlarla baglanti kurmak giderek zorlasiyordu sanki. Iceri girdim ve onunla tanistim. Ismi Karla’ydi. Havadan sudan konusmaya basladik. Tatli bir kiza benziyordu, ona bir bira ismarladim. Karla’nin muhtesem sesiyle bir karaoke performansi dinledikten sonra bar isiklari acilip kapandi. Gitme vakti gelmisti.
Karla arabasiyla beni otelime birakti, muhabbet etme davetimi kabul edip yukari cikti. Karla zamaninda benim okulundan mezun olmus, filmlerde oynamak icin California’ya tasinmisti. Pek de basarili oldugu soylenemezdi. Ufak rollerde calisip sezonluk diziler kovaliyor, bir sey bulamadigi zamanlarda da davetlerde garsonluk yapiyordu.
Hikayesi Hollywood’dakilerin cogundan farkli degildi. Ama bu kizi ozel yapan gozlerindeki huzun ve yalnizlikti, belli ki derin bir hikayesi vardi. Arabesk ruhumdan olsa gerek, gecmiste acilar ve zorluklar yasamis insanlari severdim. Bugunlere guclu karakter olarak yansidigi kanisindayim. California yuzeyselliginde boyle bir insanla tanismak, bende tunelin ucunda gorunen isik gibi bir mutluluk ve umut yaratmisti. 20-25 dakika suren muhabbetten sonra aramizda guclu bir baglanti olusmustu. Karla odamdan ayrilirken kartini verdi ve ertesi gun onu aramami soyledi. Gulumsedim ve alkolun etkisiyle yataga girip derin bir uyku cektim. Ruyamda vucudunun her santimetresini optugumu ve onunla sevistigimi gordum. Bu cok guzel bir histi.
Ertesi gun konferans cok sikici gecmisti, katildigima pisman oldum. San Diego’da beni bekleyen bir suru is varken, ben ise burada Disney’de vakit olduruyordum. Ama buraya kadar gelmisken Karla ile sevismemek de olmazdi. Onu arayip beni almasinin mumkun olup olmadigini sordum, 30-40 dakika icinde gelecegini soyledi. Yaklasik iki saat bekledikten sonra, yolun basinda beyaz arabasi gorundu. Yeni tanistigim kadinlarin ipiyle kuyuya inilmeyecegini kendime tekrar hatirlattim. Midem guruldamaya baslamisti.
Karla beni bir Meksika mekanina goturdu. Tacolarini denemem gerektigini soyledi. Genelde yaygin olan Amerikalilasmis Tex-Mex kulturunun aksine bu adamlar gercek Meksika yemegi veriyordu. Biralari da hic fena degildi. Yemeklerden sonra birer shot tekila atip arabaya dogru yurumeye basladik.
Karla’ya oteli sadece bir gecelik ayarladigimi, kalacak bir yere ihtiyacim oldugunu soyledim. Nazik ve arkadas canlisi bir kizdi, bekledigim gibi beni evine davet etti. Los Angeles’in sevdigim mahallelerinden Los Feliz’de kaliyordu. Evine girdigimde burnumun diregini kiracak kadar keskin bir koku aldim. Halilari kedi kumu kaplamis, kiyafetler ve copler her yerdeydi, evi pislik goturuyordu. Biri sagir olmak uzere uc tane kedisi vardi. Evinin daginikliginin Karla’nin kafa daginikligini sembolize ettigini dusundum.
Dus almak icin banyonun yerini sordum. Sonra ciplak bir sekilde yanina gidip beraber yikanmanin cok eglenceli olacagini soyledim, o da soyunup yanima geldi. Yavasca birbirimizin vucutlarini sabunladik. Sonra dustan cikip sevistik. Buyulu ve tutku dolu bir geceydi, sabaha kadar sarilarak uyuduk.
Sabah erken beni Union Station’a birakirken duygulanarak rahmetli annesinin de her sabah babasini ayni yere biraktigi anlatti. Bu olay onu cocukluguna goturmustu. Mavi yesil arasi gozlerinden duygularini okumak cok da zor olmuyordu. Bogazim dugumlendi. Sarildik, opustuk, tekrar sarildik. Ona hersey icin tesekkur edip perona dogru yurumeye basladim. Karla’yi 3 ay daha gormeyecektim. Yutkundum ve bir sigara yaktim. Ofiste beni bekleyen bir suru is vardi.
Donus yolunda duygu dolu insanlari neden yuzeysel California insanina her zaman tercih edecegimi tekrar dusundum. Zorluklar ve onumuze cikan engeller bizi su anki biz yapiyordu. Bir amac ugruna calismak, ona adim adim yaklasmak ve basarmak hayatin sunabilecegi en buyuk zaferlerdendi belkide. Ve bu Karla’nin hikayesi hic farkli degildi- parcalanmis bir aile, iyi egitim ve yalniz gecelerin sonunda hayatta onu mutlu edecek amacin pesinden duse kalka da olsa yuruyordu. Eminim ki bu tatli ve kocaman kalbi olan kiz hayatta hakettigi mutlulugu yakalayacakti.