RE: YARIŞMA DUYURUSU [KISA ÖYKÜ YARIŞMASI]

You are viewing a single comment's thread from:

YARIŞMA DUYURUSU [KISA ÖYKÜ YARIŞMASI]

in tr •  6 years ago 

Aaa bu olmadı işte! Nasıl olur da böyle bir şey duyarsın da beni haberdar etmezsin... Senden daha fazla kirletici olduğumu bildiğin halde... Hiç olmadı, hiç...

Authors get paid when people like you upvote their post.
If you enjoyed what you read here, create your account today and start earning FREE STEEM!
Sort Order:  

Hocam tebrikler ve katılım gösterme niyetinde olanlara şimdiden başarılar. Duyuru metnini hazırlarken kurallar genelde standart olduğu için discord kanalında yarışma sayfasına bir mesajla sabitlesen ve bir link aracılığıyla ulaşım sağlasak senin için daha iyi olmazmı ne dersin?
Naçizane bir tavsiye :)

Teşekkür ederim hocam. Yarışma kurallarını yazdığım bir kanal var; fakat insanları discordlara zorlamak yerine post olarak yazıp her defasında link vermek daha iyi olabilir.

Bakalım yeni TR topluluğu nasıl bir gelişim gösterecek, ona göre de bir şeyler yapabiliriz.

Çok teşekkür ederim tekrar. :)

Rica ederim kendini yorma diyeceğim ama bu işten keyif aldığını hissettiriyorsun :)

Senin gibi güzel yürekli insanlar varken nasıl keyif almam hocam...

Estağfurullah asıl senin vesilen ile bizler keyif alıyoruz...

Üzgünüm :( Kendimi affetirecek bir olay anlatayım.


Çin Başbakanı bir et pazarına resmii ziyarete gitmiş.

Pazarı tertemiz ve çok düzenli olarak görmüş.

Adamları ile gezerken rastgele bir kasabın tezgahına gelerek sohbet etmeye başlamış.

Başbakan: Domuz etleri fena değilmiş, işler nasıl gidiyor ?
Kasap: Genelde iyiydi ama bugün bir kilo bile satamadım.
Başbakan: Neden?
Kasap: Siz ziyarete geldiğiniz için müşteriler pazara alınmadı.
Başbakan: O zaman ben alayım, bana 4 kilo verir misiniz?
Kasap: Hayır satamam.
Başbakan : Neden satmıyorsun?
Kasap: Siz geleceksiniz diye tüm bıçaklarımızı topladılar.
Başbakan: Bıçak olmasa da olur, bana şu parçayı ver bakayım.
Kasap: Yine de satamam.
Başbakan: Yine ne oldu? Neden satmıyorsun?
Kasap: Çünkü ben kasap değilim. Silahlı Polis timinden bir askerim.
Başbakan sinirli bir şekilde: Git bana komutanını çağır.
Kasap: O da karşıda balık satıyor.

O da karşıda balık satamıyor olması gerekiyordu.

Seni seviyorum biliyor musun?
Sevmek bazen domuz ve balık satamamak gibi bir şey oluyor.

Doğru diyorsun satamıyor olması gerekirdi, mantık bunu gerektirir ama mantı bunu gerektirmiyor.

Domuz gibi sevilmek ne güzel şey satılmamış balık raflarında.

İşte yani ben de seni seviyorum dostum.

Bazen de sevmek bıyık bırakmak gibi bir şey oluyor ve benim buna cesaretim olmuyor. Oysa domuzların da balıkların da bıyığı var. Evet balıkların bıyığı var çünkü bir keresinde bir balıkla berberde karşılaştım ben.

İşte yani bir balığın bıyık bıraktığını düşünmek gibi bir şey oluyor sevmek.

Benim ton balığım var çok sevdiğim ama ton bıyığım hiç olmadı mesela.

Öyleyse sevmek tonton bir dedenin bıyıkları altında balık kokmak da olabilir.

Olabilir tabii neden olmasın

mesela sevmek belki yengeç adiliği de olabilir. O kadar adidirler ki yakalandıkları zaman birbirlerini tutup çekerler aşağı tam da kurtuluş anlarında. Hiçbiri kurtulamaz.

Bazen sevmek yengeç olmak veya olamamak olabilir.

Yengeç adiliği büyük aşkmış. Ölüme beraber gitmenin yüceliği.

Yengeç olmak ya da olmamak, mesele Baba ben dervişmiyem / Hırkamı giymişmiyem/ Ben sevdim eller aldı / Neden ben ölmüşmüyem diyebilmekte.

Odası kireç olan tüm yengeçlere ithafen...


yengeçler öyle cansız kalınca yücelik kalmıyor artık. sevmek bazen sevgiliden bağırmalar duymaktır. belki bir yengeç ve sevdiği arasında şöyle bir diyalog geçer;

“Yoluna cânum revân itsem gere cânâ didüm.
Yüzüme bin hışım ile bakdı did cânun mı var?”

işte yani sevmek bazen monolog içinde diyalog kurmaktır belki de.