Uğursuz geçen aylar

in tr •  5 years ago  (edited)

Merhabalar.
Daha önce Steemit'e hiç bu kadar ara verdiğimi hatırlamıyorum. Bu ara vermemin sebebi diğer kullanıcılar gibi piyasanın durumundan dolayı değil. Hiç yalan söylemeyeceğim. Yaşanan şeylerden sonra hiç burası ile ilgilenmek içimden gelmedi. Bol ağlamalı ve bol moralsiz geçen günler yaşarken zaten nasıl yazabilirdim ki. Bundan önce nasıl her şeyimi sizlerle paylaşıyorsam, şimdi de başımdan geçenleri paylaşacağım.

a1.jpg

Şila'yı hemen hemen hepiniz tanıyorsunuz. Uysal kendi halinde tombik kızım olur kendisi. Bir sabah uyurken miyavlayarak yanıma gelip yorganın altına sığındı. Hiç miyavlama huyu olmadığı için endişelendim tabi ki. Görünürde bir şeyi yoktu ama canı yandığı belliydi. Zor bir dönemimde bunu yaşamış olmak beni çok çaresiz bıraktı. Canı yanarken sadece yanımda olmak istiyordu. Onun için bir gün boyunca hiç bir yere gidemedim. En basiti tuvalete gideyim diyorum arkamdan yattığı yerden kalkıp yanıma miyavlayarak geliyor. Sonra onu takip ettiğimde geri yerine yatıyordu. Canı yandığı için yanına destekçi arıyordu belli. Canı yanıyorsa yatsın dinlensin istedim bu yüzden mümkün olduğunca az hareket ettim. Oturdum onunla beraber ağladım. Bir an nefes alıp vermesi sıklaşıp dilini dışarı çıkartınca kollarımda ölecek sandım. İşte yukarıda ki resmi de o zaman çekmiştim. Hayvan besleyen beni az çok anlar. O benim çocuğum gibi onu böyle görmek çok kötüydü. Çaresiz kalmak gerçekten çok beter bir şey. Neyse ki ilk günü bir şey olmadan atlattık. Popo kısmından akıntılar başlayınca veterinere danıştım. "Büyük ihtimal Ürier sistemi sorunu var" dedi ve antibiyotik hap içirmemi istedi. 4 parçaya böldüğüm hapı her gün yutturmaya çalıştım. Kedilere hap yutturmak gerçekten çok zor. Ben çözümü şu şekilde buldum. Kucağıma aldıktan sonra hapı ağız kenarına ittirdim. Bu itme ile ağızını açınca hap içeri girdi. Sonra elim ile ağızını kapatıp bir süre yutmasını bekledim. Ona bu şekilde hapları içirdim. Şu an çok şükür hiç bir sorunu kalmadı. Geçti ama o verdiği korku yok mu, bana yetti de arttı. Bunu atlattıktan sonra rahatladım ama bu pek uzun sürmedi.

csm_lightning-3367538_1920_c81f5b5198.jpg kaynak

Şila'nın iyileşmesinden bir süre sonra Emel'i ziyarete İstanbul'a gittim. Otogara giderken Atlas ve Kontes her zaman ki gibi korumalığımı yaptılar. Onlar ile vedalaşıp yola çıktım. Bir kaç gün geçtikten sonra annem eve yıldırım düştüğünü söylemesin mi? Zaten o gün de İstanbul'da da benzer hava vardı. Uyurken çok korkmuştum. En korktuğum şeylerden birisi de zaten gök gürültüsüdür. Bu olay olmadan bir kaç ay önce evimde yattığım yerden "çatı katında oturmam iyi hoşta ya yıldırım düşse acaba kafama gelir mi?" diye paranoyakça düşünceler geçiriyordum aklımdan. Annem yıldırım düştü dedikten sonra iyi ki dedim orada değildim. Çatı katında hasar olmuş ve binada ki bir çok kişinin televizyonu patlamış. Bu olaylar sadece yan dairelerde yaşanmış tabi ki. Bizim taraflarda hiç bir şey yok. En alt komşunun televizyonu öyle patlamış ki parçalar etrafa saçılmış. Neyse ki cana bir şey olmamış. Benzer bir şey İstanbul'da da başımıza gelmiş, televizyonumuz yanmıştı. Aklınız da bulunsun gök gürültüsü duyduğunuz an tüm elektronik aletlerinizin fişlerini çekin. Daha dün yine devasa şimşekler oldu. Evin içini aydınlatan yıldırımın ışığı görseniz sanırsınız kıyamet kopuyor. Allah'tan ben varken bir şey olmadı. Neden hep korktuğum şeyleri üzerime çekiyorum bilmiyorum. Böyle devam ederse şu çekim yasası zırvalıklarına inanmaya başlayacağım.

cats.jpg

Neyse İstanbul'da ki 5 günlük ziyaretimden sonra eve döndüm. Dönmeden önce sürekli annemi köpeklere yemek vermesi için tacizler ediyordum. Atlas'ın üç gündür evin önüne hiç uğramadığını öğrendim. Herhalde ben yokum diye gelmiyor dedim. Aklıma hiç kötü düşünce gelmedi ki. Annem beni almaya otogara geldi. "Bu sabah nihayet Atlası gördüm sanırım başka köpeklerle kavga etmiş" demesin mi. Benim üzüleceğimi bildiği için pek detay vermiyor da. Duyunca beynimden vurulmuşa döndüm. Valizle eve doğru gelirken, meydan da Atlas ile karşılaştık. Bana doğru yürürken ki halini görünce şoka girdim. Başının kulaktan itibaren boyun kısmına kadar sağ tarafı komple sarkmış, başı yana eğik şekilde bana koşuyor. O yürüdükçe içimden parçalar koptu. Yaklaştığında inceleyeyim dedim ama öyle bir koku vardı ki kulak içinden gelen. Sanki ölü hayvan kokusu gibiydi. Popo kısmı da sürtünmüş gibi geldi. Aklıma ilk gelen şey bunun hayvanların işi değilde iki ayaklıların işi olduğu. Detaylıca inceleyince köpeklerle kavga etmesi düşüncesi daha mantıklı geldi. İlk gün hafta sonu olduğu için bir şey yapamadık.

a11.jpg

 

Böyle durumlar için keşke daha bilgili olsaydım dedim. Normalde bu durumlarda ki olayı yaşayan hayvanlara asla böyle bakamazdım. Bu şekilde ki bir köpeğin yaralı yerlerine dokunabileceğim hiç aklıma gelmezdi. Biz eve yürürken arkamdan takip ettikçe yol boyunca elimden bir şey gelmediği için ağladım durdum. Bir de bayram tatili öncesi olunca belediye veterinerine ulaşmak güçtü. Ufak yer olduğu için özel bir veteriner de yoktu. Hoş olsaydı bu işin altından kalkabilir miydim inanın hiç bilmiyorum. Veterinere ulaşmak ne mümkün. Bayram tatili girecek araya hiç baktıramayacağım diye korkmaya başladım. Her gün üşenmeden belediyeye gidip oradakileri taciz ettim. Adamı bir türlü yerinde bulamıyordum. En sonunda veterinerin şahsi telefonuna ulaştım da öyle çağırdım. Aksilik bu ya,veteriner geldi Atlas bir türlü gelmedi. Abim sokaklarda aradı bulamadı. Veterinerin çalışma saati çoktan geçtiği için gitmesi gerekiyordu. Bayram tatiline gireceklerini bildiğimden bir sürü dil dökerek biraz daha beklemesi için ikna ettim. Annem veterineri oyalarken o sıcağın altında sokak sokak Atlas'ı aradım durdum. Tam ben dönerken anneme "veteriner gidebilir Atlas'ı bulamıyorum" dedim. Tam giderken koşa koşa gelmesin mi? Dünyaları verseler bu kadar mutlu olmazdım.Veteriner içtense pek bir şey yapamayız dese de dinlemedim. İş o raddeye gelirse çirkefleşip bir şekilde muayene ettirecektim. Sonuçta bu onların görevi. Belediyeler sokak hayvanlarına bakmak ile yükümlü. Tamam belki İstanbul gibi belediyelerde büyük paralar dönmüyor ama bir şekilde gelirlerden hayvanlara ayrılması gerekli. Neyse ağrı kesici ve antibiyotik iğne vurdurduk. Ağrısı varsa da dinecekti ya o bana yetti. O gece öyle bir huzurla uyudum ki, sizlere bu duyguyu tarif edemem. Bir kaç gündür aklım onda olduğu için geceleri çok huzursuzdum. Bir de vicdan azabı çekiyordum.

a2.jpg

 

Bu olaylar olmadan önce bahçe kazarken Atlas'tan böcek kopartmıştık. İnternetten baktığımda onun aslında bir kene olduğunu öğrenince acaba dedim hayvan keneden dolayımı bu hale geldi. O kadar cahilim ki kenenin sadece haberlerde ki gibi ufak bir şey olduğunu biliyorum. Onun kene olduğunu bilsem zaten hayvana bir şey olur korkusu ile dokunmazdım. Bakıyorum çektiğim tarafta bir şey yok neyse ki benim yüzümden değildi. O vicdan azabından ne yapardım bilmiyorum. Bu ara keneler cidden çok büyüktü. O keneler bu hayvanı bir süre sonra yer bitirirdi. İğneler yapıldıktan sonra aklıma keneler için de iç dış parazit iğnesi vurdurmak geldi ama zaten iki iğne yediği için yapamayacağını söyledi. İstersen ilacı şırıngaya çekeyim siz vurun demesin mi. Baktım abim ve annem yapamayız diyor. Hayatımda iğne nasıl vurulur bilmeyen ben mecburen kabul ettim. Mecburdum çünkü iç-dış parazit için veterinerin bir daha asla gelmeyeceğini düşündüm. Bir tek o görevli olduğu için ona ulaşmak cidden kolay olmuyor. Nasıl yapacağımı sorduktan sonra eve gelip iyice araştırdım. Deri altından vurulacağı için fazla hissetmeyecekti zaten. Bir akşam takıldığı yere elimde iğne ile gidip aşısını yaptım. Bir kerede yapmış olmam ve Atlas'ın beni hiç zorlamaması beni çok mutlu etti. Sanki onun iyiliği için yaptığımı biliyordu gibiydi. Oğluşum hiç sesini bile çıkartmadan iğnesini bana usulca yaptırdı.

a3.jpg

Belediye veterinerine pek güvenemediğim için İnstagram'dan takip ettiğim, sokak köpeklerini himayesine alan bir abiye de danıştım. Yetmedi internetten online bir veteriner sitesinden destek aldım. Buradan o yazıma ulaşabilirsiniz. Onlar antibiyotiği 5 gün boyunca vermemi istediler. Bende dediklerini yaptım. Şimdi resimde görüyorsunuz inanılmaz şekilde toparladı. Resimler de ilk hali pek belli olmuyor belki ama gerçekten derisi öyle bir sarkmıştı ki derisi resmen içeriden kopmuştu belliydi. Ya ölür ya da bu şekilde yaşar demiştim. Bu kadar kısa sürede deri kopmasının ameliyatsız düzeleceğini hiç düşünmemiştim. Binlerce şükürler olsun ki iyileşti. Popo kısmında ki minik zedelenmesi de neredeyse tamamen kurudu.

a4.jpg

Köpeğe antibiyotik içirmek çok kolaydı. Neyse ki bizim Şila gibi hiç zorluk çekmedim. Tavuk kokulu ekmeğin içerisine sabah ve akşam olmak üzere yarım hap koyup içirdim. Antibiyotik vermeseydik belki enfeksiyon kapar ateşten duramazdı. Antibiyotik yaralarının kurumasını sağladı. İyi ki hapları vermeye devam etmişim. İyi ki! Size az kalsın anlatmayı unutuyordum. Bayramın birinci günü ekmek almaya gitmiştim. Atlas yine her zaman ki gibi yanımda yürüyordu. Öne geçip ilerledi bir den mahalle arasında yol ortasına geçti. O şekilde yürürken arkadan iki ayaklı şerefsiz bir sürücü köpeğin kaçmadığını göre göre üstüne sürdü. O an aha dedim hayvan gitti. Kendimi toparlayıp arabanın arkasından bağırsam da nafile. Ya hayvana çarptım ama acaba bir şey oldu mu diye inip bakmadı bile. Direk hiç bir şey olmamış gibi gitti. Atlas kıyamam ayağını kaldırıp bana koşmasın mı. Biraz ovaladım ama neyse ki bir şey olmamıştı. Sokak arası olduğu için pek hız yoktu ama hayvanı görüp yavaşladıktan sonra gitmeyince sabırsız sürücü üstüne sürdü. Tabi ki beyefendinin çok mühim işleri vardı. Bayram ya el öpmeye gönül almaya mübarek iş yapmaya gidiyor. Köpeğe çarpsa sanki çok mu önemli. Neyse bu olayı sorunsuz atlattık ya ona da şükür. Ben hangi birisini koruyayım ki? Dünyada böyle vicdansız iki ayaklılar yaşarken bu hayvanlara hiç rahat yok. Allah onlara, "onlar benim sessiz kullarım" demiş ya, "kullarım" demiş "KULLARIM!" daha var mı ötesi? Yok!


Masum bakışlı Kontes

Atlas'un bu olayından sonra derin nefes alıp huzurla uyumam çok uzun sürmedi. Dün akşam dolaşmaktan gelirken Kontes'i sekerek koşarken gördüm. Artık olaylardan öyle psikolojim bozulmuş ki köpeği görünce bir an ona "Haydaaa! Siz beni bir gün üzüntüden öldüreceksiniz" dedim. Daha önce hatırlayanlarınız vardır. Buraya taşındığımız da Kontes yine bu şekilde ayağı sakattı. Takviyeler ve beslenmeler ile eskisi gibi olmasa da düzelmesini sağlamıştık. Ayağı yanlış mı kaynamıştı bilmiyorum ama yine de eskisi gibi değildi. O hali üç ayakla gezmesinden iyidir demiştik. O zaman ki durumu gösteren video aşağıdadır.

Yine aynı şekilde aynı ayağı sakatlanmış. Eskisi gibi yere hafifte olsa basıp ayağını kaldırma olayı da yok. Bu sefer ayağını tamamen kaldırıp, üç ayağının üstünde geziyor. Büyük ihtimal kendini bilmez iki ayaklı bir sürücü çarptı. Ya da birisi tekme attı bilmiyorum. İnanın artık tahminde bulunmak bile istemiyorum. Olan yine her zaman ki gibi onlara oluyor. Şimdi düzelme sırası Kontes'te. En azından açık yarası yok ya da daha beter bir durum yaşamıyor. İyileşeceğini biliyorum. Umarım çok çabuk iyileşir de huzurla uyuyabilirim artık.

İki ay içerisinde yaşadığım talihsizlikler beni yıprattı. İşte bu yüzden ara verip onlarla ilgilenmiştim. Şimdi biraz yine iyiyim tabi. Her zaman yaptığım gibi gelip sizlere içimi dökmek istedim. Kontes iyileşene kadar belki ara sıra yine uğrarım. Böyle durumlarda yazmak hiç içimden gelmiyor. Bu yüzden ara vermek bana daha iyi geliyor. Neyse bende durumlar böyleydi. Belki benim için bu iki ay uğursuz geçmiş olabilir. Umarım sizlerin güzel geçmiştir. İçinizi kararttıysam affola! Ah bir de baba mevzusu var ki sormayın. Biz babam ile 5-6 yıl görüşmüyorduk. Bir süre önce görüştük. Her zaman ki gibi yine baba kız olamadık. Tek söyleyeceğim şey, bazı kötü insanların değişmesini beklemeyin. Onlar hiç bir zaman değişmiyor.

a5.jpg

Atlas'ın son resmi!

Not;

Bu yazıyı aylar önce taslak olarak yayınlarım diye kaydetmiştim. Aradan geçen zamandan sonra Atlas ve Kontes'i kaybettim. Neyse ki bu kayıp ölümle ilgili değildi. İlk önce Kontes gelmeyi bıraktı. Ona ne oldu inanın hiç bilmiyorum. Çok arayıp çok soruşturdum ama maalesef en ufak ip ucu bulamadım. Atlas ise evin önünden ayrılıp gündüzleri sürekli park civarlarında vakit geçiriyordu. Geceleri gelip yemeğini yer kapımın önünde uyumaya devam ederdi. Bir ay bu şekilde devam etti. Sonra Atlas'ı göremez oldum. Bir gün geçti yok, iki gün geçti Atlas yok. En son çare olarak etrafta ki esnaflardan bilgi almak için dükkanları gezdim. Atlas'a Haydar ismini koyan ve ara sıra besleyen kadına sordum. Atlas'ı zabıtaların götürdüğünü söyledi. Belediye bir kaç başı boş köpeği toplayıp götürmüş. Tabi ki olayın peşini bırakmadık. Barınaklara baktık ama bulamadık. Belediyeye onlarca mesajdan sonra bakım ve tedaviden dolayı alındığı mesajını aldık. İnanmadım tabi ki, ne de olsa bu belediyelerin en BÜYÜK YALANI. Onu bulmak için o kadar çok uğraştım ki maalesef bulamadım. Aradan geçen bunca zaman sonra bile hala aklım onda. Umarım bir yerler de iyidir. Tek ümidim zaman içerisinde başına bir iş gelmediyse bana tekrar dönmesi.

1.PNG

Bu geçen zamanda bir de kedi olayı geçti başımdan. Komsumun kapısının önünde ki çöpün kenarında oturan yavru yavru sayılacak bir kedi görmüştüm. O kadar zayıftı ki almak istedim ama kendisine yanaştırmadı. İki gün uzaktan mama koyarak karnını doyurmasını bekledim. Üçüncü gün baktım kedi yok. Diğer gün gittim yine yok seslendim ama gelen giden olmadı. Döndüm komşunun bahçesine. Aradan yarım saat geçti ama kedi hala aklımda tekrar bakayım dedim. Seslendim tuhaf bir miyavlama sesi. Yerde debelenen bir şey gördüm ama bakamadım. Bakamadım ama onun olduğunu anladım. Bana yanaşmayan kedi sesime cevap vermişti. Annemi çağırdım hemen. Koşup baktı o kedi. Vucudu yerde hiç kımıldamıyordu sadece kolları oynuyordu. Ben başladım ağlamaya. Kesin araba çarptı var mı kan diye soruyorum anneme ama ortada bir şey yok. Annemle dısarıda bırakamayacağımıza karar verdik. İlk kez ona bu kadar yaklaşmıştım zayıftı ama yakından resmen sırf kemikten ibaretti. Alıp hemen eve getirdik. Bir canlının bu denli aç kalmasını ve kimsenin onu görmemesi ya da görmezden gelmesini aklım hayalim almıyor. Nesi vardı anlamadım. Zayıflıktan mı bu derece bitkin düşmüştü yoksa başka bir şey mi olmuştu çözemedim ama vücudunun her hangi bir yerinde darp vs göremedim. İlk iş ilik suyu içirmek oldu. Kendi rızası ile yiyecek durumda olmadığı için şırınga ile besledim ama yediğini hep çıkarttı. Tekrar tekrar besledim. Sabah ilk iş veteriner çağırmak olacaktı ama maalesef sabahı göremedi. Cansız ve kaskatı bedenine bakarken çöpe atılıp heba olan, asla yiyemediği onlarca yiyecek geldi gözümün önüne. Bir kere daha lanet ettim!

20200122_165038-tile.jpg
Sırası ile ; Köpük - Venüs- İsmi henüz yok - İsmi henüz yok

Atlas ve Kontes'in yokluğunu çektiğim sıralarda, evimin önüne iki tane başka yardıma muhtaç köpek geldi. Bunlar sonra dört taneye çıktı. Elbette ileride bu minik dostlarımı sizlerle tanıştıracağım. Bir nebze de olsa onların yokluğunda duyduğum üzüntüyü bu dostlarım sayesinde azaltabildim.

Şila'nın son hali. Kızımın keyfi gayet yerinde çok şükür. :)
20200128_182351.jpg

Sevgiler,
TUĞBA

 


Posted from my blog with SteemPress : http://tugbagungor.steemblogtr.ovh/2020/02/04/ugursuz-gecen-mayis-ve-haziran-ayi/

Authors get paid when people like you upvote their post.
If you enjoyed what you read here, create your account today and start earning FREE STEEM!
Sort Order:  

Maalesef üzgünüm ama sana atlas ve kontes ile ilgili muhtemel bir sonuç sunmak istiyorum;
Hangi taraf, hangi parti, hangi kişi olursa olsun belediyeler bu gibi canları alıp ya barınaklarda ölüme terk ediyorlar ya da imha etme yoluna gidiyorlar. Gizli katliamlar yapıyorlar buna en son okuduğum burdur ilinde denk geldim. Morfinle uyutup canlı canlı gömmüşlerdi. Maalesef ihtimallerden biri bu kontes ve atlas için. Umarım böyle olmamıştır ve kurtarabilirsin. İmha mezarları hiç tahmin edilmeyen yerlerde cikabiliyor mesela burdurda ki barınağın 10 metre ilerisindeydi

Tahmin edebiliyorum ama buralarda sayisiz sokak köpeği hala sokaklarda olduğu için bir ihtimal yaşıyor olabilir diye düşünüyorum. Belediyelerin bu konuda asla masum olmadığını ve yaptıkları katliamların hepsini biliyorum. Allah sorsun hesabını bu mahlukların ne diyeyim

Sayısız sokak köpeğine sıra gelmemiş Allah'tan. Birde bulunduğun yerin çöplüğüne göz at bazen oraya atıyorlar. Burdur/Bucak belediyesi örneğin öyle yapıyor bizde onları çöplükte beslemeye çalışıyoruz

  ·  5 years ago (edited)

https://www.youtube.com/channel/UCFesEoYNQN_RM5KgERSmNgg
Cansu da onlardan biriydi felcliydi ve açık yaraları vardı. Tedavi ettirilmesini sağladık ve sahiplendirdik. Daha fazla insana ulaşabilmek için youtube kanalı açtık ve video yayınlıyoruz

Takibe aldım canım hesabı. Çok güzel işler yapılıyor keşke hepsine kol kanat gerebilsem.

sen çok iyi ve yüreği merhametli birisin💕
..ve seni yeniden buralarda görmek güzeldi🌼

Inanmiyorummmm sen de buradasın. Senin de bıraktığını düşünüyordum. Seni görmekte güzel :)

bırakmadım, bırakamadım desem daha doğru olur; buralardayım :)

Buda bizimki otelin otoparkinda bulmustum artik bizden oldu 😀
20191101_180933.jpg
20200123_212648.jpg

Ohh maşallah. Şu an evin asıl sahibi o gibi geldi bana :))

biraz oyle oldu :)