En son Onbeşliler kıtaya sevkedildiğinde Mahmut dedem 10 yaşındaymış...
Dedem, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında, o yoksul şartlarda 18 yaşında, kendinden 4 yaş büyük Gülüzar kızla evlenir.
Duvar Ustası dedemin çalışkanlığı sayesinde azcık para gören eli açık hamarat kız Gülizar'ın itibarı artar köyde, Gülüzar Hatun olarak anılır. Dedemin Gülüzar Hatun namındaki bu güzel kadından Sait (dayım) doğar. Ne yazık ki Gülizar Hatun doğum sonrasında vefat eder; dedem, çocuk Sait (dayıma) bakacak İsmihan adında bir kız bulur, o kızla evlenir; ondan da Ahmet dayım ile annem doğar.
Sözde bakıcı, dedemin 2. eşi İsmahan kız, biri rahmetli Gülüzar Hatun'dan, ikisi kendinden olan üç çocuğa bakarken çekirdekleriyle yediği kiraz sebebiyle apandisti patlar, zehirlenip vefat eder...
Hemen hemen köydeki her evde az çok emeği bulunan Duvar Ustası dedem yine bekar kalır ama bir daha evlenemez, yürüyüp gezen üç çocuğunu besleyip yetiştirir; annemi gelin eder, Ahmet dayıımı evlendirir; onlardan (ben dahil) 4 torun sahibi olur. Sait dayıma sevdiği kızı alamayınca onu evlendiremez; Sait dayım da bir başka kızla evlenmez, bekar kalır.
Artık pamuk sakallı sağlıklı Duvar Ustası dedem; biz torunlarına bol bol cep harçlığı dağıtmakta, masallar anlatmaktadır...
Ben tam 12 yaşındaydım. Yaşı 63'e giren pamuk sakallı dedem, bir gün sinekkaydı tıraş olmuş; basma kumaştan bir takım elbise diktirmiş, arkası horoz resimli yuvarlak aynası ile kemik tarağı cebinde, seyrek saçlarını ikide bir tarıyordu.
Netice; 64 yaşındaki dul delikanlı dedem, annemle Ahmet dayıma çile etmeye başladı. Bir gün annemin ayakkabısının tekini saklamış, Ahmet dayımın ayakkabısının tekini de yere çivilemiş. Dayım ayakkabısını giyerken düştü; annem ayakkabısının tekini ararken başı döndü...
Bu ayakkabı olayları, dedemin, "beni evlendirin" mesajıymış. Mesaj alındı; annemle dayım anlaşıp Keziban adında iki çocuklu güzel bir dul kadın buldular, kadını kendinden istediler babalarına. Kısmetmiş, oldu, Kezban nineyle dedemi resmen evlendirdiler. Böylece Kezban ninem dedemin 3. hanımı oldu.
Dedemin bütün bu hayat hikâyesini kavradığımda ben 13 yaşını doldurmak üzereydim. 64 yaşındaki Mahmut dedemle 48 yaşındaki Kezban ninemin evlendikleri tarihten tam 9 ay 10 gün sonra bir bebekleri dünyaya geldi. Bebeğin adını Esma koydular. Bu Esma bebek, benim teyzem olur. Ben bu bebek Esma teyzeyi evde beşikte, bağda bahçede salıncakta, konuşur yürür oluncaya kadar çok salladım, hiç ağlatmadan avuttum.
Dedim ya Usta Duvarcı'ydı dedem. Tam 85 yaşına kadar bilfiil çalıştı, evini geçindirdi. Kezban ninenin yanında tay geldi iki oğlunu da evlatlığı bildi, onları da evlendirdi...
Dedem 85 yaşında hastalandı, 89 yaşında vefat ettiğinde merdiven inip çıkamıyor, balkonda bile oturamıyordu. Dört yıl boyunca yegane bakıcısı, güvencesi, o son evlâdı Esma teyzemdi.
Ölümünden bir yıl önce, Esma teyzemi istemeye gelenlerle yataktan kalkamadan görüştü; onun da mürüvetini gördükten bir yıl sonra, "Ölemem de sürünürüm." diye korkarken bir gün korkusunu yendi, bembeyaz yüzüne mutlu bir tebessüm takınarak hayata gözlerini yumdu.