Sevgili Payitahtım,
Gün bugündür! Çağır Düşesimizi.
Akıl oyunlarına son noktayı koymaya geldik. Bakalım envanterimizde neler saklı. Kim, kiminle, nerede ve ne zamana kadar saklı.
Düşesim hatırlamaz ama sen bilirsin Payitahtım. Öhö! Öhö!
Yine böyle bir gün Mars yolculuğumuzu yaparken hava zifiri karanlık. Ama nasıl üşüyoruz görmeniz lazım. Gel Düşesim gel bir sen eksiktin!
Neyse. Marsa gidene kadar tabi akla karayı seçtik. Dünyamızdan da epeyce uzaktayız ha!
Payitahtım dur bir dakika! Allah senin belanı versin!
Saklambaç oynayacak zaman mı şimdi yahu!
Adres değişikliğinden dolayı uzay polislerinin radarına yakalandık. Derdimizi de anlatamıyoruz. Yeni bir lisandan bahsediyorlar da bahsediş yöntemleri de yine aynı lisan üzerinden. El kol hareketi yapma lan bana.
Aklımızı kaybettik sonra. Neredesin Payitahtım. Düşes seni arıyor. Az daha sola yanaş.
Gel zaman git zaman salmıyor bu uzaylıgillerdenkollukkuvvetleri. Halbuki gelseler bir çayımızı içseler, her şeyi yoluna koyacaz da yaratıklar uzaktan seyrediyor bizi. Ama susmak yok!
Mars uzak ama dünyamız daha uzak. Belli ki bunlar Marsa yaklaştırmayacaklar bizi. Biz de dünyamıza dönemeyiz. Akılları kaçırmışız, almazlar bizi. Alsalar da biz gitmeyiz zaten değil mi sevgili Payitahtım?
Sonra ne olduysa bunlar bir anda yok oldular. Payitahtım da diyor ki bizim hangi manyakgillerden olduklarımızı anladılar da tuzla buz olma münasebetiyle varlıklarını sorgular hale geldiler. Yahu biz kim uzaylıgillerdenkollukkuvvetleri ile baş etmek kim. Sonra cürretlerinin ücret bordrolarını çıkarmak yedi ceddine düşüyor.
Marsa varmadan birkaç yıl daha tur attıktan sonra ışık hızıyla yeni yerleşkemize gelmiş bulunduk. Payitaht o zamanlar çok meşguldü de anlatma fırsatımız olmadı Düşesimiz.
Marsın çocukları adına Allah belanı versin Payitahtım!
Boşluğum, karanlığımla Wagnerin...