Hiçbir şeyin vergisi olmayan, öylesine gelip sakaklarina oturmuş bir ağrıyla uyandı.
Mavi beyaz çizgili telefonu 3 belki 4 kere tușlamıș sonra birden belki uykusu geldiğinden ya da sonuç alamayacağını kabullendiginden karyolanin sol tarafına kıvrılıp yatmıştı. Bazı insanların tuhaf korkuları, anlamsız takıntıları vardır. Onda telaş huy olmuştu. Bilincli olduğu her anı kafasında bir şeyler kurarak geçirirdi. Alnına her zaman bir damla ter tutunmuş olurdu.
Uzun kalın parmaklarıyla kafasını ovdu. Ne yapmalıydı? Bir şey yapmalıydı ya düşündükçe kaybolası geliyordu yorganın altında. Kapı çalınana dek yattı. Ahşaba çarpan eklemlerin gürültüsü onu sicratmisti. Koridoru hemen aldı. Evi çok küçüktü. Duvarlar yakın, eşyalar fazla, nefes almak zordu.
Kapı kolu elinde kalayazdıktan hemen sonra aralıktan eski bir yüz göründü.
Ağzında iki yana aralanmiș dişler, burnuna uzak iki küçük göz, alnına serpilmiş iki tutam saçla gelmişti iște. Yirmi iki yıldan beri ilk defa ikisi böyle durmuş birbirlerine bakıyordu. Kendini epey yorgun hissetti. Uyumak istiyordu.
(Okursanız yorum yapabilir misiniz?)