hadi başlıyoruz:)
Tayland, filmlere mekan olmuş tropikal adaları, her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği 400’den fazla Budist tapınağı, çarpıcı güzellikte doğası, dünyaca ünlü Tay masajı ile Güney Asya’nın en popüler turistik destinasyonlarının başında geliyor. Tayland, resmi adıyla Tayland Krallığı, eski adıyla Siyam, Hindiçin yarımadasının orta kısmında bulunan Güneydoğu Asya ülkesidir.
Uzun bir yolculuğun ardından Tayland’ın başkenti Bangkok’ta bulunan iki havalimanından biri olan Suvarnabhumi Uluslararası Havalimanına iniyoruz. Açıkçası gelmeden önce o kadar çok şey duymuştum ki Tayland’la alakalı ilk başta kokusuyla ilgili ama şehre indiğimizde çok ağır bir kokuyla karşılaşmadık tabi havaalanın içinde ki dayanılmaz kokuyu saymazsak. Uçaktan indikten sonra uzun bir yürüyüşten sonra pasaport kontrol noktasına geliyoruz fakat gelme öyle bir kuyruk var ki inanamazsınız. Neyse uçakta dağıtılan vize yerine geçen kağıtları doldurmuştuk Allahtan, ve uzun bir bekleyişten sonra pasaport kontrolünden geçip bizi bekleyen otobüsümüze varıyoruz. Otobüsümüzün önünde bizi bekleyen Taylandlı 2 genç bayan bizi çiçeklerle karşılayıp gerçek çiçeklerden yapılmış kolyeleri boynumuza taktıktan sonra mis gibi kokan orkidelerin kokusuyla Bangkok’a yolculuğumuz başlıyor.
Yolda giderken düşünüyorum bir yandan hep belgesellerde gördüğünüz yerlerden birisi olan ülkedesiniz ve geziyorsunuz o kadar heyecanlı bir şey ki galiba beni de dinç ve heyecanlı tutan şey yeni bir ülkeyi, şehri, köyü görme tanıma hevesi.
Şehir de birbirinin üstüne binmiş nerdeyse bazı geçiş yollarını engelleyecek kadar yere uzanmış elektrik tellerini görürseniz şaşırmayın. Bunun nedeni de teller eskidikçe üstüne yenilerini takıp eskilerini atmadıkları için üst üstü binip bu şekle gelmiş.
Başta bahsetmiştim koku olayını hatırlarsanız işte zurnanın zırt dediği yere geldik. Sokaklardaki yemek tezgahlarında ve yemek yapılan her yer emin olun ki çok ağır kokuyor. Kullandıkları yağdan ve baharatlardan kaynaklanıyor. Hazır yağdı kokuydu demişken yemeklerden bahsedeyim ki bence en önemlisi bu değil mi? Sizde benim gibi yemeklerde seçici ve koku hassasiyetiniz oldukça fazlaysa işiniz biraz sor benden söylemesi:) Ha sen ne yedin derseniz vejetaryen pizza olsun, Türkiye’den götürdüğümüz peynirler ve bolca tropikal meyve yedim. Dost acı söyler öyle Türkiye’deki gibi kahvaltıdır işte yemekler beklemeyin üzülürsünüz.
Otelimize yakın bir avm deki berber insanın tıraş olası geliyor.
Bangkok da en sevdiğim yer. Dünyaca ünlü Yüzen Çarşıyı gezip, Hindistan Cevizi çiftliği, meşhur Tik ağacı atölyesi ve dar kanalların içinde yerel köylülerin el emeklerinin satıldığı yerlerden alışveriş yapma imkanı bulabilirsiniz. Yerel teknelerle yüzen çarşıya giderken o kanalların içinde yapılan yolculuk var ya bütün o pis kokuyu aç kalmanızı falan unutturuyor:)
Bu arada fil biliyorsunuz ki Tayland da kutsal ve bence filli bir şey almadan dönmeyin ve iyi bir pazarlıkçı olun ben biraz bu işte iyi oldum orda:)
Gelelim görenlerin gözlerini kamaştıran, ahh benim olsa neler yaparım gibi hayallere daldıran 5 tonluk saf altın heykele:)
Tayland’ın başkenti Bangkok da çok sayıda tarihi Budist tapınaklarına ev sahipliği yapıyor. Şehrin kimliği üzerinde önemli bir etkisi olan tapınaklar, her yıl milyonlarca turist tarafından ziyaret ediliyor. Bangkok’taki Çin Mahallesi’nde bulunan, 5 metre yüksekliğindeki inanılmaz Wat Traimit, görenlerin gözlerini kamaştırıyor. Tayland’ın değerli hazinesi 5 ton saf altından yapılmış olan heykel, dünyanın en büyük altın Budha heykeli olarak da biliniyor.
Ve tabi fotoğraf çekilmek için bir süre kuyruk beklemeniz gerekebilir benden demesi. Ha bir de ben biraz ortama ayak uydurup bin bir pazarlıkla aldığım gömleğimle poz verdim:) Valla ben size bir şey diyeyim mi yan gelip yatmak tam da bu aslında.
Kaplanla poz vermeyi de unutmayın 200 baht ‘da bu işi halledersiniz. ( Ben biraz fazlaca korkmuş olabilirim sizi de görelim
gidince:)
Bu arada nerde ne alınır hediyelik eşya ne alayım nasıl ucuza alayım derseniz pattaya da kocaman bir night bazar var gayet de ucuz tay ipeği şallar, filler, bi sürü şey bulabilirsiniz tabi pazarlık olmadan olmaz. size bir tüyo:) Pazarlık yaparken 400 baht mi söyledi siz pahali olduğunu söyleyip 200 baht veririm diyin yok olmaz dedimi tamam gidiyorum gibi bir hamle yapın eğer arkanizdan gelirse bilinki vercek istediginiz fiyata yok döver gibi terslerse aman diyim kaçın 🙂
Bir de tropikal ne meyve varsa tadın isterseniz türkiyeye de getirebiliyorsunuz onlar sizin icin ozel bir paket hazırlıyorlar.
Bir de biliyorsunuz budha tayland’da kutsal olduğu için budha heykelleri çıkarmak yasak ama bavulunuza saklarsanız birsey demiyorlar bu da aklınızın bir yerinde dursun.
Tayland için söylenecek o kadar söz anlatılacak gezilecek o kadar yer var ki bence ölmeden önce görmeniz gerekenler listenize eklemeyi unutmayın. Umarım bir nebze içinizde gitme isteği uyandırmışımdır:)
Yorumlarınızı ve merak ettikleriniz varsa bekliyorum .