Haftanın ilk gününden selamlar,
Soğuk ve yağmurlu geçen bir hafta sonundan sonra, yeni bir kitap incelemesi ile karşınızdayım.
Amacım mümkün olduğunca spoiler vermemek ama bahsedilen eser kitap olunca, arada ufak tefek şeylerin kaçmaması imkansız oluyor.
Fantastik Kurgu ile beraber biraz korku öğelerinin olduğu çok az da hazine avı tadı bulunan bir kitaptan bahsedeceğim; Göktuğ Canbaba'nın kaleme almış olduğu Tılsım-ı Kudret.
Esas oğlanımız, babasının ve dedesinin gölgesinde kalmış bir hazine veya gizem arayıcısı. Dedesi ve babası çok önemli keşiflere imza atmış ve bu camiada son derece saygın kişiler olarak kabul görmüşler. Ancak bizim 3.nesil kahramanımız, dedesinden ve babasından kalan maddi ve manevi mirası, ulaşamadığı bir hazine peşinde ziyan etmiş. Ruhen ve bedenen tükenmenin eşiğinde. Zümre arasında Fransız olarak bilinen Mösyö Frederic'i hayata bağlayacak olan ipuçlarını ona Tilki diye bilinen arkadaşı getiriyor ve olaylar buradan başlıyor.
Ne aradıklarını ve neyin peşinde olduklarını buradan açık açık söylemeyeceğim zira bence kitabı okumanızı sağlayan yegane şeylerden biri bu. Bu gizem yavaş yavaş ortadan kalktıkça kitabı okumak da güçleşiyor? (Ya da benim için öyle oldu. Size bu sayfanın subjektif olduğunu söylemiştim.) Peki neden?
İlk başlarda kitap son derece akıcı bir dil ile seyrediyor, gerçekten meraklanıyorsunuz ve arayışın başlangıcı gerçekten ilgi çekici. Kimi zaman tarihin içerisinde geriye yapılan yolculuklar ve başkalarının ağzından dinlediğimiz konu ile ilgili yan hikayeler son derece iyi oluşturulmuş.
Ancak iş öyle bir noktaya geliyor ki; fransız aradığı şeyi eline geçirip geçirip kaybediyor. Yani bir kaybettin ikincisinde bir önlem al değil mi? ya da daha hızlı daha seri davran, ne bileyim bilgiyi paylaş en azından ki çevrendekiler de ona göre yardım etsin. Bu nokta sanki biraz olayı uzatmak için yapılmış gibi geldi bana.
Bir diğer nokta; Türk yazarların kitaplarında bu şekilde pek görmediğimiz öte alem, hatta cehennem tanımı. İlk bakışta müthiş kurgulanmış gibi. Acı çeken insanlar, ruhlar, iblisler, vadilerin ve çorak toprakların adları. Evet Türk yazarlardan pek aşina değiliz ancak bu tanımlamalar, isimler ve iblislerin adları bana Neil Gaiman okuyormuşum hissi verdi, hem de baya bir Neil Gaiman hissi verdi. Hatırlayanlar olacaktır, Neil Gaiman'ın cehennem tasvirini bir çok eserinde görmüştük. Özellikle de Sandman çizgi romanlarında. Bu sebeple Göktuğ Canbaba'nın yarattığı bu evren bana çok orjinal ve daha önce yapılmamış bir şey gibi gelmedi. Haddim değil, çok özür diliyorum ama azıcık arak var gibi.
Peşi sıra gelişen olaylar ise, bizi kitabın başlangıcından apayrı bir noktaya götürüyor. Meğer oyun içinde oyun varmış ve bu oyun ta yüzyıllar öncesinden tertiplenmiş. Fransız için çok mühim birinin bu olaylarının içinde olması da başka bir boyut.
Tılsım-ı Kudret sıkıcı bir kitap mı? Hayır.
Sizi meraklandırıyor mu? Evet.
Konu biraz sündürülmüş mü? Evet.
Çok özgün mü? Hayır.
Alınıp okunur mu? Tabi ki.
Daha çok Türk yazar Fantasik Kurgu alanına girmeli mi? Kesinlikle.
Göktuğ Canbaba devamını yazsa okur muyum? Hayır.
10 üzerinden? 6.
İyi günler dilerim.
Congrats 👍🏻
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit