Merhaba arkadaşlar. Bugün sizinle Plüton meselesini kurcalayalım. Hani şu gezegen mi gezegen değil mi belli olmayan, aslında belli olan ama sık sık bir şeyler değiştiği için kendine bir türlü kategori edinemeyen gezegenimsi şey var ya, işte o.
Bilimde doğrular değişebilir
Biz, ortaokul yıllarında Fen Bilgisi derslerinde Güneş Sisteminde toplam dokuz gezegen vardır diye öğrendik. Sonra bir ara sistemde yedi gezegen var, meğer diğer ikisi gezegen değilmiş dediler. Şimdi de diyorlar ki tama bulduk sekiz, sekiz gezegen var diyorlar. 'Bu matematik bizi kandırıyor hocam!' gibi bir durumla karşı karşıyaymışız gibi bir his oluştu içimizde. Bu işin aslı astarı nedir diye merak ediyoruz. Öncelikle şunu söyleyeyim tüm bilgiler açıklandığı zaman doğru idi. Sonradan bazı gelişmeler oldu ve Aaa! meğerse o doğru değilmiş bu doğruymuş oldu.
Yukarıda hatırladığım karışıklığı yazdım ama biraz araştırınca benden önce de işler karışıkmış. Sizi yormadan kısaca şöyle izah edeyim:
- 1543'den 1781'e - Yedi Gezegen
Merkür Venüs Dünya Mars Jüpiter Satürn
Bu dönemde gezegen kavramı insanoğlunun hayatına yeni giriyor. Gezegen önceleri dünyanın etrafında dönen cisimlere verilen ad ise de bu dönem sonuna doğru Galilei, Kopernik ve Keppler gibi bilim insanlarının çalışmalarıyla güneşin etrafından dönen cisimlere gezegen deniyor.
- 1807'den 1845'e - On bir Gezegen
Merkür Venüs Dünya Mars Veste Juno Ceres Pallas Jüpiter Satürn Uranüs
Bu dönem başlarında gözlemler sonucu güneşin etrafında döndüğü görülen Veste, Juno, Ceres, Pallas gibi cisimlere gezegen dendiyse de, ismi geçen cisimler gezegenlerden çok küçük olduğu için bunlara asteroit dendi. Dmnem sonuna doğru asteroitlerin boyutları yüzünden gezegen olmadığı söylendi. Gerçekten de bunlar milyonlarca irili ufaklı cisimden oluşuyor ve gezegen falan değiller. Kendi içlerinde bir topluluk gibi asteroit kuşağında bulunuyorlar ve hatta bu kuşak ile bizler bugün gezegenleri iç ve dış gezegenler olarak sınıflandırıyoruz.
- 1854'den 2006'ya - Dokuz Gezegen
Merkür Venüs Dünya Mars Jüpiter Satürn Uranüs Neptün Plüton
Ve yazımızın konusu Plüton. Bu dönem başında Plüton yeni keşfedildi, hatta ilk gözlemlerde Dünya'dan daha büyük olarak kabul edildi ama bu tamamen gözlem yapılan araçların yetersizliğinden kaynaklanmış. Gerçekte büyük olmadığı anlaşılınca da acaba asteroit mi desek, hatta Neptün'ün uydusu da olabilir gibi düşünceler varmış. Bu kafa karışıklığı 2006 yılına dek sürmüş ve biz de çocukluğumuzda Plüton'u gezegen olarak görmüşüz.
- 2006'dan Günümüze - Sekiz Gezegen
Merkür Venüs Dünya Mars Jüpiter Satürn Uranüs Neptün
2006'ya kadar gezegen sıfatıyla kitaplarda yer edinen Plüton'un gezegenlikten çıkarılmasının hikayesi şöyle; Bilimsel gözlem araçları çok gelişmiş ve artık çok çok çok uzaktaki gök cisimlerini bile yüksek çözünürlüklü olarak gözlemlemek mümkün. Bilime göre bir cismin gezegen olarak sayılmasının iki şartı var. Birincisi, cismin Güneş (kendi yıldızı etrafında da olabilir ki bu tanım sadece Güneş Sistemini kapsamıyor) etrafında dönmesi. Plüton zaten dönüyor, bunda sorun yok, sorun ikinci maddede. İkinci şart ise cisim Güneş etrafında dönerken kütlesi artıp azalmayacak, ki Plüton Güneş etrafında dönerken kütlesi artıp azalıyormuş. Bu durum da da bilim insanları 2006 yılında Plüton'u gezegenlikten çıkarıp cüce gezegen sıfatına sokmuşlar.
Plüton'un gezegenlikten çıkarılmasının bir başka sebebi daha varmış, o da Plüton'un Güneş etrafında dönerken izlediği yörüngede kendisi gibi bir sürü gezegen adayı cisim varmış ve Plüton'u gezegen sınıfına dahil etmek demek bu yörüngede bulunan bir sürü irili ufaklı gezegeni de gezegen sınıfına sokmak demekmiş.
Ama şunu söylemeliyim ki hala Plüton'u gezegen olarak gören bilim toplulukları var. Yani tek bir doğru yok nerden bakarsanız doğru şekil değiştiriyor ve farklı görüşler doğru kabul ediliyor. Bu, içinde yaşadığımız uzayın ne kadar karmakarışık bir yapıda olduğunu bize gösteriyor.
Uzun lafın kısası Plüton keşfedildiği 1930'lu yıllardan 2006 yılına kadar gezegen olarak anılmış, bu tarihten sonra cüce gezegen olarak kabul edilmiş. Kronolojine baktığımızda ve gelişen teknolojinin imkanlarını düşündüğümüzde yarın öbür gün ne olur bilinmez ama bilimde bugünkü doğrulara yarın çok acayipmiş be diyebiliyoruz. Aynı durum elemen kavramının tarihsel gelişiminde de var ki bugün espri konusu olan o dört elemen ateş, su, toprak, tahta:) pardon hava gerçekten de zamanında element kabul edilmiş ve her şeyin bu dört elementten türediği kabul görmüş uzun yıllar.
Yazıyı Cem Yılmaz'ın meşhur GORA filmindeki ateş-su-toprak-tahta sahnesiyle bitiriyorum:)