Eminim ki hepimizin etrafında engelli diye nitelendirdiğimiz insanlar vardır. Kimi zaman bir komşumuz, kimi zaman kendi ailemizden birisi veya hiç tanımayıp yolda karşılaştığımız bu insanların aslında sadece bedensel veya zihinsel eksiklerinin olduğunu düşünüyor muyuz ? Bu insanlara yakın olduğumuzda veya hayatlarımızı onlarla paylaşmak durumunda olduğumuzda aslında engelli kelimesinin ne kadar da yakışıksız olduğunu öğreniyoruz. Bende bu deneyimi 10 yıldır kendi oğlum ve kızımda yaşayan birisiyim. 2008 yılına kadar etrafımızda engelli bireyleri olan aileler olsa da bu ailelere ve o kardeşlerimize her ne kadar yakın durup hallerinden anlamaya çalışsam da gerçek yaşantılarının ne denli zor ama o kadar da fedakarca bir yaşam olduğunu hiçbir zaman anlayamamıştım.
İşte 2008 yılı bu yönden hayatımda ve ailemin diğer bireylerinin hayatında adeta bir milat oldu. İnsan hayatında yaşanabilecek birçok duyguyu o yıldan itibaren hissetmeye ve iliklerimize kadar yaşamaya başlamıştık. İlk zamanlar ister istemez yoğun bir üzüntü ve tükenmişlik duygusu yaşasak da çok kısa süre içerisinde hem bu durumu kabullendik, hem de içinde olduğumuz durumun artı taraflarını hızlı bir şekilde görmeye başladık. Gerçek sevgi ve kenetlenme duygusunu yeni yeni öğreniyorduk. Birbirimize ne kadar da muhtaç olduğumuzu, bir olduğumuzda da ne kadar güçlü olabileceğimizi öğreniyorduk. Aslında engelli olarak nitelendirilen kızım ve oğlumun değil de beyinsel ve düşünce yapısı olarak bizlerin gerçek engelli olduğumuzu her gün yeniden öğrenmeye başlamıştık.
Oğlum 15 yaşında tam gençliğinin en hareketli zamanında bir hastalıktan dolayı gözlerini kaybetmişti, ancak bu olaydan 1 yıl sonra baktım ki bende fazla gülüyor ve yaşadıklarının üstesinden gelmeyi becerebiliyor. En küçük kızımız da doğuştan bir sendromla dünyaya geldi ve birçok bedensel sıkıntısına rağmen öylesine büyük bir sevgi yumağı oluşturdu ki etrafında adeta hepimizi de içine sarmalıyor, birçok zorluğun üstesinden gelebilmemiz için bize güç veriyordu. Bir süre sonra farkına vardım ki veren onlar bizler hep alıcıyız. Yaşadıkları bütün zorluklara rağmen direnme gücünü gösteren onlar, biz ise onların bu direnişlerinde onlara sadece bir koltuk değneği kadar destek olabiliyoruz. Zamanla gözlemledikçe ve yaşadıkça gördük ki hiçbir engel fiziki veya hastalıktan kaynaklanmıyor. En büyük engel cesaretsizlik, umutsuzluk ve isteksizlikten kaynaklanıyor. Bizler beynimizde büyüttüğümüz küçücük engellere takılıp kalırken, onlar kocaman engelleri gönüllerindeki sevgi ve yaşama azmiyle yok ediyorlar.
Toplum olarak maalesef o kadar çok sorunluyuz ki, gerek kültürümüz gerekse de inancımızın tam tersine bir bakış ve düşünce yapısına sahibiz. Bazen konuşurken daha önceleri yaşadığım ve doğduğum ülke olan Almanya'dan örnekler verirdim. Orada Engellilere nasıl davranıldığını ve toplumun hassasiyetinden örnekler verdiğimde olay hep o ülkenin maddi durumuna bağlanırdı. Halbuki maddiyat değildi orada insanların engelli denilen bireylere bakış ve davranışını belirleyen. Düşünce ve hassasiyet duygusu. Herkesin herkese eşit bakabilme, kimsenin kimseye üstünlük sağlama niyetinde olmaması ve insanı olduğu gibi kabullenme dürtüsüydü. Bizde ise maalesef toplum bilinci sürekli eleştirel ve yargılayıcı bir yapıda. Acımak başka birşey, anlamak başka birşey. Empati yapmak yeteneği maalesef bizim toplumumuzun kelime karmaşasından nasibini alan kavramlardan birisidir.
Empati kendini bir başkasının içinde bulunduğu duruma koyup, o kişinin gözünden veya bakış açısından olayları değerlendirebilme olmalıdır. Bizde ise empati denince karşındaki kişiye acımak ve dua etmek olarak algılanıyor. Oysa varsa elimizden gelebilecek birşey ve o kişinin önündeki bir taşı kaldırıp icraatta bulunmak olarak görülmüyor. Bu bakış açısıdır birçok engelli ailesinin o engelli bireyleri evin içine hapsetmesine neden olan. Bir görme engelli sizden ona acımanızı veya ah vah çekmenizi beklemiyor. Ona o hali ile saygı duymanızı ve onun da toplumsal hakları olduğunu bilip bu haklarına saygı göstermenizden başka bir beklenti içerisinde değil. Hani ne denir; Gölge etme başka ihsan istemez. İşte bu yüzdendir ki toplum olarak gerçekten ilerlemek istiyor ve daha güzel bir ülke olmak istiyorsak engellilerin önündeki engellerei kaldıralım ve bunu ilk önce kendi beyinlerimize koyduğumuz engelleri kaldırmakla başlayalım. Sevgi ve saygı bütün engelleri kaldırmaya yetecektir. Her an kendimizinde bir hastalık veya kaza neticesinde ömrümüzü bir engelle sürdürmek zorunda kalabileceğimizi hiçbir zaman unutmayalım ve düşünelim ki öyle bir durumda bize acınmasını mı istedik, yoksa saygı ve sevgi gösterilmesini mi.
Posted from my blog with SteemPress : http://www.sevgikelebegi.net/2018/08/02/engelli-insanlar-mi-yoksa-beyinler-mi/
Merhabalar , ben de hede.io da yazı paylaşıyorum .Nitelikli de olduğunu düşünüyorum fakat sizin postlarınız kadar kazanç sağlamıyor .Verebilceğiniz bir öneri var mı acaba
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit