Fotoğraf : BBC
İnsanlık düşünmeye ve hayatın getirdiği sorunlara çözümler bulma çabasına her zaman için devam ediyor. 1960’lı yılların başında bir grup meraklı kişi, öleceği düşünülen insanların vücutlarını dondurmayı ve yıllar sonra hastalığına çare bulunduğunda dondurulan dolaptan çıkartarak onları iyileştirmeyi düşündü.
Bu fikir, ilk kez 50 yıl önce uygulanmaya başlandı. 12 Ocak 1967’de Kaliforniya Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan James Bedford, dünyada ilk defa kriyoprezerve edilen insan oldu. Yani son derece düşük sıcaklıklarda biyolojik dokusu ve hücreleri koruma altına alındı. Profesörün karaciğer kanseri akciğerine yayılmıştı ve sonu ölümle sonuçlanacak olan ve çaresi olmayan bu hastalık nedeniyle donduruldu. Birkaç gün sonra vücudu, kuru buz ile paketlenmiş yalıtımlı bir kap içine kondu. Daha sonra büyük bir konteynır içindeki sıvı nitrojene batırıldı.
Aradan geçen 15 yıl sonra kontrol edildiğinde bedenin donmuş olarak kaldığı ve hiçbir bozulma yaşamadığı ortaya çıkmıştı. Bu, ekip için büyük bir şeydi. Her ne kadar donmuş hastaları canlandırmak için beklentiye girmemeleri gerektiğini bilseler de bunu farklı amaçlarla yararlı şekilde kullanabileceklerini düşündüler. Örneğin gelecekte robotların üretiminde kullanılması gibi…
Elbette ki vücudu dondurulacak hastaların yakınları tarafından zaman için de bu fikre karşı tepkiler de oluştu. Bedford’un ailesi de dâhil olmak üzere dondurulmaya mahkum edilen bireylerin aileleri, sevdiklerinin dondurulma kararını protesto etmek için mahkemeye başvurdular. Neticede her ne kadar yapılan çalışmalar açıklanıyor olsa da dondurulan bedenlere ne yapıldığı hakkında şüpheler vardı.
Mahkeme boyunca tartışmalar devam etti. Bu deneylerin işe yaramadığını ve organların farklı amaçlarla kullanıldığını düşünenlere karşılık çalışma ekiplerinin dondurulan vücutların hâlâ yaşadıklarına olan inançları sürüyordu. Nitekim dünya çapında 250’den fazla kişi şu anda kriyolik tesislerde barındırılıyor. Amerika ve Rusya, bu konuda imkân sunan iki ülke olarak biliniyor.
Tüm itirazlara rağmen bu iki ülkenin alandaki çalışmalarına devam edecekleri aşikâr. Henüz amaçlarına ulaşabilecek bilimsel verilere ulaşabilmiş değiller. Ancak ekip çalışanları, 100 yıl sonra da olsa bir şekilde bunun peşini bırakmayacaklarını ve dondurulmuş organlara yeniden hayat vermenin mümkün olabileceğini düşünüyorlar.
Ben ise her ne kadar bilimsel yöntemlerle bazı şeylerin mümkün olduğuna inanıyor olsam da cansız maddelere ruh ve can verebilecek tek varlığın Allah olduğunu biliyor ve bu insanların boşa umutlandıklarını düşünüyorum.
Siz ne dersiniz?
yazı için teşekkürler keyifle okudum @beyazpanda91 :)
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit
sevindim ben teşekkürler
Downvoting a post can decrease pending rewards and make it less visible. Common reasons:
Submit