Farklı hayatlar

in tr •  6 years ago  (edited)

Sokağa iki tane sandalye çıkarıp birinin üzerine yemeğini koyan diğerine oturup yemeğini yiyen teyzelerin mahallesi daha samimi.

-teyzecim afiyet olsun
+lütfen buyur oğlum beraber olsun.

Alacağınız cevap hiç şaşmaz.

Açık konuşmak gerekirse kenar mahallelerde yaşayamam. Gerekçesi ise yaşam şeklimin uygun olmaması, bir ayağımın sürekli dışarıda olması vs... Fakat çocuk yaşlarda bir süre yaşadım. Hala bazı akrabalarımın yanına gittiğimde o farklı havayı hissediyorum. Mümkünse bir gece o insanlarla geçiriyorum. Gördüklerimi ve bana hissettirdiklerini izninizle anlatmaya çalışayım.

Öncelikle hepinizin bildiği/tahmin ettiği gibi herkes birbirini tanır. Bu durum bizim için çokça sorunu beraberinde getirse de onların yaşam şekline göre bir problem değil. Herkesle selamlaşıp sohbet etmenin olumsuz tek yanı bir yere yetişme telaşınız varsa o sokaktan uzun süre çıkamıyorsunuz. Bir de çocuk veya gençseniz asla bir isminiz yoktur. aa Handan'ın oğlu kız bu?? gibi cümleleri o kadar çok duydum ki. Tabi bir de herkesin birbirine "kız" diye hitap etmesi var. Heyecanla anlatılması gereken bir durumda o "kıııııız" şeklinde uzatılır. Artık heyecanın katsayısına göre.

Mahallede çocuk olmak da çok farklıdır. Okuldan sonra çanta atılır ve top oynamaya koşulur. Akşam mesafe tanımaksızın camdan bağıran annelerinin kurduğu cümle de eve dönmesi için önemlidir. Doğru cümle şöyle olmalıdır; "Tolgaaa hadi baban geldi yemeğe" Yoksa yine mesafe tanımaksızın verilen cevaplar anneyi oyalamaya yönelik olur.

Bir diğer konu oralarda hayatta kalmanın zorluğu. Şahsen hayatımın hiçbir döneminde bolluk görmedim. Hatta akşam yemeğinden sonra ışıkların kapatıldığı bir evde büyüdüm. Şimdi de kot 2'de yaşıyor ve ufak tefek günlük işlerle ailemin öğrenci hayatıma desteğini tamamlamaya çalışıyorum. Fakat orada durum çok farklı. Gerçek anlamda hayatta kalmaya çalışan insanların mahallesi orası. Yakacak, yiyecek planlamalarıyla geçen hayatları var. Sizin rutin olarak satın aldığınız birçok şeyi evde yaparlar. Ben yaz aylarını belki arkadaşlarla üç beş gün bir yerlere kaçabiliriz diye beklerden onlar salça yapıp satarız, ısınma derdi yok gibi duygularla bekliyorlar. Kadınların çoğu evde çocuklara bakıyor olsa da yeri geliyor tanesi bir kuruşa bile gelmeyen kutu katlama işleriyle uğraşıyorlar. Hepsi ekonomilerine katkı sağlamak için ellerinden geleni yapıyor.

Şehir hayatında hissetmediğiniz diğer duygulardan biri yardım duygusu. Zorlu işlerde inanılmaz bir sinerji ile birleşiyorlar. Salça yapıp satmak mahalleli için en büyük gelir kapılarından birisi. Zamanlamaları güzel ayarlanır ve o biberlerin yıkanıp kesilme işlemlerinde gerekli insan sayısı mutlaka sağlanır. Kol ağrıları olan bir kadının destek vereceğim diye "sen git Yelda'ya yardım et çocuklara ben bakayım" dediğini hatırlıyorum. Kimse ondan yardım beklemiyordu ama rahat hissedemezdi.

Diğer bir konu da hayattan keyif alıyorlar. Sohbetleri muhabbetleri kahkahaları asla bitmez. İçine düştükleri maddi sorunlarla dalga geçerek yaşıyorlar. "oo bu ay da feci sıçtık. Kartı bitirdim. Benim herif ağzıma sıçacak" diye gülebiliyorlar. Etrafta koşuşturan çocuklar, çocuklara bağırırken bir yandan sohbet etmeye çalışan anneler, gelen misafire bulaşık yıkatan teyzeler. Tam bir kaos hakim. Ama lezzetli bir kaos. İşten dönmesiyle çocukların hepsini aynı anda kucağına almaya çalışan babaların mahallesinde yaşanan tatlı bir kaos.

Mahalle tadı alanlara, sokakta top oynayanlara ve hazır salça yemeyenlere selamlar.

görsel
görsel

Authors get paid when people like you upvote their post.
If you enjoyed what you read here, create your account today and start earning FREE STEEM!
Sort Order:  

This post has received a 1.04 % upvote from @drotto thanks to: @doctorbishop.

Kimse kimseyi zorla şehirde tutmuyor sonuçta, eğer bir kişi gitmek istiyorsa elbette gidebilir :)

Şahsen köy hayatları & küçük şehir hayatları bana göre değil :)

Yazıda belirttim bana göre de değil. Fakat arada o insanlarla birlikte olmayı seviyorum :)

Şöyle Tokyo gibi, NY gibi büyük şehirlerde yaşamak bana daha çekici geliyor. Veya Amsterdam gibi gece hayatı olan yerlerde...
Açıkçası sakinlik aradığım zamanlarda kampa gidiyorum ama yazıda bahsettiğiniz gibi sürekli kendi şeylerimi kendim yapmayı istemem.
Eşim-çocuğum oyun oynamak, ev işi yapmak veya salça yapmak yerine gidip tenis oynasın diye düşünüyorum :)

Salça yapmak onlar için eğlence değil ama :) bu arada kesinlikle katılıyorum. Erken saatlerde hayatın durduğu şehirler hiç bana göre değil. Kamp kısmını da biraz kıskanmış olabilirim :)

Kamp yapmak 1 kere para harcanan bir hobi. Düzgün şeyler alındığı zaman 1 kere harcıyorsunuz ve sonrasında günlük yeme-içmeye göre düzeliyor o yüzden seviyorum. :)

Gece hayatı önemli, enteresan şehirler var uzak doğu ülkelerinde, gece hayatları sayesinde ülke geçiniyor :D

Bu yaz tavsiye için kapınızı çalabilirim. İşler yolunda giderse tabi :)

ava getup.png

You got a 1.29% upvote from @getup


Want to promote your posts too? Send at least 0.010 STEEM DOLLAR or STEEM (max 0.055) to @getup with the post link as the memo and receive a upvote! More profits? Delegate some SteemPower to @getup - Daily Reward (STEEM DOLLAR)
1 SP, 5 SP, 10 SP, 100 SP, 500 SP, custom amount

► ► For Resteem to over 2000 follower + Upvote from @getup ◄ ◄
send 0.056 SBD with the post link as the memo.



U5ds6MjTfaESpQgTn2mRPWnvno7KYVF.gif