Herkese merhaba arkadaşlar 'HİTLER HÜKÜMDARLIĞI' serimin bugün sizlere onuncu bölümünü yazacağım. Umarım keyifli bir okuma yaşarsınız.
İsterseniz hemen kaldığımız yerden devam edelim :)
I. Dünya Savaşı
Ordunun Belçika'daki davranışı 'ise tam tersine daha da kötüydü ve yaklaşık 60.000 işçinin Alman fabrikalarına aktarılması 1941'den sonra bütün Avrupa'da daha büyük ölçekte izlenen siyasetin ilk belirtisiydi. Yanın milyon Fransız işçi de savaş faaliyeti için askere alındı ve geniş bir çalışma kampları şebekesi oluştu.
Askeri zorunluluk her türlü uluslararası hukuk ya da diplomasi kaygısı karşısında zafer kazanan bir tezdi ve bu siyasetin dünyada yarattığı infiale ordu da kayıtsız kaldı. 1914 sonbaharında en az 6.000 insanın idam edildiği ve binlerce binanın kasıtlı biçimde yıkılarak ateşe verildiği Belçika'da uygulanan vahşete ilişkin haberlere gösterilen tepki de aynı kayıtsızlıkla karşılanmıştı.
2.Dünya Savaşı'nda olduğu gibi bu dönemde de Alman ordusu yerel nüfusun içinde bulunduğu zorlukları pek dert etmiyora benziyordu ve dış yardıma rağmen yetersiz beslenme yaygın hale gelmişti; öyle ki 1914'ten sonra Belçika'daki durumun vahameti 2. Dünya Savaşı sırasında olduğundan çok daha ağırdı.
Reich'ın yeni askeri üstatları Hindenburg ve Ludendorff Fransa ve Belçika'daki Batılılara, Alman çalışma tarzıyla kalıcı bir şeylerin nasıl inşa edileceğini göstermek için Doğuyu kullanmayı amaçlıyordu. Geniş Baltık derebeyliği Oberost'ta vahşi ormanları ve bataklıkları ıslah etmeyi, bölge sakinlerini uygarlaştırmayı hedeflediler (tıpkı daha önceki Alman kuşaklarının Polonyalıları uygarlaştırmaktan söz etmeleri gibi).
Bölgenin etnik ve lojistik karmaşıklığını göz ardı ederek askeri işgali Almanya'nın eşiğinde bulunan ve yeterince kullanılmayan kaynaklan sömürme yöntemi olarak gördüler. Fransız ordusu da Makedonya'da benzer özlemlere sahipti. Fakat Hindenburg ve Ludendorff sadece doğayı fethetmek istemiyorlardı; Fransa'nın aksine Slavları gözetim altında tutarak ve Alman kahramanların yeniden doğabilecekleri yeni yerleşim alanları açarak bölgeyi ırk olarak da fethetmek istiyorlardı.
Nazi işgali sırasında ordu bütün nüfusu zorunlu emek için seferber etmeye çalıştı, kapsamlı bir kayıt ve kimlik kartları sistemi getirdi ve on binlerce işçiyi Almanya'ya sevk etti. Alman olmayanlar kaldırımda yürürken bir Alman subayıyla karşılaştıklarında saygıyla yol vermek zorundaydı ve Almanlara ayrılan tren kompartımanlarına giremiyorlardı.
Sivillerin aşağılanması ve ordunun davranışları konusunda kurumsal kısıtlamaların olmaması, Alman ordusunun işgal bölgelerindeki halklara ve mülklere diledikleri gibi davranmalarını sağlamak üzere, gerçekleştirilmesi tam olarak mümkün olmayan toplumsal dönüşüm ideolojileriyle birleşti; savaş kötü gitmeye başlayınca, sonuç büyük ölçekte anlamsız bir yıkım oldu.
Ne var ki 1918 baharında Doğu'daki savaşın gayet iyi gittiği görülüyordu ve Almanlar moralsiz Bolşevik heyetini cezalandırıcı bir barışa zorladığında burada bir Alman imparatorluğu vizyonu ortaya çıktı. Büyük ve kasvetli bir Rus kalesinde imzalanan Brest Litovsk Antlaşması'na göre, Baltık'tan Karadenize kadar uzanan idari Çarlık bölgeleri boyunca ezici bir Pax Germanica oluştu.
Burası Wehrınacht'ın 1941'de fethedeceği bölgelerin habercisiydi. Batı Cephesi'nde Alman birlikleri sonucu belirleyen, Amerikan birlikleri dengeyi bozmadan İtilaf Güçleri'nin işini bitirecek bir saldırı için toplandı. Ancak Doğu'da yeni bir düzen kuruluyordu. Emperyal rejim çöktüğünde kayzerin ordusu yönetime el koymuştu. Bir Alman subayına göre Rusya , "düzensiz biçimde birbirine dolanan, tamamen çürümüş, büyük bir kurtçuk kümesinden başka bir şey" değildi.
Bolşevikler, Brest Litovsk'ta Rusya'nın kömür madenlerinin %90'ını, sanayisinin %54'ünü, demiryolu sisteminin ve nüfusunun üçte birini kaybetti. Alman askerleri Ukrayna ve Gürcistan'a doğru ilerledi. Berlin'deki stratejistler, bölgeyi işgal eden 1 milyon askerle, Almanya ile Bolşevizm arasında tampon oluşturacak ve bir dünya gücü olarak Almanya'nın statüsünü güvence altına alacak pazarlar sunacak ve tahıl, petrol ve diğer kaynakların teminini sağlayacak yeni bir kukla devletler kordonu oluşturdu.
Burada "Avrupa'da yabancı ülke topraklarının doğrudan ilhak edilmesinden daha büyük süreklilik vaat eden yeni bir düzen" kurulacaktı. Almanlar Ukrayna, Litvanya ve Polonya'da itaatkar rejimler kurdular ve Romanya'yı da bir uyduya dönüştürdüler.
Alman Yüksek Komutanlığı "fiziksel ve zihinsel bakımdan sağlıklı insanları, hızlı üreyen Slavlardan gelen ırk tehdidine karşı koruyan bir duvar hayali kuruyordu. Bazıları daha da doğuya doğru ilerlemeyi, Kafkasya'dan İran'a, Afganistan'a ve nihayet Hindistan'a giden yolu zorlayarak Kırım'ı bir Alman Rivierasına dönüştürmeyi, Avrasya'daki Pan İslamcılık ya da Pan Türkçülüğün sempatisini kazanarak İngiliz İmparatorluğu'nu dize getirmeyi hayal ediyorlardı.
Ancak bir sorun vardı: Savaş sona ermemişti. 1918'de yapılan Batı taarruzu tavsadı ve Amerika'nın savaşa girmesiyle birlikte güçler dengesi hızla Berlin'in aleyhine döndü. Birkaç ay sonra Almanya'nın müttefikleri, Alman kamuoyunun pek kavrayamadığı bir dönüşle barış istedi ve Alman Yüksek Komutanlığı teslimiyetin gerekçesi olarak ikna edici biçimde kendi yanlış hesaplarından ziyade sivillerin ihanetini göstererek bu talebe uydu. Kayzer tahttan indirildi ve Hollanda'daki uzun ve gönülsüz sürgününe başladı. Sonraki aylarda Almanya'nın yeni Doğu düzeni parçalandı ve Brest Litovsk "unutulan barış" haline geldi.
Arkadaşlar seri çok uzun olduğu için burada kesmek zorundayım. Umarım okurken keyif almışsınızdır. Okuyan ve destek veren herkese şimdiden çok teşekkürler. Aşağıda bilgi aldığım kaynakları ve resim kaynaklarını belirteceğim. Bir sonraki blog yazımda görüşmek üzere şimdilik sağlıcakla kalın.. :)
Resim Kaynak: 1 - 2 - 3 - 4 - 5
Bilgi Kaynak: 1 - 2 - 3 - 4 - 5
Posted from my blog with SteemPress : http://mehmetengin.steemblogtr.ovh/2018/08/02/hitler-hukumdarligi-10-1-dunya-savasi/