Herkese merhaba arkadaşlar 'HİTLER HÜKÜMDARLIĞI' serimin bugün sizlere altıncı bölümünü yazacağım. Umarım keyifli bir okuma yaşarsınız.
İsterseniz hemen kaldığımız yerden devam edelim :)
ALMANLAR VE SLAVLAR
1848- 1918
1848- 1918
Hitler'in imparatorluğu yaratılırken zirveye ulaşan olaylar zinciri, 1939'da Polonya'nın işgali, 1933'te Üçüncü Reich'ta iktidann ele geçirilmesi ya da Nazi Partisi'nin Münih'te kurulmasıyla başlamadı. 1938- 1945 arasında gözler önüne serilen, çok daha eski bir fikrin, Büyük Almanya fikrinin öyküsündeki son bölümdü. Ya da 1944'te öyle görünüyordu. O yıl, Londra'nın üzerine V- 1 roketleri düşüyor ve tarihçi Lewis Namier'in düşünceleri neredeyse bir yüzyıl öncesine, 1848 olaylarına gidiyordu.
Devrimcilerin hükümdarları devirdikleri, Paris, Prag, Viyana ve Venedik'te özgürlük çığlıklannın işitildiği olağanüstü bir yıldı 1848. Alman ulusal meclisi, delegeleri siyasal birliği, basın özgürlüğünü ve modern bir anayasa ihtiyacını tartıştığı sırada Frankfurt'taki tarihi Paulskirche binasında bir elinde muzaffer bir şekilde kınından çıkarılmış bir kılıç, diğer elinde Alman ulusunun bayrağını tutan, klasik giysiler içinde oldukça sağlam yapılı bir bakirenin görüldüğü dev Gennania resminin altında gururla toplanmıştı.
Pek çok insana göre o andan itibaren Meclis, kısa süre içinde Prusya militarizmi tarafından ezilmeseydi Avrupa'yı savaş dolu bir yüzyıldan esirgeyebilesi HITLER IMPARATORLUĞU Çek Alman demokratik ruhunun dışavurumunun, seçilmemiş yolun bir anlık görüntüsünü veriyordu.
Namier'in gördüğü bu değildi. Ona göre, 1848'in gerçek ruhu sonunda galip çıkmış ve Büyük Almanya düşleri gören milletvekilleri Nazizm felaketinin yolunu döşemişlerdi. 19. yüzyıl Alman liberallerini 20. yüzyılın Nasyonal Sosyalistlerinden ayıran büyük bir uçurum olmadığını öne sürüyordu. Ulus aşkı ve Slavlara duyulan nefret her ikisinde de ortaktı.
Alman parlamenter milliyetçiliği kıta barışını yok etme kapasitesini ilk kez 1848'de açığa vurmuştu. Artık politik anlaşmazlıklar sadece krallar ve diplomatlar arasında halledilemezdi, çünkü bunlar bütün halkın özlemlerini, giderek vatan, dil ve kana göre tanımlanan özlemleri kapsıyordu. Namier, Frankfurt'ta verilen ve çoktan unutulmuş söylevlerde Alman yayılmacılığının ana kökünü fark etmişti.
Hatiplerin çoğu, kültürel ve iktisadi üstünlüğüyle Polonyalıları, Çekleri ve diğer Slavları karşı konulmaz biçimde cezbedecek birleşik bir anavatan görmeyi umuyordu; Baltık'tan Güneydoğu Avrupa'ya uzanan bir hakimiyet alanından söz ediyorlar ve güçlü bir ulus-devlet fikrine saplanarak, Almanların bir azınlığa dönüştürülemeyeceği düşüncesini bile reddediyorlardı: "Yarım milyon Alman, büyük Alman Federasyonu'nun parçasını oluşturan ve Alman bir hükümetin yönetiminde mi yaşayacak, yoksa sadece vatandaşlığa kabul edilmiş yabancıların ikinci derece konumuna mı indirgenecek?"
Geleceğin Alman ulusal devletinin misyonu, bütün Almanları kendi sınırları içinde kapsayıp ulusun fertlerini Slav bir komşunun egemenliği altına girmek gibi korkunç bir kaderden kurtarmak olmalıydı: "Bizim hakkımız, daha güçlü olanın, fatihin hakkıdır.
Hukuk kuralları hiçbir yerde, bu kuralların ulusların kaderlerini belirlediği varsayılan bir yerde olduğundan daha sefil görünmez." Bu katı belagatin büyük bir bölümü, Rusya'ya karşı bir siper olacak güçlü bir Almanya talepleri ve "kendi hayatlarını bizim içimizde kurmaya çalışan yıkıcı "parazitler" benzeri "zayıf milliyetler"den söz edişiyle, Namier'in Londra'daki dinleyicilerine esrarengiz biçimde aşina gelmiş olmalı.
Almanya'nın geçmişini bu şekilde okumak, hiç kuşkusuz fazla iddialı ve anakronikti. 1840'ların liberalleri ile bir yüzyıl sonrasının Nasyonal Sosyalistleri arasında, Alman kültürünün gücüne inananlar ile Alman kanına inananlar arasında pek çok farklılık vardı. Fakat bazı Naziler kendi tarihlerini buna benzer betimliyorlardı. Sadece birkaç yıl öncesinde, Himmler'in gözde entelektüellerinden Profesör Reinhard Höhn 48'lileri alkışlamıştı.
Höhn'e göre onlar ordu üzerinde sivil hakimiyet ilkesini savunmakta haklıydı. Sadece Nazi Partisi'nin gücü sayesinde Üçüncü Reich sonunda bunu başarmıştı. Hitler de övmek için Frankfurt demokratlarını seçti. 1938'de Anschluss'tan (Avusturya'nın ilhakından) sonra bu kentte yaptığı bir konuş mada, "en derin ifadesini bir zamanlar burada bulan bir özlemi gerçekleştiren kişi" olduğu için duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Josef Goebbels'e, 48'lilerin nefret edilen "Kasım Dernokratlan" ile hiçbir benzerlik taşımadığını söyledi. Onlar Weimar Cumhuriyeti'ni "Güçlü Alman idealistleri" olmak gibi basit bir nedenle kurmuşlardı ve tıpkı onun gibi bir Avrupa misyonuna sahip güçlü bir Alman ulusuna inanmışlardı.
Führer'e göre onlar, Slavlan ezebilen ve Avrupa'ya hükmedebilen bir Almanya inşa etmeye çalışmışlardı. Onları yenilgiye uğratan krallar ve prenslerden sakınmadığı için, onların başarısızlığa uğradığı yerde zafer onun olacaktı.
Arkadaşlar seri çok uzun olduğu için burada kesmek zorundayım. Umarım okurken keyif almışsınızdır. Okuyan ve destek veren herkese şimdiden çok teşekkürler. Aşağıda bilgi aldığım kaynakları ve resim kaynaklarını belirteceğim. Bir sonraki blog yazımda görüşmek üzere şimdilik sağlıcakla kalın.. :)
Resim Kaynak: 1 - 2 - 3 - 4 - 5
Bilgi Kaynak: 1 - 2 - 3 - 4 - 5
Posted from my blog with SteemPress : http://mehmetengin.steemblogtr.ovh/2018/07/28/hitler-hukumdarligi-5-buyuk-almanya-icin/