Granada (Gırnata) ve Elhamra Sarayı (Alhambra Palace)

in travel •  7 years ago  (edited)

12321382_1706380339615055_561256787497607336_n.jpg
Endülüs (al Andulus), 711-1492 yılları arasında İber Yarımadası’nda uzun yıllar Müslümanların hâkimiyeti altında bulunan bölgelere verilen genel isimdir. Endülüs (Andalucia), günümüzde güney İspanya’da bulunan özerk bir bölgenin adıdır ve özerk olmasının sebebi Müslüman azınlık olması değil tamamen İspanya yönetim şeklinden kaynaklanmaktadır. Bölgede Müslüman azınlık bulunmamaktadır. Son Endülüs devleti olan Benî Ahmer Devleti’nin 1492’de yıkılmasının ardından Müslümanların büyük bir kısmı Kuzey Afrika sahillerine geçmiş, bir kısmıysa Osmanlı Devleti’nin yardımıyla ülkenin değişik bölgelerine yerleştirilmiştir. Geriye kalan azınlık kısım varlıklarını 17.yy ortalarına kadar devam ettirmiş; bu bağlamda baskılara karşı koymaya çalışmış ve hatta bazı dönemlerde isyan hareketlerinde bulunmuşlardır. Zamanla bu nüfus göç etme ya da kimliklerini gizlime yoluna gitmişlerse de bu küçük azınlık grup zamanla Hıristiyanlığı benimsemiştir. Günümüzde soyunu Endülüslü Araplara dayandıran İspanyollar bulunmaktadır. Geçmişte Endülüs İslam Devleti’nin en kuzeyden başlayarak önemli şehirleri; Zaragoza (Saragosta), Larida, Salamanka, Toledo (Tuleytule), Valencia (Belensiye), Badajoz (Batalyos), Merida, Huelva, Gadız (Kadiz), Sevilla (İşbiliyye), Cordoba (Kurtuba), Granada (Gırnata), Malaga, Murcia (Mursiye) Almeria’dır. İlk başkentleri Toledo daha sonra Cordoba olmuştur. Günümüzde Endülüs Eyaleti’nin büyük şehirleri; Almeria, Cordoba, Granada, Malaga ve bölgenin başkenti olan Sevilla’dır.
Endülüs’ün en önemli noktalarından biri; İslâm sanatının ve estetiğinin şehri Gırnata ve bu şehrin zirvesine kurulmuş olan Elhamra Sarayı’dır.
Elhamra Sarayı 1232 yılında, Benî Ahmer Sultanlığı’nın kurucusu I. Muhammed bin Yusuf zamanında Darro ve Ganil ırmaklarına bakan Sabika tepesinde Granada şehrine hâkim bir noktada kurulmuştur. Saray, aynı sülaleden gelen çeşitli hükümdarlar’ın III. Ebû Abdullah Muhammed, I. Ebûl Haccâc Yusuf, V. Muhammed dönemlerinde yapılan ilavelerle genişletilerek günümüzdeki halini almıştır. Sarayın duvarları kırmızı tuğladan olduğu için Elhamra adı verilmiş; yan tarafındaki tepede fıskiyeler, havuzlarla son derece estetik, güzel bir şekilde tasarlanmış Cennetü’l Ârifîn bahçeleri inşa edilmiştir.
Sırtını karla kaplı Sierra Nevada dağlarına dayayan Elhamra Sarayı’nı Elbayzin tepesinden izlemek ve İslam’ın Endülüs’teki ihtişamlı günlerine gitmemek elde değil. Bilindiği üzere sarayın yan tarafından bu dağlara giden yolda, 1492 yılında Benî Ahmer Devleti’nin son hükümdarı Ebû Abdullah’ın Gırnata’yı Kastilya Kraliçesi İsabella’ya ve Aragon Kralı Ferdinand’a bırakıp giderken içine dolan büyük kederle gözlerinden yaşlar boşanır. Yanında bulunan annesi oğluna tarihe geçen şu sözleri söyledi; ‘’Ağla oğlum ağla erkekler gibi savunmadığın yerlerin karşısında şimdi kadınlar gibi ağla.’’
Saray, sayısız oda, salon, avlu, bahçe, havuz ve çeşmelerden oluşuyor. Her bölümde insanı başka zamanlara götüren duvar süslemeleri, geometrik şekiller, çiniler ve hat sanatının eşsiz örnekleri ziyaretçileri karşılıyor. Nerdeyse tüm odalarda dikkat çeken cümle; ‘’Vela Galibe İllallah’’ yani ‘’Allah’tan başka galip yok’’ ifadesi yer alıyor. Yine aralara serpiştirilmiş bir cümleyi daha ‘’ El Mülkü Lillah’’ yani ‘’Mülk Allah’ındır’’ ifadelerini görmek mümkün. Birbiriyle bağlantılı odalar arasında yer alan salonlar ve bunların arasındaki avlular, yeşil alanlar, fıskiyeli havuz ve çeşmeler hem ruhu hem bedeni dinlendiren son derece ahenkli bir tarzda yapılmış. Odaların içinden geçtikçe yeni bölümler ve avlular çıkıyor. Sarayın belki en güzel bölümü olan ‘’Aslanlı Avlu’’ 124 ince mermer sütunla çevrelenmiş. Bu avlu ortasında çanak şeklindeki fıskiyeli havuzu taşıyan her birinin ağzından sular fışkıran 12 aslan heykeli barındırıyor. Bu heykeller bölgede yaşayan Yahudiler tarafından hediye edilmiş ve her aslan bir Yahudi kabilesini temsil ediyor. Tarık Bin Ziyad komutasındaki Müslümanların ilk fetih hareketinde aldıkları şehirleri asker sıkıntısından dolayı Yahudilerin kontrolünde bırakarak fetihlere devam etmişlerdir. Yahudilere bu denli güvenilmesi zamanla gelişen ilişkilerin en üst düzeye kadar ulaşmasında etkili olmuştur. Sütunların üzerinde eşsiz süslemeler ve Kuran-ı Kerim’den ayetler yer almakta; sarayın bütün odalarında uzayıp giden yazılar, tek tek işlenmiş dantel işlemeleri gibi uzanmaktadır.
Yahya Kemal, İspanya’nın Madrid şehrinde büyükelçilik yaptığı yıllarda burayı gezmiş ve saray hakkında şunları kaleme almıştır; ‘’ Elhamra‘ya basit bir dış kapıdan giriliyor. Girerken harikulâde bir mekân içine girileceğinin farkına bile varılmıyor. Girdikten sonra bir âlemden başka bir âleme geçmiş, sanki bir rüyanın ortasına düşmüş gibi gözlerimi kapadım açtım.’’
Elhamra Sarayı, bir insanın olması gerektiği gibi dışarıdan baktığınızda alabildiğince sade ama içine girdiğinizde insanı bir âlemden başka âleme götüren ihtişamlı bir dünya. İslam medeniyetinin tıp, geometri, mimarı, sanat, kültür ve daha birçok alanda zirve yaptığı yerdir.

Authors get paid when people like you upvote their post.
If you enjoyed what you read here, create your account today and start earning FREE STEEM!