Yerşehir’in üzerindeki platoda hava açık, ortam sakindi. Yıllardır yerlerinden kımıldamadıkları için üzerleri tozlanmış olan robotlar sonbahar güneşi altında devasa heykeller gibi görünüyorlardı. Robotların varile benzeyen başlarının üzerinde yeşil ışıkları yanıp sönmese hareket edebilecekleri kimsenin aklına gelmezdi.
Platonun doğu ve batı ucundaki tünellerden iki Uçan Balık çıktı. Platonun diğer tarafına ilerlediler ve pistin ucuna doğru iyice hızlanarak gökyüzüne yükseldiler. Uçan Balıklar ileride geniş birer yarım daire çizerek kentin üzerinde devriye uçuşu yapmaya başladılar. Pilotların telsizle karargâha verdikleri bilgiler hiç de iç açıcı değildi. Platonun çevresinde yedek güç olarak üç bacaklı robotlar ve kamyonlar konuşlanmıştı. Robotların sayısı arttığına göre toprağa gömülü olan güdümlü mayınların sayısı da artmış olabilirdi. Umay ve Tamra’nın operasyonu erteleme şansları yoktu, yiyecek stokları azaldığı için yeryüzüne çıkmak ve bu şartlar altında tepelerindeki düşmanı yenmek zorundaydılar.
Kentin üzerindeki çeşitli noktalardan önlerinde birer minyatür top bulunan savaş arabaları çıktı ve birkaç manevranın ardından birbirlerinin açısını kapatmayacak biçimde konumlandılar. Bu arada her birinde iki tane olmak üzere büyük muharebe topları tünellerin çıkış noktalarında mevzilenmeye başladı. Manevraların tamamlanmasının ardından Komutan Tamra’nın telsiz komutuyla savaş arabaları ve büyük toplar robotları hedef alarak aynı anda ateş kusmaya başladılar. Topların ateşlenmesini izleyen birkaç saniye içinde silahlı yüzlerce kadın ve erkekten oluşan Yerşehir piyadeleri yeryüzüne çıktı. Askerler kendilerine verilen emirler uyarınca yeryüzüne çıktıkları noktada birer yelpaze gibi açılarak en yakın üç bacaklı robotun başına ateş etmeye başladılar. Robotların başını vurmak hiç kolay değildi çünkü toplardan ve kurşunlardan kaçmak için uzuvlarını hızla hareket ettirebiliyordu. Bu duruma hemen adapte olan Yerşehir askerleri ellerindeki otomatik pistollerle robotların sağına, soluna, önüne ve arkasına da ateş etmeye başladılar.
İlk topun patlamasının üzerinden bir saniye bile geçmeden düşman ateşi başladı. Robotlar otomatik silahlarla platonun üzerine adeta ölüm kusuyor, üç tekerlekli kamyonlar duruma müdahale etmek için platonun yamaçlarından yukarıya doğru tırmanıyordu. En kötüsü güdümlü mayınlardı. Patlayan tek bir mayın bir manga askeri buharlaştırıyor, onlardan boşalan yerleri tünellerden çıkan yeni askerler alıyordu. Zırhlı araçların yarıdan fazlası birkaç dakika içinde hurdaya dönüşmüştü.
Karargâhtan savaşın gidişini izleyen Umay robotlardan ikisinin başlarının tümüyle imha edilmiş olduğunu gördü. Tamra’yla devriye uçakları arasındaki telsiz görüşmelerine bakılacak olursa kara gölden yola çıkan metal sinekler ağaçların üzerinden uçarak Yerşehir’e doğru ilerliyordu. Platonun üzerindeki üçüncü robot da etkisiz hale getirildiğinde mayın patlamaları sona ermişti, ancak platoya çıkan yamaçtan dev birer örümcek gibi tırmanan yeni robotlar onların yerini aldı, yeni robotlardan birinin daha imha edilmesi sahada savaşan askerlerin moralini yükseltti. Çok geçmeden bir üç bacaklı robot daha etkisiz hale getirilince askerler ağır ağır platonun kenarlarına doğru ilerlemeye başladılar.
Düşmanın ilk büyük karşı darbesi üç tekerlekli kamyonların platonun üzerine tırmanmasıyla başladı. Gelişmiş birer tankı andıran bu kamyonlar piyade ve minyatür top ateşine dayanıklıydı, büyük toplar ise henüz herhangi birini vuramamıştı. Kamyonlar önlerinden alev sütunları püskürterek ilerliyor, piyadeleri diri diri yakıyor, savaş arabalarını kızgın birer ütüye dönüştürüyordu. Neyse ki iki büyük top nihayet bir kamyonu aynı anda vurup alaşağı etti. Ancak asıl kıyamet henüz başlamamıştı. Sinekler platonun üzerine çıkar çıkmaz piyadelerin üzerinde kendilerini patlatıp onları birer birer öldürmeye başladılar. Umay zırhlı bir aracın içinde yeryüzündeki savaşı idare eden Tamra’ya geri çekilmeleri talimatını iletti. Büyük toplar aceleyle tünellerin içine doğru çekildiler ve onları sağlam kalabilmiş birkaç savaş arabası izledi. Yeryüzünde kalan piyadelerin kaçma sansı olmadı, kimi üç tekerlekli kamyonlar tarafından yakılarak kimi üzerlerinde patlayan metal sinekler nedeniyle hayatını kaybetti.
Geri çekilmek de çözüm olmamıştı çünkü metal sinekler tünellerin içine girdiler. Topların, zırhlı araçların ya da otomatik pistollerin ateşi metal sinekler karşısında herhangi bir işe yaramıyordu. Neyse ki az sayıda askerin örme demirden yapılma ağlar fırlatabilen tüfekleri vardı. Bu silahlarla metal sineklerin önemli bölümü yakalanabildi. Sinekler ağın içinde çarpışarak birbirlerini imha ettiler.
Muharebe sırasında verilen kayıplar Yerşehir ordusunun toplam büyüklüğü dikkate alındığında telafi edilemeyecek cinsten değildi, Uçan Balıklar da mucizevi bir biçimde Yerşehir’e dönebilmişlerdi, ancak kentte yaşanan yiyecek sıkıntısı ve kaybedilen zırhlı araçların sayısı ciddi bir sorun oluşturuyordu.