Güzel dünyamızın ilk ve son uydusu olan ayımız, gecelerimizi aydınlatan, zamana göre değiştirdiği şekilleriyle her zaman karanlıklarımıza renk katmıştır. Gezegenimizin dörtte biri kadar büyüklüğe sahip olan ay, bize üç yüz seksen dört bin dört yüz üç kilometre kadar uzaklıktadır.
Ayın bize şeklinin değiştirdiği gibi geldiği evreleri vardır. Bunun nedeni aynı bizim gezegenimiz gibi ayın da yüzünün yarısının daima güneşe dönük olmasıdır. Böylece uydumuz, dünya etrafında dönerken bize bazen güneş gören yerini tamamen, bazen de hiç göstermez. Hiç göstermeyen durumlarda ay tutulması, tamamen gösterdiği durumlarda ise dolunay şeklini almaktadır. Bu, güneşten aldığı ışığın miktarına göre şekli yeni ay, ilk dördün, son dördün diye gider.
Tabi ki imkansızın tanışmadığı insanoğlunda bu merak çoğalır, aya yolculuk hedefiyle çalışmalara başlanmıştır. Ve bu kasvetli yolculuk günümüze kadar da defalarca yapılmıştır. İlk roket bin dokuz yüz elli yedi yılında Tyuratam’da fırlatılmıştır. Saatte yirmi yedi bin kilometre hızla hareket eden “Sputrik I” adındaki roket ilk yolculuğunu doksan altı dakikada tamamlamıştır. Böylece insan uzayla tamamen tanışmış ve daha çok bilgi sahibi olmuştur. Sırrı çözmekle bitmeyen bu sonsuz kainatın her daim insanın merakını çekmesi zaten doğal bir olay olmakla birlikte üzerinde çokça çalışılması gereken bir durum hali almıştır.